|
Gönderen | Mesaj |
|
6 Haziran 2008 Cuma
02:46:58
|
|
|
Öğretmediler
Bana dünyaya geldiğimde, dünyanın yalan olduğunu öğretmediler. Bana dünyada herkesin yalan olduğunu söylemediler. Yemeyi, içmeyi, giyinmeyi öğrettiler, bakmayı, konuşmayı öğrettiler, ağlamayı öğrettiler de, "Gülmeyi öğretmediler!" Mutsuzluğu öğrettiler de, "Mutluluğu öğretmediler!" Sevmeyi öğrendim de, sevilmeyi asla! Bana hayat hakkettiğimi değildi hak etmediğimi verdi! Bana hayat acıyı verdide, tatlıyı vermedi! Benim için hayat, benim için insanlar ve benim için dünya bir YALAN bir HARAM bir ZIYANDIR! Şimdi gel sor bana: Sana vereceğim cevabım hep ama hep YALANDIR!
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
02:52:34
|
|
|
```````````` Gece sadece zamandir, Gerisi tumden yalan. Bir sicak mutluluktur Avuclarimizda kalan! ```````````````
Aşk; Sıcacık bir şey gözlerinde. Görüyorum. Bir adım öten; gurbet. Kokunu duymadım mı Özlüyorum. Buzla kaplı yollarında Kar yağıyor üzerime. Üşüyorum. Kollarının sıcağı var düşlerimde Zirvede ise sen. Yokluğun uçurum .... düşüyorum. Sen aslında zamansın değil mi Bense sadece gece. Ya yalan sa gerisi? ya yalan sa? Korkuyorum.
19/12/2003 çamlıca
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
03:13:38
|
|
|
Sahi, biz kimdik.! ! ......., biz kimdik.! ! Seherde ayakta, dik., Dolunayda yine dimdik., Sonra, Karambole tutuşarak Allı morlu bir karanlığa girdik., Sözlerin sihri ve gözlerin ışığı ile Kim bilir ki, ne kadar derinliğe indik., Kemik kiran düşüşlerini yaşadığımızda, bile Gece gülüşlerini ve sevda düşlerini Yüzümüzü yalayan, dost bildik Yırtıldıkça önümüzdeki zifir Nura koşarcasına girdik Sen ben değildik..! İkimiz birdik.., Uyandıramadı bizi.., Ne heybetli bir haykırış, Ne gül dikeninden çimdik Sahi, biz kimdik.! ! ...
27.12.2004 .Mehmet Sani Özel
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
03:15:36
|
|
|
Turnalar Bir biri ardınca göğe çıktınız Rüzgar yemiş saçlar gibi Dağınıktınız
Hasret vardı gözlerinizde Kanat etmiştiniz özlemleri Dudaklarınızı çatlatmıştı susuzluk Irmaklardan fersah fersah Iraktınız
Dedim bir yadigar gerek bana sizden Sesleriniz tutsaktı, kanatlarınız kelepçeli Taa bulutların hizasına tırmanıp Gözlerimi nişan alarak İki damla yaş Bıraktığınız Vahdet Nafiz Aksu
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
18:32:08
|
|
|
bir çift turna gördüm
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:26:34
|
|
|
Sevda Sokağı
ben sevdanin oturdugu sokakta oturuyorum geceler hic bitmiyor ben hic uyumuyorum gecenin efkari iniyor perde perde sevdanin hayali vuruyor arada bir icime ben sevdanin oturdugu sokakta oturuyorum hani su perdelerinde mavi kus resimleri olan ali bakkalin hemen yaninda 17 numara o kirgin hayatin tam ortasinda hani duvarlarinda hala yazilar olan o sokakta biri gurbetin ,biri ihanetin, biride seni boyle sevmenin hikayesi sevdanin cami bana bakiyor ben cama ve bak sen su seren cama pencere onunde menekseler ,hatmiler bide gece sefasi ,bide haytaligi adamin abi bide sevdanin hayali vuruyor arada icime iyi oluyor diyorum bu sana iyi oluyor arada bir arkadaşlar geliyor lafliyoruz ordan burdan anlarsinya guzel abim ic cebimde bir umut doguyor bide nerden bulduysam resmi sevdanin resimde sevda inadina guluyor sevdam gayri resmi bilmekteyim gelki benim abim birazda ustumuzde macera guzel duruyor yani yakisiyor adama yakisikli bir sevda hayat haybeye vurmuyor yuzumuze belasini hayat sokagimizda bir kehribar tesbih gibi dokuyor tanelerini takir takir yuzumuze ben sevdanin oturdugu sokakta oturuyorum geceler hic bitmiyor ben hic uyumuyorum agzimda fiyakali bir islik zulamda agir yarasi sevdanin ali bakkalin ciragi metin anliyor halinden insanin metin nedir senin niyetin kap bakalim abine bi taze ekmek biraz zeytin bu aksam yine odamda efkar var anlarsinya metin adamin halinden adam anlar
|
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:38:33
|
|
|
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten kimine gam.
Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte; Toplasın acı meyvesini nedametin Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.
Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler Eski zaman esvaplarıyle eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.
Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:42:17
|
|
|
GEL DOSTA GİDELİM GÖNÜL
Yoldaş olalım ikimiz Gel dosta gidelim gönül Haldaş olalım ikimiz Gel dosta gidelim gönül
Gel gidelim can durmadan Suret terkini urmadan Araya düşman girmeden Gel dosta gidelim gönül
Gel gidelim kalma ırak Dost için kalalım yarag Şeyh`in katındadır durak Gel dosta gidelim gönül
Terk edelim ili şarı Dost için kılalım zarı Ele getirelim yâri Gel dosta gidelim gönül
Bu dünyaya kanmayalım Fanidir aldanmayalım Bir iken ayrılmayalım Gel dosta gidelim gönül
Biz bu cihandan geçelim O dost iline uçalım Arzu hevadan geçelim Gel dosta gidelim gönül
Kılavuz olgıl sen bana Yönelelim dosttan yana Bakmayalım önden sona Gel dosta gidelim gönül
Bu dünya olmaz payidar Aç gözünü canın uyar Olgıl bana yoldaş u yâr Gel dosta gidelim gönül
Ölüm haberi gelmeden Ecel yakamız almadan Azrail hamle kılmadan Gel dosta gidelim gönül
Gerçek erene varalım Hakk`ın haberin soralım Yunus Emre`yi alalım Gel dosta gidelim gönül
YUNUS EMRE
|
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:58:53
|
|
|
SU OL
Şimdi sen SU olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. İnanıyorum ki gerçekten de öylesin ! Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak; Dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın! Yani seni dinlemeyenlere, sesini duyuramazsın. Unutma , daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin. Gürültünün parçası olursun sadece...
Suyun yanında olanlar , suyu en az içenlerdir. Çünkü; ? Su nasılsa burada , lüzum yok ki içmeye? diye düşünürler.. Aynen, sesini sürekli duyanların , seni dinlemedikleri gibi !.. Su gibi yaşatıcı ol; Sel gibi yıkıcı , sürükleyici ve öldürücü değil! Sen bir su ol... Ama rahmet ol; Afet değil !
Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin; Küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene... Ve yasayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe ! Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen;korkulan ve kaçılan olursun, seller ve afetler gibi...
Tercih elindeydi hep ve hep de ?senin? ellerinde olacak ! Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, Sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara ! Yapman gereken şey ; Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini , Düşüneceksin kimin dinleyip kimin dinlemediğini, Düşüneceksin kimin anlayıp anlamadığını, Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini, Hatta anlayanların anladıklarında senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin .. Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, En az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın !
Ağzını açıp şelâleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavsan gördün mü hiç? Kaplanlar bile, içebilmek için suyun durulmasını bekler.
Beyni olan her yaratık gibi ! Şimdi sen, SU olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar tükenmez. Su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün.
Ve son olarak; Su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; Girebilmeyi öğren insanların damarlarına!...... HAYAT VER VAZGEÇILMEZ OL !...
