sevgi diyarı > Mesaj Panosu > ** DOST DOST DİYE DİYE **

** DOST DOST DİYE DİYE **


GönderenMesaj

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Nisan 2008 Çarşamba 03:42:50

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
16 Nisan 2008 Çarşamba 04:00:45

İSLİ
 
Bir daha doğurun beni

Annemin sesinden…
 
Evine dön yalnızlığım, narın

Çatlayan sabahından tuttum

Eğildim suya bir yaz, boynundan

Toplumun toplama kampları sis

Kaygıdan kaygıya geçerken arkasız

Bir mahallede yalınayak çingene

Duyuşumsun ruhumun kökü, gerisi is
 
Yara burcuyum, iç sözümde susar göz

Bebeklerin yurdu kalbin, tuz telâş

Yanar sobada, mask gerili onca yüz

Sünmüş mutluluk, sesli ağlıyorum

Emsin dirimi sessizlik
 
Yalnızlığım dışarı çık..!

 

Kent uçuşuyor başımda, değiniyorum

Dudaklarına, nergis açmış tülbent izi

Ellerim, çaylak çingene neyleyim

Kırmızı rengini kana sunmuş

Doğmam bir daha!

Ama bir daha doğurun beni

Annemin sesinden

     

                                 TANER CİNDORUK

 

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Nisan 2008 Çarşamba 21:29:08

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Nisan 2008 Cuma 01:18:24

 



 

Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam.

Nereden gelirler bilinmez.

Kah çığlık çığlığadırlar, kah sesleri işitilmez.

 

Cemil Meriç


 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Nisan 2008 Cuma 01:24:55

 

 

 
Sana ne diyeceğim?... .Makbul olduğunda, kalbime düştün…
Reddetme lüksüm yoktu aforizmalarda…
Burnuma gelen yanık kokusu! ...
Ciğerimdenmiş meğer…

Bir bildik düştün ki, sen...
Parmak basmaya kalktım...
Tavusun teleklerine...
Yangını ben çıkardım…
Zevahiri ben yaktım…

Yenik düştüm…
Surlarını savunurken kalenin…
Kahraman olmayan askerlerine…
Kutlama merasimlerinde yokum…
Sultanin sarayında şenlik ola…
Bütün azalarım bir araya geldiğinde…
Ben zaten, kendi kendime çoğum…
İki gözüm var! Sahibinden ödünç alınmış…
Bağışlanacaktı belki yüreğin başı üstüne…
Gel gör ki, bütün denemelerde zemin kaygan…
Anlayacağın ahbabım., İçtima zorda…
Hayat okulunda sınıfta kaldım…

Rastlarsam bir makasta…
Sana ne diyeceğim? …


06.06.2006
.Mehmet Sani Özel
 

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Nisan 2008 Cuma 01:27:46

 

 

Haberin Olmaz...

Bir gece ansızın rüyana girip
Bir ömür yaşarım haberin olmaz
Seninle bir güne,bir ömür verip
Sevdana koşarım,haberin olmaz


Yağmurum; güneşin ardından gelen
Ferhat`ım uğruna dağları delen
Belki bir mendilim yaşını silen
Derdine düşerim haberin olmaz


Bir şarkı olurum senin dilinde
Dikensiz bir gülüm belki elinde
Belki bir yağmurum bahar yelinde
Saçını okşarım haberin olmaz


Yavuz Doğan

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Nisan 2008 Cuma 01:47:46

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
3 Mayıs 2008 Cumartesi 03:39:32

 

MUTLULUK GÜZEL KOKAR....



