sevgi diyarı > Mesaj Panosu > ** DOST DOST DİYE DİYE **

** DOST DOST DİYE DİYE **


GönderenMesaj

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
28 Mart 2008 Cuma 12:19:06

 



SONRA SEN GELDİN
 
`Anlamak` kelimesini sözlüklerden çıkartıp elimle dokunacağım kadar somut hale getirdiğin ve yüreğime yerleştirmeme yârdim ettiğin için...
`Anlamak` ve `anlaşılmanın` en güzel denilen sevişmeleri kıskandırdığını bildiğin ve bana da öğrettiğin için... Durum ne olursa olsun, dilinde bu kadar güzel bir `özgürlük` şarkısıyla yaşayabildiğin için... Senin için...
.....................
Bu, insanin içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de, neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği, hüzün doğuran tüm uzun soluklu duyguları yerle bir eden, kısacık bir hikâyedir!
Sonra sen geldin.
Yaşayıp gidiyordum... `Yaşayıp gitmek! ` Ne saçma! Bu fiili nedense, hayatimizin sıkıcı olduğunu, bir günün diğerinden farklı geçmediğini düşündüğümüzde kullanırız. Oysa tam tersi olması gerekmez mi? `Yasamak ve gitmek...` Yaşıyorum, gidiyorum, yol alıyorum. O halde söyle demeliyim: `Yaşıyordum ama gitmiyordum.` veya `Gidiyordum akıp zaman içinde, kaybolmuş vaziyette, ancak yaşamıyordum.`
Bir aşk hikâyesine boyanmıştı bütün mevsimlerim
Tuhaflığı yoktu yazın kazak giyip de
Kışın denize girişimin
Kazağımda da aşk kokusu vardı
Acıma dokunan ve
Nasıl kokacağını şaşıran
Yosunlarda da
Sonra sen geldin.
"Hadi gel, hayato anlayalım ve anlatalım.` dedin. Çok konuştuk bu konuda, çok... Hem her duygunun tarifini almak istedin hem de hepsi hakkında, bildiğin ne varsa bana vermek. Seninle konuştukça, kendime dair son derece basit ama yine de hiç üzerinde durmadığım bir şeyler olduğunu görmek beni nasıl da şaşırtıyordu.
`Acı` konusunda çok konakladık...
Kanattıkça beni böyle acı
Ve sohbetler yetmeyince nefes almaya
Ağlardım
Yaralarımdan şiir yapardım
Acı bir annedir, durmadan hüzün doğuran. Ahh, ben o hüzünlerle boğuşmak, azıcık nefes alabilmek için kaç kitap okudum, kaç film izledim, kaç hayat belledim, bir bilseniz.
Yooo! Dostlarıma haksızlık edemem şimdi. Turuncuya boyalı güney akşamlarından, fesleğen kokulu batı ikindilerinden, kuzeyin gri sabahlarına kadar kaç sohbet vardır yüreğimde daima saklayacağım. Ahh, benim kelimelerle beyinlerinde tepindiğim dostlarım... Nasıl da isterlerdi gözlerimden yanaklarıma dökemediğim gülüşleri görmeyi. Bence, dostlar daima `gülmek` ve `gülümsemek` arasındaki farkı bilirler, bu nedenle onlara arkadaş değil de `dost` deriz zaten. Her sohbette yüreğimi yatırıp masaya, son derece dikkatli ve zarif hareketlerle, acı ve hüzün doğuran parçalarıma ulaşır, üzerini örterlerdi. İyi hissederdim bir sure. Apartmanların üzerinde uçuşan martıları fark ederdim en azından. Ancak sonra yine hüzün...
Yüzsüz hüzün...
Baktığım yerlerde gözlerim
Bazen öyle uzun kalırdı
İnanmazsınız ama
Baktığım yerler sıkılırdı
Sonra sen geldin.
Geldin ve: "Hele şu yükünün birazını bana ver." dedin. Şaşırdım çünkü görünüşe göre senin yükünün benimkinden fazlası vardı ama eksiği yoktu. Sen anlatırken fark ettim ki içinde bir yerlerde bu yüklerle başa çıkmak için özel eğitimli bir parçan vardı. Bu parça, yükün niteliğini ya da niceliğini, yürekte en hafif duracak hale getirebiliyordu gerçekten.
Konuşurken bir yandan da yüreğimin en tozlanmış ve uzun suredir de yanına hiç uğranmamış parçasını koydun masaya. "Bak," dedin `bunlar hayat dostu parçalar. Simdi bunları öyle güzel temizleyeceğiz ki bir daha canın içindeki parçalara dokunmak istediğinde ve hüzne giderken, bunların ışıltısına takılacaksın. Takılacaksın ki hüzün doğuran acı parçaları koyuvereceksin yerinde tozlanmaya. Böylece de zamanla ağırlıkları, olması gerektiği kadar olacak. Oysa sen ha bire parlatıp parlatıp durmadan onlara bakıyordun önceden ve bu da onları olduğundan ağır hale getiriyordu. Oysa tam tersini de yapabiliriz hepimiz. Işıldayan parça daima daha ağırdır. Gel, hayat dostu parçaları ışıldatalım durmadan."
Sen geldin
Kelimelerini şekere batırarak
Sen geldin
Baktığın yerlerde çiçekler bırakarak
Acıya ve hüzne gereğinden çok yüz vermemeli insan. Ben artık hüznü içimde şişmanlatmamayı, başarıyorum galiba. Gecen gün ne gördüm dersiniz? Meğer ne kadar yakışıyormuş martılar denizin üzerine! Hikâye bu kadar...
Merak edeceksiniz belki, bu değişiklikleri sağlayan dostum kimdi? Diyelim ki, kırk yaşını geçmiş veya otuzuna gelmemiş bir adamdı, seksen yaşında bir ihtiyar, hep otuzunda yaşayan bir kadındı ya da dört yaşında bir çocuk; hem hepsiydi, hem hiçbiri değildi. Ne fark eder ki? Bir can’dı.
Canımın içi değil
İçimin canı olup da
Sen
Geldin
Üstelik
Aşk da
Değildin
..............................
Hoş geldin