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
04:33:36
|
|
|
TAŞTIN YİNE DELİ GÖNÜL
Taştın yine deli gönül Sular gibi çağlar mısın Aktın yine kanlı yaşım Yollarımı bağlar mısın
Nidem elim ermez yâre Bulunmaz derdime çare Oldum ilimden avare Beni bunda eğler misin
Yavı kıldım ben yoldaşı Onulmaz bağrımın başı Gözlerimin kanlı yaşı Irmağ olup çağlar mısın
Ben toprak oldum yolunda Sen aşırı gözetirsin Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın
Harami gibi yoluma Aykırı inen karlı dağ Ben yârimden ayrı düştüm Sen yolumu bağlar mısın
Karlı dağların başında Salkım salkım olan bulut Saçın çözüp benim içün Yaşın yaşın ağlar mısın
Esridi Yunus`un canı Yoldayım illerim kanı Yunus düşte gördü seni Sayru musun sağlar mısın
|
|
|
8 Haziran 2008 Pazar
19:11:23
|
|
|
Mutluluğun anahtarı sevgiden geçer Sevgiye ulaşmanın ilk yolu kendini sevmektir Sevgi emek ve gözyaşı ister Sevgi inanç ve yürek ister Sevgi fedakarlık ve gülmek ister
Aşk uğruna dökülen gözyaşlar Sevgi uğruna duyulan özlemler Yaralarımıza derman olan merhemler Din, dil, ırk ayırmaksızın Kurulan sıcacık dostluklar Barışı simgeleyen güvercinler Sevgi kokan, tüten ocaklar
Yazılan şiirler, söylenen şarkılar Okunan dualar, dilekler Masallarda, rüyalarda, hikayelerde Tarihlerde, yazılı efsanelerde bile Nereye baksan, nereye gitsen yine karşımızda Acılar ve mutluluklar paylaşıldıkça bu alemde Yüreğindeki sevgi ve yaşama arzusu büyür
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
9 Haziran 2008 Pazartesi
01:28:53
|
|
|
Bugün; bütün ağaçlar yüreğimdeydi. Bütün çiçekler gözlerimde. Güneş, ışıklarını dudaklarıma kondurmuştu. Neydi kanımı kaynatan bu güzelliğin adı? Mutluluk muydu?
Bugün, Ne varsa hüzünden yana denize fırlattım az önce. Sanki beklermiş gibi hepsini, hop hop hoplatıverdi dalgalarında. En güzel maviliğiyle oynaşıp durdu. "Bak" dedi "fırlattığın hüzünlerine... İşte; onların bendeki hükmü
Herkes kalabalıkken, içimdeki yalnızlığı alıp, gidiverdi sihirbaz martılar! Bir de arkasından o bildik şen kahkahalı bağırışmalar! Hiç bu kadar güzelini görmemiştim. Beyazmış meğerse beni, onlarla bütünleştiren mucize! Kanat çırpa çırpa, yüreğimdeki isyanları uçurdular... Yaşamaktan aldığım tad; işte buydu! Yoksa mutluluk bu muydu? //////// Adına yaktığım türküler Ne söyler bu türküler Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler Sevilip sevdikten sonra İnsan böyle yalnız mı kalır Bahtına hatırlamak mı düşer
Ne söyler bu türküler Bomboş ovalardan geçen trenler Bir kere Menemen`den Kolları kelepçeli bir adamla Bir cardarma oturdular yanıma Manisa`da indiler
Küçüktün annem söyledi "Atımın adı Dilber`dir" "İskender Bey dayımdır" Büyüdüm neden sonra anladım Has bahçede kör sarmaşık Karışık güller arasına
Ben şahin değilim Yükseklerde uçamam tek başıma Serçe kuşu değilim İnemem nar dalından Pınar başına
Pencerem denize karşıdır Oturur düşünürüm bazı günler Seni beni mahzun eden bu haller geçer Gün gelir herkes gibi ben de ölürüm Bu aşk yürekten yüreğe yeniler Bir gün ağızdan ağıza dolaşır Adına yaktığım türküler
|
|
|
9 Haziran 2008 Pazartesi
03:51:01
|
|
|
Oy Maral Maral Gözlerin gözlerimde hangi denizler mavisi hangi ayın vurgunuydu mavi gecelerde ah nazlı maral sevgiye nereden gidilir yitirdim adresini dostluğun, vefanın, aşkın bul beni her adımda ateşlere basıyorum körler ülkesinde kör kaldım tut elimden sevdalara götür
