|
Gönderen | Mesaj |
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
8 Temmuz 2008 Salı
03:52:10
|
|
|
|
|
|
8 Temmuz 2008 Salı
21:17:51
|
|
|
İç labirentlerimizin sahipleri
Fosillerden, kurumuş dal parçalarından, kemik artıklarından elmas yapmak tabiat için neyse, saadet de beşer için odur, kıymetsiz şeylerden kıymetli bir şey yaratmak, ruhumuzdaki süprüntülerden paha biçilmez mücevherler yapmak.. Zor ve meşakkatli bir iş, tabiatın her parçasında elmas bulamadığımız gibi her insanın ruhunda da saadet bulamayabiliriz...
Ama az da olsa, elmaslar gibi saadetler de var....
Bu bir olgunlaşma serüveni, Belli ki ilk darbeyle başlayan bu olgunlaşma serüveni, son vuruşa kadar cümle âlemden gizli için için sürüyor. Ve bir gün geliyor içerdeki çatlamalar(yaşanmışlıklar) artık doygunluk noktasına erdiğinde, yüzeye yansıyor.
O güne değin dışardan bakan gözlere karsı pürüzsüz görüntüsünü muhafaza ediyor olsa da ardı ardına hazırlayıcı darbeleri içten içe yasamış olan ego, gün geliyor beklenmedik bir anda gelen 101. darbeye gönül rızasıyla iste böyle teslim oluyor.
Teslimiyet, direnç gibi değil. O ortalarda yaşanamıyor. O günah gibi, en mahrem tutkularımız gibi kuytu köselerde gözlerden uzak kendi kendine yaşanan bir süreç.
Ne garip oysa direncimiz öyle miydi? 101. darbeyi alana kadar her çekiç vurusunda çıkan gümbürtü tasımızın sertliğinle paralel, gösterilen direncin gücüyle uyum içinde gümbürtüyle çınlatıyordu ortalığı.
Bundan sonrası düğün bayram... Gökten üç elma düşmüş. Biri 101. vurusun basına, biri öncülerine, diğeri ise bizi tüm dikbaşlılığımıza rağmen bıkmadan usanmadan umudunu yitirmeden düğün günün için hazırlayan taşçı ustasının basına.
Ama durun bu hikâye burada bitmedi, müsaadenizle bu defalık bir de mansiyon verelim...
Zafer tacı ise; biat eden egomuzun olsun. Ama taç dediysem ne altından Olsun ne de gümüşten...
Artık teslim olan, direncin yerine şükranı koymuş olan egonun tek kabul edebileceği armağan olan "zeytin dallarından" olsun.
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
9 Temmuz 2008 Çarşamba
02:16:58
|
|
|
Aşk Nedir? Aşk, iyi geceler öpücügünü uzun tutmaktir. Beklentidir. Aşk, delicesine flört ederken yanindakinin hiçbir sey yapmama hakkini teslim etmektir. Saygidir. Aşk, zaaflariniz oldugunu ortaya çikarir. Kabullenmektir. Aşk, simdi zamani degil diye beklemeyi bilmektir. Sabirdir. Aşk, saçlarda baslayip topuklarda biten bir gezintidir. Kesiftir Aşk, Seviselim demeden sevismek, yanindakinin ne istedigini bilmektir.Anlasmaktir. Aşk, baglandigini sandiginda, karsindakine hayir deme sansini tanimaktir.Inceliktir. Aşk, korumaktir. Sorumluluktur. Aşk, ciddi bir tokalasmayi kikirdamaya dönüstürmektir. Mizahtir. Aşk, durma yoksa seni öldürürüm lafini duymaktir. Şehvettir. Aşk, evinizdeki her