 

Yemliha (ts836668986)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1305
28 Mart 2008 Cuma 23:06:07
Hemen gitme..
Unutmuşum aşkta söylenenleri.
Nasılsın`ı bile bir başkaydı.
Hemen gitme.
Böyle tenhalaşmışım ya.
Durup halini hatrını soruyorum gölgemin.
Sanki yüzgöz olmuşum hüzünlerle.
Kalbim diyorum ellerim çıkıp geliyor.
Kovamıyorum da.
Hemen gitme.
Sana bir yaprak kadar solgunum desem, rüzgar çeler aklımı.
Dallanıp budaklanır içimdeki boşluk.
Bahara karın tokluğuna gelen ağaçlar gibi olurum.
Hemen gitme bu kente bir sokak daha gelse.
Söyle kim arar seni.
Kırılır gülümsemelerin bir bir içime düşer ve
Bir gülü uyandırıp uygarlığından kırmızlığı ne kadar
Kim götürür seni.
Ahh neydi ki suçum. Gençliğimi ve terketmelerini kayırmaktan başka.
Alıp başını gidiyorsun benden.
Hemen gitme.
Sana diyorum bir ağlasam, üşüsem derin bir kuyu gibi.
Omuzlarından başlayıp yıkılsam önüne.
Utanır sevinçlerim insan içine çıkamayan toprak gibi olur.
Hemen gitme.
Anla beni ben bu yalnızlıkla geçinemem.
Geçinemem terkedilmiş bir yürekle.
Ama yine de sen sen herşeysin işte.
Hayata açılan pencerem.
Sevinçlerimi büyüten odalarım.
Hemen gitme.
Terkedilmiş evler gibi olurum.
Hemen gitme..