sesin çağlayan bir ırmağın türküsüydü karlı dağlarda oy maral maral gülün boyun büküşüydü hasret bahçelerinde ben gönlümü sana sakladım yıllar boyu sev beni sev beni ateşler içinde de olsa üçler yediler kırklar aşkına sev
ah nazlı maral canevimde büyüyen hasretimi yasladımda yıllara uzak, çok uzak bir yıldızda kaldı düşlediğim dünya sonra uzun bir kar yağdı yollara üşüdüm duman oldu tufan oldu ömrüm
içimde dinmeyen fırtınalar kaldı gece karası öfkeler yüreğimde ve ihanetlerin açtığı çukurlar kaldı hesabını kimselere soramadığım
üstümde kar yangını başımda gam gönlüm rüzgarlara vurgun yollar duman ateşler içinde dolanır kanım, yüreğim
Zaman karanlık kör ve acımasız yıldızlara dönder yüzümü oy maral maral lekesiz sabahlara güneşe dönder yüzümü şimdi soğuk bir kutup dünya iliklerime dek üşüyorum kar altında kalbim şimdi dağların doruklarında gözlerim üşüyor gözlerimin anadolusunda kirpiklerim mühür vuruldu yaralarıma oy maral maral
sarıl boynuma sıcak dostluğun ısıtır ancak hilesiz sevgin bunca yıldır gönlümü yalnızca sana sakladım sev beni öyle uzak durma gel acılar uçurum acılar uçurum tut beni düşüyorum düşüyorum ısıt beni üşüyorum gel yürek çatlağı bir ezgiye sar beni sar ki, ölem oy maral
ey yarasında nehirler fışkıran saksısında sevgiler büyüttüğüm kalbim bak akşam kararıp kaldı düşlerim ah ben bu acıların hesabını kime soracağım kendimi anlatacak kadar vaktimde yok
aşka ve toprağa ahtımız var oy maral maral şiir serpin üstüme su yerine sevgi serpin üşüyorum gel yürek çatlağı bir ezgiye sar beni sar ki, ölem gümbür gümbür bir yürek nasıl düşermiş görsün alem
elveda nazlı çiçek, elveda zeyran sana su veremem, koklayamam bir daha okşayamam yapraklarını bağışla
derin bir ah gibi sevdalar içinde tutuşan upuzun nehirler alsın beni ah maral tutmaya gücüm yetmiyor artık kalbimdeki soluğu
turnam yaralı turnamın kanadı kırık taşıyamaz gurbeti kanatlarında bitmeyen bir hüznün kıskacında yaralı ezgilere tutsak kaldım paramparça kaldım ortasında karanlığın geçen trenlerde almıyor beni oy maral maral
içimde tarifsiz kederler büyüyor toz toz oldum buralarda duman duman gel görki, kan çanağı gözlerim sesim gelmiyor ah maral maral
(*zeyran)(teyran) munzur dağlarında bir koy ve o koyda yetişen bir çiçek adı
» Nuri Can
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
9 Haziran 2008 Pazartesi
22:26:41
|
|
|
Gitti gidiverdi Bir sükenin içinde bir parçam Parçam sende kalsın çocuk Ellerimi bana ver Bedenimde uzayıp giden gül ağaçları Oysa ruhumda son sevgi tılsımları Gitme gel bana Sesini duymalıyım Bakire sevgimi alırsan koynuna Tütün kokusunda dağıt etrafa beni Ansızın bütün doğa İsmimi geçirince dudakların Kaybolup giden zamandı Sakın ah çekme Bende sendeyim.
|
|
|
10 Haziran 2008 Salı
02:35:10
|
|
|

Avara
anımsıyor musun? bir çetemiz vardı: Vahşi Siyah Atlar ısmarlama serserilikler yaşardık kimselere bir şey demeden kaçıp gitmeler gibi sokaklarda sabahlamak, parklarda yatmak yabancıları mahalleye sokmamak gibi Ve bir gün gideceğimiz Amerika vardı herkesin bir Amerika``sı vardı o zamanlar herkes gece istasyonlarında kendi Amerika``sını arardı
kısık ışıklı arkadaş odaları plağın bir yüzünü kaplayan uzun parçalar eşliğinde kendi rüyalarımıza dalar, dağılırdık okyanuslar, gemi yolculukları, kanayan ıslıklar ve dünyanın bütün limanları önümüzde sessizce uzardı
BİTERDİ PLAK. DİSK BOŞA DÖNERDİ. DÜŞLERİMİZ ÇARPIP GERİ DÖNEN SULARDI ŞİMDİ BÖYLE ZAMANLARDA İLK SÖZÜ SÖYLEMEKTEN KAÇINIRDI HERKES SONRA BİRİ USULCA KALKAR, HERKESE ÇAY KOYARDI ANIMSIYOR MUSUN?