Dostum birden soruverdi:
- Bir insanın mutlu olduğu nasıl anlaşılır?
Şöyle düşünmüş olmalıyım:
Bilmem gözlerinin parlaklığından, neşesinden, belki yüzüne vuran iç aydınlığından.
Dostum hepsini Kabul eden ama yeterli bulmayan bir el işareti yaptı:
- Bunlar doğrudur. Mutluluk saklanamaz. Mutluluk insanın içinden sızar, bir yerlere girer, orayı değiştirir. Bir de kokusu vardır. Bilir misin mutluluk kokar.
- Mutluluğun kokusu mu?
Doğrusu duymamıştım.
Dostum anlayışla baktı:
- Doğrudur, duymamışsındır. İnsanlar pek farketmezler. Oysa, her ruh halinin kendine özgü bir kokusu vardır. Eğer insanlar koku duygularını kaybetmeselerdi, bunları da bilirlerdi. Ama bir çok şey gibi bunu da kaybettiler.
- Yani, önceden biliyorlar mıydı?
- Elbette, biliyorlardı. Bak hayvanların birbirleriyle iletişim kurmalarında koku nasıl önemli bir rol oynar…
- Evet ama konuşamadıkları için… Dostum biraz sabırsız, sözümü kesti:
- İnsanlar konuştukları için artık kokuya gerek duymuyorlar değil mi? Şimdi sen bana insanların konuştuklarını mı söylüyorsun?
Artık yanıt vermiyordum. Dinlemeyi sürdürdüm.
Dostum:
- Sen de biliyorsun ki insanlar gerçekte konuşmuyorlar. Konuşur gibi yapıyorlar. Öğrendikleri sözcükler var. Birbirlerine onları söylüyorlar. Gerçekte çok azı, çok az zaman için konuşuyor. Onlara da dikkat et, duygu sözcükleri yoktur. Birbirlerine söylemeleri gereken sözleri söylerler. Onun için de çoğunlukla birbirlerini dinlemezler. Gerçekte konuşmayan, gerçekte dinlemeyen insanlar iki önemli iletişim aracını da kaybettikleri için artık anlaşamıyorlar. Koku ve dokunma. İşte gerçek iletişimin iki yolu. İnsanlar ikisini de unuttu.
Onu biraz kışkırtmayı denedim.
- Şimdi insanların birbirlerini koklamalarını mı söylüyorsun?
Umutsuz ve kırgın bir bakışla baktı:
- Keşke ne dediğimi anlasalardı da söyleseydim. Koklamak, öyle incelikli bir duygudur ki, bugünün insanına öğretilmesi gerekir. Zavallı koku alma duygumuz. Öylesine kötü kokularla bozuldu ki, yeniden eğitilmesi gerekiyor. Biliyor musun, insanlar insan kokusunu bile alamıyor. Bir kadının kokusu. Bir erkeğin kokusu. Çocuğun kokusu. Yaşlı insanın kokusu. Umudun kokusu. Bezginliğin kokusu. Hayata kırılmanın kokusu. Mutluluğun kokusu. İnsanlar bütün bunları unuttular. Dokunma da öyle insanlar bunu da unuttu. Bir elin el üstüne konması. Bir omuzun omuza dayanması. Bir sırtın sırta dayanması. Ayakların birbirine sarılması. Bedensel dokunma. Unuttuğumuz ne çok şey var…
Günümüz insanını savunmak istedim:
- Ama sözcükler var, yazı var. Belki o yüzden unutmuşuzdur.
Dostum biraz dalgınlaştı:
Evet yalanların aracı sözler, yalanların aracı yazılar. Bir türlü içimizden geleni söylemeyi, yazmayı bilemediğimiz için yalanlarımızın aracı olanlar. Beden yalan söylemez, dokunuşun yalan söylemez. Bunlar gerçekleri iletir. Sadece gerçekleri…

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
8 Mayıs 2008 Perşembe 05:47:42

 

Niçin dostluklar bitmez, ama aşklar biter?

Çünkü aşkta mülkiyet vardır. Hep onun yanında olmak, onu gözlemek, ona sahip çıkmak vardır.
Paylaşılamayacak zevkleri paylaşmak, kontrol altında tutmak, müdahale etmek vardır.



Sting, “her nefes alışında - her hareketinde - her adımında seni izliyor olacağım”
şarkısını umarım sevgilisine uygulamamıştır.
Uyguladı ise, büyük ihtimalle o aşkın ölüm tutanağına; `boğularak ölme` notu düşülmüştür.


Aslında aşkın ölmesi bir nefs-i müdafadır.
Yitirilen özgürlüğe, sevme, sevilme hakkına,
ambargolara, bundan sonra uyulacak kuralların çerçevesine, ufka konan sınırlara bir isyandır.
Bu fobidir ki, biten aşkların arkasından, gelmez dostluk, arkadaşlık.