Yemliha (ts836668986)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1305
28 Mart 2008 Cuma 23:08:24

Yemliha (ts836668986)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1305
28 Mart 2008 Cuma 23:08:59
Sanma ki zaman, aşka ilaç gibidir.
Zaman; yaprağı çalan, rüzgar gibidir.
Yüreğim, çalı basmış toprak gibidir,
İster nadasa bırak, ister yak beni.


Çıkar ruhunu, ne kaldı ki geride...
Kabusun olur, gündüzün de gecen de...
İster başın tacı yap, beni bu halde,
İster götür, bit pazarında sat beni...


Dalgalar vurdukça, acıtır kayayı.
Kanatır döner, zindan eder dünyayı.
Karabasan olur da basar rüyayı,
İster hayrına ister şerre yor beni...


Boş ver silmeyi şimdi gözyaşlarımı.
Gücün yeterse, kahkahaya boğ beni.
Bırak yanaklarımı, dudaklarımı...
Gücün var ise yüreğimden öp beni...

Yemliha (ts836668986)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1305
28 Mart 2008 Cuma 23:09:58

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
29 Mart 2008 Cumartesi 10:28:43
arkadaşlar yüreğinize elinize sağlık çok teşekkür ederim sizlere

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
29 Mart 2008 Cumartesi 23:44:15
seninde diline sağlık mustafa

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
29 Mart 2008 Cumartesi 23:46:02
SEVGİ "Sevgi" İSTER
Sevdiğine seviyorum demek yetmez,
Sevgi önce sevecek yürek ister;
Sevginin gittiği yere kadar,
Sevgiyle gidebilmeni ister;
Sevdiğin bazen anlamasa da seni,
Sevgi senden hep anlayış ister;
Her gece uykusuz kalsan da,
Sevgi rüyalarında da görünmek ister;
Sevmenin zorluğunu bilir ama,
Sevgi senden hep zor olanı ister;
Sevgini anlattıkça sevdiğine sen,
Sevgi senden hep zor olanı ister;
Sevdiğini kırmaya çekinirken bile,
Sevgi hep gönül almanı ister;
Sen sevdiğinin özlemini çekerken,
Sevgi hasretini çekmeni ister;
Sevdiğini aldatmadığını bile bile,
Sevgi senden sadakat ister;
Sen aptallaştıkça sevgisinden,
Sevgi oyuncağı olmanı ister;
Sevgi öylesine zordur ki,
Gün gelir sevgisine bedel ister...!

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
29 Mart 2008 Cumartesi 23:48:50

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
29 Mart 2008 Cumartesi 23:50:38

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
1 Nisan 2008 Salı 04:15:51

 

Teşekkürler sevgili Mustafa,

iyi bir grup sahibisin kesinlikle

sevgin, saygın, ilgin ve dikkatin sürekliliğin enerjisi oluyor

ayrıca şiirlerinde çok güzel seninde kalemine yüreğine sağlık..

Sevgilerimle...

 

 

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
1 Nisan 2008 Salı 15:23:13
çok tşk ederim yasmin

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
3 Nisan 2008 Perşembe 14:08:42

 

OLGUNLASMAK


Artık eskisi gibi her haftasonu birileri ile dısarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran iliskiler, yeni tanısmalar, yeni yüzler  aramıyorum.  Eski dostlukların da özetini çıkarmaya basladım. Iliskilerde tasarrufa  gidiyorsun her seyde oldugu gibi ve gereksiz insanlari hayatindan  atmak istiyorsun.
 
Yapmacik, inanmadan konusmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konusmak  cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi. I stedigime istedigimi deme özgürlügüne sahibim, elestirme hakkını  olusturan yasamislık ve yeterli yas faktörü artik bende de var.
 