Vahşi, siyah atlardık kentin ışıklı çöllerinde kendi izini arayan deri ceketlerimize sığdırdığımız düşlerimiz kadar aşık ve düşmandık dünya acıtırdı bizi, herşey kanatır, herşey yaralardı sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey geceleri uyumayan çocuklardık, otobüs garlarında uzun maceralar umar apansız yolculuklara çıkardık uykulu kentlere girerdik gece yarıları ıssız ağaçlar olurdu yol kenarlarında gökyüzünde parlak yıldızlar, her yere aynı uzaklıkta sarhoş bindiğimiz otobüsün penceresinden sanki bambaşka bir dünyaya bakardık sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden yumruklarımızı sıkar, sessizce ağlardık ışığı açık kalmış pencereler, kepengi örtülü dükkanlara, yaz bahçelerinden taşan çiçeklere, adını bile bilmediğimiz bu kente neye olduğunu bile bilmediğimiz bir hasretle uzun uzun bakardık anımsıyor musun? ahh o gece yolculukları bir başka kente, bir başka insan olmanın umutları kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz kaç yol arkadaşı? sürüyerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak ne kalıyor elimizde? ölenler, terkedenler, bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler
vahşi siyah atlardık; yılkıya bırakıldık içimizden kimse gidemedi Amerika``ya kendi Amerika``sı da olmadı hiçbirimizin yağmur aldı rüzgar aldı zaman aldı o vahşi siyah atları herşey o eski rüyada kaldı
çarpıp geri dönen düşlerimizin üstünde çürümüş cesetleri yüzüyor şimdi vahşi siyah atların öldükleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar peki, sen anımsıyor musun?
Murathan Mungan
|
|
|
13 Haziran 2008 Cuma
18:59:02
|
|
|
|
|
|
13 Haziran 2008 Cuma
19:00:58
|
|
|
aglayan yeşil gözlere yazık olmuş
|
|
|
14 Haziran 2008 Cumartesi
06:41:58
|
|
|
kimse gidemedi hayallerine
ve ben
hala burdayım
bekliyorum
hayal trenini
|
|
|
29 Haziran 2008 Pazar
22:56:55
|
|
|
ALBATROS
Sık sık, eğlenmek için, acımasız tayfalar Yakalar kanadından bu deniz kuşlarını, Ürkütücü sularda gemileri izleyen Yolcuların yıllardır dost arkadaşlarını.
Gökten inen tasasız, bu utangaç krallar Güvertelerin üstüne kondukları zaman Geniş kanatlarını sofuca bırakırlar, Yorgun kürekler gibi, sular üstünde kayan.
Sen ey kanatlı yolcu, bir zaman ne güzeldin ! Bak gaganı dürtüyor hoyrat tayfanın biri, Ya öteki, bilir mi bu hale nasıl geldin, Topallayıp öykünüyor uçtuğun günleri.
Ozan, ey bulutlardan toprağa sürgün ece, Oklara göğüs geren, dostu fırtınaların, Yuhlarlar yeryüzünde, seni de, gündüz gece Uçmana engel olur, ağır dev kanatların.
Charles BAUDELAIRE
|
|
|
30 Temmuz 2008 Çarşamba
00:01:17
|
|
|
Akbabalar bin yıl, kelebekler bir mevsim yaşarlarmış, ki aşk da kısa ömürlüdür, başlar gibi biter yaşanmışsa eğer... Söyle! Ey içimdeki beyaza göz kırpan, sarı benekli kelebek! Bir mevsimde kaç güle çaldırdın pırıltılarını? Solmuş bir güle bakarken hiç gözlerin buğulandı mı? Yanağını dayadın mı cama, inci taneleri gökten düşerken? Gözyaşların süzülürken yanaklarından, süzülen inci taneleriyle yaren oldu mu hiç? Kamaştı mı hiç gözlerin, yıldızları sayarken, mehtabın taa yüreğinden söküp fırlattığı halelerden? Ve saydın mı kaldırım taşlarını, gecenin sahipsiz saatlerinde yürürken yolda? Sıkıldın sorularımdan değil mi kelebek? Tanrım seni, cevaplanmamış sorularındır seni özgürce kırlarda uçuran... Olsun; ben sorayım sen ağla, sen ağla ben güleyim...