Gerçek dostluklarda, onaltı sene görüşmesen de olur.
Onaltı sene sonraki beraberlikte değişen tek şey, saatli maarif takvimindeki rakamlar,
gözdeki kırışıklıklar, göbekteki yağ hücreleri, çalan cep telefonundaki çocuk sesidir.
Hesaplaşma yoktur. Yine çok mutlu olursun dostunun ufkundan, onun keyfinden,
nefes nefese aşkını anlatmasından, küt küt çarpan yüreğinden.
O hala senin için, Migros’taki alış veriş listesi, tatil köyü partneri,
Anayasa Mahkemesi Başkanı değildir.


Sıcacıktır yüreği, “vay be” diye dinler, senin motosiklet aşkını,
Güney Amerika’nın en boktan yerlerini trenin üzerinde gezme hayalini.
Üfler seni kanatlarının altından ve çeker gider, seni seninle,
düşlerinle özgürlüğünle başbaşa bırakarak,
on altı saat ya da sene sonra görüşmek üzere, aynı kalp çarpışı ile,
üzerinden by-pass geçse bile.


Aşk bu yaşamın en baş döndüren çiçeğidir.
Kavuşamamalar, yalnızlıklar, hayaller; suyu, güneşi, gübresidir aşkın, fazlasının da öldürdüğü.


Herşey senin içinde başlar, senin içinde biter.
İnsan ölünceye kadar güler, ağlar, sever, nefret eder, ishal olur, acıkır, üşür.
Bunların bir daha olmayacağını, noter huzurunda da imzalayabilir,
ama bunlar olur, yarın yağmur da yağar, Hindistan’da deprem de olur.


Düş hekimi Yalçın der ki;
“boşver 9 numaralı komşuyu, posta kutusundaki sarı zarfı, yarını, dünü.
Şimdi, şu anda, sevebiliyor musun?
Ayakkabılarını giyip geceyarısına kadar yürüyebiliyor musun?
Dönerken altın dişli garsona `bir tuzlama- damardan` diyebiliyor musun?
Kavuşup, ayrı da kalabiliyor musun?
Yağmurla, karla, güneşle randevuların var mı?
Bekliyor musun ümitle, diktiğin ayva ağacının çiçeğini, televizyonda,
feleğin çarkı görüntülerinden daha çok?


Biliyor musun ki, her şeye, ama herşeye yeniden başlayabilirsin,
hem de önceden hiç olmamış bir biçimde ve herşeye rağmen, tahlil sonuçların çöp sepetinde.
Brüt yaşam sürendeki kesintilerden arınmış, heyecanla.
Çekiyor musun gözlerinle hayatın fotoğrafını, kalbinde yaparak banyosunu?
Selamlıyor musun, kılmasan da, bayram namazından çıkanları?
Hala özlüyor musun o gitar çalan ve bu dünyadan da sıkılıp, çekip giden Bülent’i?


Sen galiba gerçekten yaşıyorsun, ya da en azından ölünceye kadar yaşadın...

dostlukların bitmemesi,
göz göre göre bitirilmemesi dileğimle...



Düş Hekimi Yalçın Ergir

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
10 Mayıs 2008 Cumartesi 21:53:58

javascript:;

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
17 Mayıs 2008 Cumartesi 22:04:36

 

Gerçek bir dost... (uzun deyip geçmeyin.)

Umarım herkesin böyle gerçek dostları vardır veya
en kısa zamanda olur...


Gerçek bir dost` unuz var mı?

"Bir dost, bir post yeter bana..."
Ne de güzel bir söz bu ya...


Dünya malı, dünyada kalıyor.
Her şey fani!
Yani...
Hani, diyorum da, insanin gerçekten mükemmel bir dostu
olsa...


"O nu", şöyle, içine sindire-sindire, öpe koklaya,
kocaman bir sarılsa...
Uff!..
Ne iyi olur değil mi?


Dostunuz!
"Can" dostunuz var mı?
Kadın ya da erkek... Hiç farketmez.
Gerçek dostun cinsiyeti olmaz.
Paylaştığınız birileri var mi?
Var ise mesele yok.
Yok ise, gidin bulun hemen!