seyin yerinin degistirilmesini kabullenmektir. Teslimiyettir. Aşk, sevgilinizin ne oldugunu bütün çiplakligiyla görmektir. Gerçektir. Aşk, saatin kaç oldugunu bilip aldirmamaktir. Nesedir. Aşk, sizi kucaklayan kollarin, gittikçe daha çok sarilmasidir.Mutluluktur. Aşk, gecenin bir vaAşk Nedir? Aşk, iyi geceler öpücügünü uzun tutmaktir. Beklentidir. Aşk, delicesine flört ederken yanindakinin hiçbir sey yapmama hakkini teslim etmektir. Saygidir. Aşk, zaaflariniz oldugunu ortaya çikarir. Kabullenmektir. Aşk, simdi zamani degil diye beklemeyi bilmektir. Sabirdir. Aşk, saçlarda baslayip topuklarda biten bir gezintidir. Kesiftir Aşk, Seviselim demeden sevismek, yanindakinin ne istedigini bilmektir.Anlasmaktir. Aşk, baglandigini sandiginda, karsindakine hayir deme sansini tanimaktir.Inceliktir. Aşk, korumaktir. Sorumluluktur. Aşk, ciddi bir tokalasmayi kikirdamaya dönüstürmektir. Mizahtir. Aşk, durma yoksa seni öldürürüm lafini duymaktir. Şehvettir. Aşk, evinizdeki her seyin yerinin degistirilmesini kabullenmektir. Teslimiyettir. Aşk, sevgilinizin ne oldugunu bütün çiplakligiyla görmektir. Gerçektir. Aşk, saatin kaç oldugunu bilip aldirmamaktir. Nesedir. Aşk, sizi kucaklayan kollarin, gittikçe daha çok sarilmasidir.Mutluluktur. Aşk, gecenin bir vaktinde sen uyu, benim gitmem gerek dediginizde,uyanik kalip seni biraz daha görmeyi tercih ederim cevabini almaktir. Sicakliktir. Aşk, tanidiginizi zannettiginiz insanin yeni yanlarini kesfetmektir. Tazeliktir. Aşk, uyandiginizda rüyanizi yaninizda bulmanizdir. Düslerin gerçek olmasidir. Aşk, kocaman yatagin üçte birine sikismaktir. Yakinliktir. Aşk, evin anahtarkidan bir kopya daha yaptirmaktir. Güvendir.yatagin üçte birine sikismaktir. Yakinliktir. Aşk, evin anahtarkidan bir kopya daha yaptirmaktir. Güvendir. Aşk, hosçakal dedikten sonra tekrar karsilasacagini bilmektir.Kaderdir. Aşk, gerindiginde sizlayan vücut lafinin anlamini bilmektir. Derstir. Aşk, ecza dolabini açtiginda, dismacunu kapagini kapatilmamis bulmaktir. Uyumdur. Aşk, hosçakal dedikten sonra tekrar karsilasacagini bilmektir.Kaderdir. Aşk, gerindiginde sizlayan vücut lafinin anlamini bilmektir. Derstir. Aşk, ecza dolabini açtiginda, dismacunu kapagini kapatilmamis bulmaktir. Uyumdur. Aşk, pencereden disariya baktiginda kiminle oldugunu hatirlamaktir. Düsüncedir. Aşk, rüzgarin agaçlarin arasinda dolasirken çikardigi sesi dinleyip sevgilisinin yaninda olmadigina hayiflanmaktir.Yalnizliktir. Aşk, asla anlatilmayacak hikayelerdir.
|
|
|
9 Temmuz 2008 Çarşamba
04:09:26
|
|
|
Aşk aşktır, her kişiyi farklı bir büyünün içine alır,
aşkı bu yüzden her kişi farklı yaşar ve farklı anlamlandırır..
galiba en sonuncusu aşka en yakın olanı..
Aşk, asla anlatilmayacak hikayelerdir. 
bir bezeniştir bahardaki erguvan ağaçları gibi..