Geceyi bilirsin, değil mi kelebek? Peki gece hiç bitmeyecekmiş gibi geldi mi sana da? Günün karasında, gözünden yüreğine uyku damlarken onu unuttuğun oldu mu? Gece ve gündüz, ak ve kara... Sen demez miydin "geceyi gündüz, karayı ak yaşamalı...". Belki de, her şey renginde yaşanmalı değil mi? Yoksa birlikte olmak varken aydınlık ve karanlık niçin ayrılsın birbirinden? Onları ayıran rahmet-i sonsuz boyayamaz mıydı kainatı griye...
Merhaba gülen gözlü arkadaşım dudağındaki tebessümü kaybetmemişsin daha. Ne güzel dünyaya gülen gözlerle bakabilmek ve insanlara tebessümler saçabilmek senin gibi. Biliyorum üzülüyorsun donuk gözlerle karşılaşınca. Ne yapalım arkadaşım herkes senin gibi olamaz. Duyabiliyorum hayır olmalı dediğini. Haklısın arkadaşım aslında bütün insanlar senin gibi olmalı. Bilseler bir tebessümle neler yapabileceklerini; bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı bir tebessümle nasıl görebileceklerini, sıkıntılarla dolu bir insana nasıl dünyaları vereceklerini bilseler ve gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini, kalpleri nasıl birleştirdiğini bilseler. Eminim onlarda senin gibi olmak isterlerdi.
Ve sevgi saçıyorsun gülen gözlerinle arkadaşım. Saf ve hiç bir beklentisi olmayan bir çocuk gibi. Hayır arkadaşım sevgi sadece sevgiliye duyulmaz. Sevgi evrenseldir. Hiç kimse altın yığınları gibi kasasına kilitleyemez onu. Onun yeri kalplerdedir. Bir annenin kalbindedir onun yeri çocuğuna verebilmek için, onun yeri bir bahçıvanın ellerindedir sevgi tohumları saçabilmek için... Evet sevgi her yerdedir. Yeter ki sen onu bul.
Sevgiyi bulmak kolay, zor olan onu elinde tutabilmekte. Unutma arkadaşım sevgiyi duyabilmekle de iş bitmiyor. Sevgiyi göstermekte gerekir. Hayat kısa arkadaşım bugün olan yarın yok. Sevgiyi göstermek beklemeye gelmez, yarın çok geç olabilir. Elindekini kaybetmeden kıymetini bilmelisin. Biliyorum arkadaşım bana hak veriyorsun. şimdi koş sevdiğinin yanına önce ona gülen gözlerle sımsıcak bir gülümse ve seni seviyorum deyiver içinden gelen en sıcak sesinle. Hayır bunlar komik şeyler değil arkadaşım. Seni seviyorum anne, baba, kardeşim, arkadaşım, vs. demek komik değil.Bu, senin gibi bütün canlılara karsı sonsuz bir sevgi duyan bir insan için hiç de zor değil.
Sadece biraz cesaret arkadaşım. Bu yalnızca yüreğinin buz kapladığını zanneden insanlara biraz zor gelecektir ama onlarda senin gösterdiğin cesareti gösterdiklerinde, kalplerinde sevgi kıpırtılarını hissettiklerinde ve ağlamayı öğrenebildiklerinde inan her şey onlar için ve bütün insanlar için daha güzel olacak. Evet arkadaşım gülmek varken surat asmak niye, güldürtmek varken ağlatmak niye, güzel sözler söylemek varken kalpleri kırmak niye? Hayat çok kısa arkadaşım ve bu dünyadaki hiç bir şey kırılan kalplere değmez. şimdilik hoşça kal arkadaşım yine gel. Yanına senin gibi gülen gözlü, yüreği sevgi dolu insanları alıp yine gel olur mu? Beni fazla bekletme çünkü yarın burada olamayabilirim. ?
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|