Sırlarınızı paylaştığınız.
Özlediğinizi çık yüreklilikle söylediğiniz.


Telefonda bile saatlerce konuştuğunuz, sıcacık biri...

"O" nu görmediğinizde yüreğinizin "pıt-pıt" attığını
hissettiğiniz, bir dostunuz var mı?
Dert ortağı, sohbetlerinizi paylaştığınız, yalnızlığınızı
anlattığınız, sevincinizi hisseden biri...


Yalnız kaldığınızı düşündüğünüzde, birilerine
öfkelendiğinizde, sevdiklerinizi özlediğinizde, hayal
kurduğunuzda yanınızda o var mı?
Sizi hiç yalnız bırakmayan biri...
Arayan, soran,"Seni özlüyorum" diyen biri.


Böyle bir canlı ile her şeyi konuşabilir, paylaşabilirsiniz.

Yanıltmaz!

Anlayışla karsılar her şeyi...
Hataları, günahları-sevapları, her bir şeyi konuşabilirsiniz
onunla...
Hiç yalnız kalmazsınız...


Böyle bir dost bulmak için fazla bir arayış içinde
olmanıza gerek yoktur.
O kendiliğinden çıka gelir zaten.
(Elektrik olayı yani...)



Bir gün bir bakarsınız karşınızda...

Önce "Hadi lan! Kim bu" denir. Ardından,
ısınmaya başlarsınız.
Sonrasında bir bakmışsınız sıcacık sohbetler, derin
konular, sırlar, paylaşımlar...
Kimseye söyleyemediğinizi, en yakınınıza
anlatamadığınızı, geçmişteki izleri, geleceğe dairlerinizi,sadece
ona anlatır olursunuz.


Bir dost bulun!

Ama gerçek olsun.

Aradığında iİşinizi değil, aşınızı soran...

Kötü gününüzde ev sahibi, iyi ününüzde kiracınız olsun.
Anlatsın, konuşsun, açık-seçik, korkmadan yaşasın.



Güvensin!

Cinsiyeti olmasın!
Bir kartal kadar haşin, bir maymun kadar şaklaban, bir
ceylan kadar narin olsun.
Doğruları söylesin.


Gerçekci olsun.

Yanıltmasın, kandırmasın!
İçten, sevecen, sempatik, sevdaları, özlemleri
anlayabilen biri olsun.


Anlasın!

Ağzıyla değil, gözleriyle konuşsun.

Yaşasın!

Doya-doya yaşasın doya-doya yaşatsın.
Beyninden değil, yüreğinden versin.


"Olsun varsın! Paylaşırım." desin.
Bir dostunuz olsun.
Sizi ve benliğinizdekileri paylaşsın...
Dost olsun!


AMA... GERÇEK BİR DOST

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
17 Mayıs 2008 Cumartesi 22:16:45

 

ETMEYİN
 
Emanete ihanet etmeyin..
Halinizden Şikayet etmeyin..
Büyüğünüze emretmeyin..
Boş şeylerde ısrar etmeyin..
 
Cahillerle sohbet etmeyin..
Nefesinizi boşa tüketmeyin..
İnsanları bekletmeyin..
Etrafınızı kirletmeyin..
 
Kimseye lanet etmeyin..
İmanınızdan şüphe etmeyin..
İnsanları katletmeyin..
Hayatınızı mahvetmeyin..
 
Kimseye minnet etmeyin.
İnsanları yüzüne karşı methetmeyin..
Kimseye küfretmeyin..
Kötülüğe meyil etmeyin..
 
Malınızı boşa sarf etmeyin..
Kimseye beddua etmeyin..
Sırrınızı açık etmeyin..
Her şeyi merak etmeyin..
 
Suçunuzu inkar etmeyin..
Şerefinizi kaybetmeyin..
Vatanınızı terk etmeyin..
 


EDİN
 
İyiliğe niyet edin..
Büyüklere hürmet edin..
Sıkıntıya sabredin..
Aza kanaat edin..
 
Sözünüzde sebat edin..
Bildiğinizle amel edin..
Hatanızı kabul edin..
Daima ibadet edin..
 