"Ben demistim" ,"ben bilirim","ben zaten anlamıstım", sendromunda olanlarla arkadasliklari bir kez daha  sorguluyorsun. İliskilerini sadelestirmeye baslayinca  sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını  belirliyor  ve onlara daha çok önem veriyorsun. Iyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün
dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum. Dostlar ihtiyaç oldugunda göçmen kuslar gibi sicaga uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden  ayri  düsenler kalıyor.
 
Zamanın ne kadar kıymetli oldugunu ögreniyorsun buralara kadar gelirken.  Uzun düz otobanlardan oldugu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulasabilirsin hedeflerine.  Kestirmeleri de ögrendim gide gele. Bos geçen her saniye degerli artık. Daha yapılacak çok sey var ama, kendimi çok yormaktan  çok hırpalamaktan yana degilim. Gerektiginde "HAYIR"  demeyi ögrendim ve bu kelime basta karsındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı  olabiliyor.  Sevgiye önem vermek gerektigini, zamanı geldiginde elinde sadece sevginin  kalacagını biliyorum. Sevgi paylasildıkça olusuyor, olgunlasıyor.
 
Aileme ve seçtigim tüm dostlarıma daha önce göstermedigim sevgi, anlayis  ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor,  ne kadar sevgi dolu oldugu hatırlanıp anılıyor. Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya basladılar. Verecegim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yasamadan  hiçbir sey ögrenilmiyor. Yasamıslıgın olusturdugu bir  alçakgönüllülükle gülüyorum içimden sadece.
 
Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmis dolaplar  dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylasmalıyım. Önce kendine güzel  görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum.
 
Modaya uymak adına  popomun sıgmadıgı düsük bel pantolonlara sıgmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim . Ayıp, günah ya da ne derler  korkuları çoktan geride kaldı . Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hosuma gidiyor. Mutfak  eskiden bir zulüm  iken simdi zevk aldıgım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek  güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabilecegim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm olustu.
 
Sonra Sezen`in sarkısındaki gibi anneni daha sık  düsünüyorsun ve hatta anlıyorsun.  Iste bu yeni alısmaya baslanan ve giderek hosa giden yeni duruma olgunluk deniyor. Yasamıslıgın, görmüslügün, geride kalmıs üflenmis  dogum günü mumlarının bir sonucu kendiliginden ortaya çıkıyor  hayatın bir dönemecinde bu olgunluk. Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu  yasadıgına göre degisiyor bu olgunluk çagına ermek. Inanın bana hayattaki düsüsler, zor alınan virajlar bu zamanı  hızlandırıyor. Kendi dünyanın küçüklügünü kesfetmek ve buna ragmen  kendinin  kıymetini bilmek çok ise yarıyor. Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunlugu bulmasını diliyorum. 
 
CAN DÜNDAR

Cristian (cristian)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
287
3 Nisan 2008 Perşembe 14:12:28

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
3 Nisan 2008 Perşembe 14:14:10