Yaramaz ise def edin..
Varken tasarruf edin..
Alimlerle sohbet edin..
Nefsinizle inat edin..
 
Sofranıza davet edin..
Zararlıysa men edin..
Seviyorsanız ifade edin..
Kalpleri fethedin..
 
Misafire ikram edin..
Muhtaca yardım edin..
Bilseniz de istişare edin..
Tehlikeye dikkat edin..
 
Hakkı teslim edin..
Unutacaksanız kaydedin..
Esirgemeyin lütfedin..
Gariplere merhamet edin..
 
Kazanmaya gayret edin..
Müminlere dua edin..
Çalışanı takdir edin..
Başarıyı tebrik edin..
 
Mazereti kabul edin..
Her an tevekkül edin..
Hastaları ziyaret edin..
Çocuğunuzu terbiye edin..
 
Herkese tebessüm edin..
Güvenseniz de kontrol edin..
İnanmayana ispat edin..
Fakirleri gözetin..
 
Hayır için sarf edin..


 

Yemliha (ts836668986)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1305
23 Mayıs 2008 Cuma 00:55:08
SENİ SEVİYORUM

Yaşamın en acı en uzun gecesi
Konuşabileceğim ne bir dost ne bir sevgilim var Birtanem
Elimde yalnızca bir kağıt var.
Bu gece seni anlatıp seni yazacağım
Birtanem
Önce o güzel gözlerini hayalime getirip saatlerce gözlerine bakacağım .
Her gecenin bir sabahı, her kışın bir yazı, sonsuz denen göklerin sonu varsa sensiz geçen günlerinde sonu gelecek.
Karanlık gecelerime kilit vuracağım.
Ellerin ellerimden , gözlerin gözlerimden kopmasın diye zincir vuracağım.
Konuşmamı tüm dünyaya ve sana haykıracağım .
Ne diyeceğim biliyormusun
Birtanem
Yüzlerce kez,
Binlerce kez hatta ve hatta bir ömür boyu
Seni Seviyorum,
Seni seni seviyorum diyeceğim
Bebeğim.

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
23 Mayıs 2008 Cuma 01:44:17

Dost Meclisi

 




Sevgili dostlar,

Muhabbetten uzak kaldım

Bu aralar...

Var mısın?

Bir dost meclisi kuralım.

Sazlı

Sözlü

Çiğköfteli

Sıra geceleri

Kıskansın...



Gün bitip te

Siyahın hakimiyeti başlayınca

Davet edelim yıldızları...



Kızarmış ekmek

Peynir, zeytin,

Kırmızı domates

Bolca yeşillik te hazır.

Çay da tam deminde.

Halil İbrahim bereketi soframızda.



Koca çınarın gölgesi

Masa olmuş.

Bir el etmiştim

Mor menekşeye

Yanında getirmiş

Kokulu karanfille

Akşam sefasını.



Mavi masmavi

Bir okyanusta

Zıp zıp zıplayan

Bir yunus davet bekliyor.

Binsin sihirli seccadeye

O da, katılsın meclisimize.



Ay’da gelsin

Katılsın muhabbete.

Zaten söz verdi,

Kılavuz olacak

Gece perisi.

Hazırlığını yapmış

Bir şiir de rüzgar okuyacak.

Bilge baykuş

Şimdiden yerini almış,

Kurulmuş tahtına,

Onun da söyleyecek sözü var anlaşılan.



Bir ateş böceği geçti yanımdan

Onu da çağırdım meclisimize.

Geceyi güzelleştirmek elimizde

Kapımız herkese açık.

Ne olur gel.

Gel katıl

Sen de bu muhabbete.



http://www.ortanokta.com/on/siir/siirkolikler.asp?id=1372

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
23 Mayıs 2008 Cuma 01:58:57

Bir dost için ölmek önemli değil,önemli olan uğruna ölünebilcek dost bulabilmek demiş biri.Ne de doğru söylemiş

Gerçekten dostum diyebileceğiniz biri varsa zenginsiniz,iki kişi varsa milyoner,üç kişi varsa dünyanın sayılı zenginlerindensiniz

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
23 Mayıs 2008 Cuma 02:01:22
Dostlar Irmak Gibidir

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya


Insanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar ugrassanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüsü çekici, aldatıcı
İçine daldıgınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne gelecegini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

Insanlar vardır; derin bır okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi bos sanırsınız.