Sensizliğin adını huzur koydum

"belki ilk zamanlardı, başı sonu görünmez, uçsuz, dipsiz, bir tarifsiz mutluluktu; sonrası bulanık... o zamanlarda da korkardım zaten, her mutluluğun peşinden ille ki bir can acısının köşe başında beklediğini bilecek kadar büyümüştüm, törpülenmiştim, bilenmiştim ya da herneyse işte. ne oldu, nasıl oldu da gözlerimiz yine normal bebeklerine döndü görürken, ilk ne zaman yitirmeye başladı inandırıcılığını vaatler, ne vakit korkutmaya başladı sorular. ne zaman kemirmeye başladı içimi kurtlar ve ilk ne zaman başladım üşümeye,hatırlamıyorum... önemlide değil zaten. avuçlarımdan kayıvermenin korkusu sardı, huzurum bulandı. zaman ne ilaç olabildi bize, ne zehir. ne varlığında tam var olabildin, ne yokluğunda yok!.. bir garip muallakta herşey, zamanını yitirdim. binlerce kemirgen var içimde, delik deşik ediyor, kalbim acıyor. ve hiçbir oyuğun yeri dolmuyor. sorular beynimde, uçuşuyor. ya gidersen, ya kalırsam yine sensiz, ya gitmezsen ve ben gitmeni cok istersem, ya gittiğinde dayanamazsak yine, ya ölümler birleştirirse bizi tekrar, kalımlar zincirlerse...
ya..
ya.....
yok, en sevdiğimi yitirdim sende, huzurum benden gideli asırlar olmuş gibi...
gittin..
farkı bile kalmamış öncekilerden. benim gidişlerimi ise sen hiç bilmedin...
gittin, ve mutsuzluğumun hediyesi huzurum şimdi. korkularım yok, tedirginliklerim, içimi yiyen kemirgenlerim, kendimi çiğneyişlerim, güçsüzlüklerim. sen yoksun; fareli köyün kavalcısı misali hepsini takıp peşine gittin yine biletini açık kestirip. dönüp dönmeyeceğin, kalıp kalmayacağınsa belirsiz.
bense gidenlerin yerine dinginliği, bilinmezliğin yerine ümitleri koydum, ceplerimde küçük küçük huzurlar biriktiriyorum..."

 

Cristian (cristian)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
287
3 Nisan 2008 Perşembe 14:17:42

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
3 Nisan 2008 Perşembe 14:25:25

Canıımm, bitanesin, ne güzel oldu bak..

 ellerine sağlıııkkk...

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
3 Nisan 2008 Perşembe 14:26:03
Gençken de severiz elbette.
Aşık oluruz,tutuluruz birilerine.
Ama gerçekten sevmeyi öğrenmek ciddi bir iştir
ve zaman ister.
Olgunlaşmamız, hayatı, kendimizi
ve karşı cinsi tanımak gerekir, ölesiye
değil, adam gibi sevmek için.
Kadınlar genellikle otuzlarında,
erkekler
ise kırklarında keşfederler gerçek sevgiyi.
Ve anlarız ki sevmek,
sevileni olduğu gibi kabul etmek demektir. Anlarız
ki, sevilenin
sevdiği her şey bizim için de sevilesidir.
Anlarız ki, sevdiğinizle
kesin olarak dost da olmamız gerekirmiş.
Anlarız ki, sevdiğimizin
özgürlüğüne, yalnızlıklarına saygı
göstermemiz gerekirmiş.
Anlarız ki,
sevdiğiniz insanın kişiliğine yönelik
eleştirilerden kaçınmamız
gerekirmiş.
Anlarız ki, en kısa yoluymuş sevileni
değiştirmeye kalkmak.
Anlarız ki, sevdiğimiz de karşılıksız
sevmemiz gerekirmiş . Anlarız ki,
birbirimize içten gelen bir saygı
duymamız gerekirmiş. Anlarız ki, en
zor anlarımız da bile hep yanı
başımız da olan insan sevilirmiş
yürekten. Anlarız ki, birbirimize kendimizi olduğumuz
gibi anlatmakla
besleyip ,çoğaltabiliriz sevgimizi.
Anlarız ki, tartışmalarımız her zaman
aramızda ki sorunları çözmeye
yönelik olmalıymış. Anlarız ki, anlamsız
kıskançlıklarla sevgimizi boğmamalıymışız.
Anlarız ki,
hayatımıza sevgimize burunlarını sokanların
o burunlarını kırıp ellerine
vermeliymişiz.
Anlarız ki, insan bağımlısı olmak değilmiş
sevmek.. Ve
anlarız ki, sevmeyi
öğrenmek  yıllarını alırmış insanın..

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
3 Nisan 2008 Perşembe 14:33:32

BEN GEÇERKEN SAHİLDEN SESSİİZCEEE

GEMİLER KALKAR YÜREĞİMDEN GİZLİCE



Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
3 Nisan 2008 Perşembe 14:40:33
kızlar harikasınız

Sayfa:1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10İlk sayfa « Geri · İleri » Son sayfa