İnsanlar vardır, coskun bir akarsu...
Yaklasmaya gelmez, alır surukler.
Tutunacak yer gostermez beyaz kopukler!
Ne zaman nerede bırakacagı belli olmaz;
Bu tip insanla bir omur dolmaz.

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak baslı basına bır mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.

Insanlar vardır; çesit çesit, tip tip.
Her biri baska bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, dogruyu bulmalı.
Her seyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.

Bosa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her sey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dısı birdir cekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranısı candan...

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
23 Mayıs 2008 Cuma 02:23:45

Rüya







Dün rüyamda ne gördüm biliyor musun?
Bir balıkçı teknesinde sen ve ben,
Sonsuz maviliğe açılmış,
Yeni umutlara gidiyoruz,
Hiçbir şey almadan yanımıza,
Sadece ikimiz…
Zaten gerek yok,
Senin için ben her şeysem,
Benim için ise sen dünyalara bedelsin,
Ne gerek var başka şeye,
Beraberken dünyalar bizim…
İnan ki bu rüyadan,
Hiç ana hiç uyanasım gelmedi,
Ta ki gerçekte de senin,
Olduğunu anımsayana dek…
Dünyamda sen olmasaydın,
Senle olmak,
Seni yaşamak uğruna,
Rüyalarıma dönerdim…

 

http://www.ortanokta.com/on/siir/siirkolikler.asp?id=918

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
23 Mayıs 2008 Cuma 04:25:41





 

SONRA SEN GELDİN
 
`Anlamak` kelimesini sözlüklerden çıkartıp elimle dokunacağım kadar somut hale getirdiğin ve yüreğime yerleştirmeme yârdim ettiğin için...

`Anlamak` ve `anlaşılmanın` en güzel denilen sevişmeleri kıskandırdığını bildiğin ve bana da öğrettiğin için...
Durum ne olursa olsun, dilinde bu kadar güzel bir `özgürlük` şarkısıyla yaşayabildiğin için...


Senin için...

.....................

Bu, insanin içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de,
neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği,
hüzün doğuran tüm uzun soluklu duyguları yerle bir eden, kısacık bir hikâyedir!

Sonra sen geldin.

Yaşayıp gidiyordum...
`Yaşayıp gitmek! ` Ne saçma!
Bu fiili nedense, hayatimizin sıkıcı olduğunu, bir günün diğerinden farklı geçmediğini düşündüğümüzde kullanırız.
Oysa tam tersi olması gerekmez mi? `Yasamak ve gitmek...`
` Yaşıyorum, gidiyorum, yol alıyorum.`
O halde söyle demeliyim:
`Yaşıyordum ama gitmiyordum.` veya
`Gidiyordum akıp zaman içinde, kaybolmuş vaziyette, ancak yaşamıyordum.`

Bir aşk hikâyesine boyanmıştı bütün mevsimlerim

Tuhaflığı yoktu yazın kazak giyip de

Kışın denize girişimin

Kazağımda da aşk kokusu vardı

Acıma dokunan ve

Nasıl kokacağını şaşıran

Yosunlarda da

Sonra sen geldin.

"Hadi gel, hayatı anlayalım ve anlatalım.` dedin.
Çok konuştuk bu konuda, çok...
Hem her duygunun tarifini almak istedin hem de hepsi hakkında,
bildiğin ne varsa bana vermek. Seninle konuştukça,
kendime dair son derece basit ama yine de hiç üzerinde durmadığım
bir şeyler olduğunu görmek beni nasıl da şaşırtıyordu.

`Acı` konusunda çok konakladık...

Kanattıkça beni böyle acı

Ve sohbetler yetmeyince nefes almaya

Ağlardım

Yaralarımdan şiir yapardım

Acı bir annedir, durmadan hüzün doğuran.
Ahh, ben o hüzünlerle boğuşmak, azıcık nefes alabilmek için kaç kitap okudum,
kaç film izledim, kaç hayat belledim, bir bilseniz.
 
Yooo! Dostlarıma haksızlık edemem şimdi.
Turuncuya boyalı güney akşamlarından, fesleğen kokulu batı ikindilerinden,
kuzeyin gri sabahlarına kadar kaç sohbet vardır yüreğimde daima saklayacağım.
Ahh, benim kelimelerle beyinlerinde tepindiğim dostlarım...
Nasıl da isterlerdi gözlerimden yanaklarıma dökemediğim gülüşleri görmeyi.
Bence, dostlar daima `gülmek` ve `gülümsemek` arasındaki farkı bilirler,
bu nedenle onlara arkadaş değil de `dost` deriz zaten.
Her sohbette yüreğimi yatırıp masaya, son derece dikkatli ve zarif hareketlerle,
acı ve hüzün doğuran parçalarıma ulaşır, üzerini örterlerdi.
İyi hissederdim bir sure. Apartmanların üzerinde uçuşan martıları fark ederdim en azından.
 Ancak sonra yine hüzün...
 
Yüzsüz hüzün...
 
Baktığım yerlerde gözlerim


Bazen öyle uzun kalırdı

İnanmazsınız ama

Baktığım yerler sıkılırdı

Sonra sen geldin.
 
Geldin ve: "Hele şu yükünün birazını bana ver." dedin.
Şaşırdım çünkü görünüşe göre senin yükünün benimkinden fazlası vardı ama eksiği yoktu.
Sen anlatırken fark ettim ki içinde bir yerlerde bu yüklerle başa çıkmak için
özel eğitimli bir parçan vardı. Bu parça, yükün niteliğini ya da niceliğini,
yürekte en hafif duracak hale getirebiliyordu gerçekten.
 
Konuşurken bir yandan da yüreğimin en tozlanmış ve
uzun suredir de yanına hiç uğranmamış parçasını koydun masaya.
"Bak," dedin `bunlar hayat dostu parçalar.
Simdi bunları öyle güzel temizleyeceğiz ki
bir daha canın içindeki parçalara dokunmak istediğinde ve hüzne giderken,
bunların ışıltısına takılacaksın.
Takılacaksın ki hüzün doğuran acı parçaları koyuvereceksin yerinde tozlanmaya.
Böylece de zamanla ağırlıkları, olması gerektiği kadar olacak.
Oysa sen ha bire parlatıp parlatıp durmadan onlara bakıyordun önceden ve
bu da onları olduğundan ağır hale getiriyordu.
Oysa tam tersini de yapabiliriz hepimiz. Işıldayan parça daima daha ağırdır.
Gel, hayat dostu parçaları ışıldatalım durmadan."


Sen geldin

Kelimelerini şekere batırarak

Sen geldin

Baktığın yerlerde çiçekler bırakarak

Acıya ve hüzne gereğinden çok yüz vermemeli insan.
Ben artık hüznü içimde şişmanlatmamayı, başarıyorum galiba.
Gecen gün ne gördüm dersiniz?
Meğer ne kadar yakışıyormuş martılar denizin üzerine! Hikâye bu kadar...

Merak edeceksiniz belki, bu değişiklikleri sağlayan dostum kimdi?
Diyelim ki, kırk yaşını geçmiş veya
otuzuna gelmemiş bir adamdı,
seksen yaşında bir ihtiyar, hep otuzunda yaşayan bir kadındı
ya da dört yaşında bir çocuk;
hem hepsiydi,
hem hiçbiri değildi.
Ne fark eder ki?

Bir can’dı.

Canımın içi değil

İçimin canı olup da

Sen

Geldin

Üstelik

Aşk da

Değildin
..............................

                                      Hoş geldin



Yemliha (ts836668986)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1305
24 Mayıs 2008 Cumartesi 23:14:57

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
25 Mayıs 2008 Pazar 02:18:40

 

 

Bir Yerlerde
 
bir yerlerde büyük bir buluşma
büyük bir kavuşma


buralarda kavuşacaklar var
bir yerlerde çok sevdiklerimiz

çok sevildiklerimiz
bizi bekleyenler

buralarda gün sayanlar var...

 
düş hekimi yalçın ergir


 

Sayfa:2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11İlk sayfa « Geri · İleri » Son sayfa