|
|
|
9 Temmuz 2008 Çarşamba
10:37:56
|
|
|
Kalbin ağlasada gülümse inadına Düşler takıp saçlarına yürü umutlara.. Düşler takıp saçlarına yürü rüzgarlara.. Kurduğun hayalleri ayazlar yıksada Sen yeter ki hep ümit et, Hayat döner sana.. O pembe gülyüzünü kederle soldurma Dalda ki son yaprak gibi Sarıl hep hayata Kurduğun hayalleri ayazlar yıksada Sen yeter ki hep hayal et, Hayat döner sana.. Unutma ! Göğün asıl rengi mavidir En kör gece bile sabahtır sonunda Kalbin ağlasada gülümse inadına Düşler takıp saçlarına yürü rüzgarlara.. O pembe gülyüzünü kederle soldurma Daldaki son yaprak gibi Sarıl hep hayata Geçerken acılardan gülmeyi unutma Fırtınalara direnmektir yaşamak birazda Kurduğun hayalleri yağmurlar yıksada Sen yeter ki hep ümit et, Hayat döner sana... Sen yeter ki hep ümit et, Hayat döner sana...
|
|
|
9 Temmuz 2008 Çarşamba
19:15:41
|
|
|
çokta yüreğimizdeki parıltıları erteleriz.
Oysa sevmek, daha kolay gözükür korkmaktan.
Sevsek hesapsızca,
Aşık olsak ertelemeden yüreğimizdekileri.
Sözcükler aksa billur bir su gibi
Ertelemesek yaşamımızı.
|
|
|
9 Temmuz 2008 Çarşamba
19:47:36
|
|
|
Farkındayım.... Ya Sen?
`Hüzünlü yazılar yazmazdım eskiden... Hüzünlü şarkıları ezberlemezdim...
Erken büyümek acılıdır. Acıdır... Acıyı çizmezdim eskiden...`
Bulutları seyrettiniz mi hiç, daha yakın olayım diye gökyüzüne, çıktınız mı çatılara? ... Bulutlardan şekil çıkarmayı oynadınız mı hiç?
Mesela kuşlara dokundunuz mu hiç? Acucunuzun içinde pır pır eden yüreğini, sıcacık, minicik yüreğini hissettiniz mi hiç?
Ağaçlara tırmanıp dal oldunuz mu? Yaprak oldunuz mu? Çiçek açtınız mı hiç?
Uğur böceği uçurdunuz mu mesela? Karınclarla konuştunuz mu? Gül yaprağındaki su damlasının tadına baktınız mı hiç? Kasımpatının üzerendeki kırağıyı sildiniz mi?
Yağmurlara karışıp su oldunuz mu, aktınız mı hiç? Islandınız mı sırılsıklam? Seyerttiniz mi pencereden, duydunuz mu damlaların sesini?
Hiç balıklara dokundunuz mu? Mesela verdiniz mi özgürlüğünü öperek? Denizin dibini gördünüz mü hiç? En yüksekten atlayıp daldınız mı?
Kar kaplamış toprağa bakıp, gözünüz kamaştı mı? Alamadığınız oldu mu kendinizi bakmaktan kar tanelerine? Avuçlarınızda erittiniz mi hiç? Üşümeyi göze alıp yattınız mı karlar üstüne?
Yıldız topladınız mı mesela? Kayan yıldızları dilek taşı yaptınız mı? Geceyi güne boyadınız mı hiç?
Çimlerde uyuyakaldınız mı? Kokusu bitinceye dek içinize çektiniz mi? Çiçek topladınız mı? Papatya tarlasına girdiniz mi hiç? Papatya gibi durdunuz mu, gelincik oldunuz mu mesela?
Ateş böceklerini dinlediniz mi hiç? Yanıp sönen ışığını seyrederken öldüğünü anladığınızda sızladı mı içiniz?
Kelebek peşinde koştunuz mu mesela? İpik böceği beslediniz mi? Tırtılın değişimini gördünüz mü hiç? Örümcek ağlarına takılıp kalan böceği kurtardınız mı mesela? Ve o ağlara güneş vurduğunda nasıl parlar bilir misiniz?
Taş kınası yaktınız mı elinize kayalardan? Sabun çiçeği ile yıkadınız mı elinizi? Limon çiçeği, yasemen kokladınız mı hiç?
Dut ağacında kırmızıya boyandı mı elleriniz? Kirazdan küpe yaptınız mı mesela? Koştunuz mu tepelerden aşağılara, tuttunuz mu rüzgara yüzünüzü? Atladınız mı yükseklerden, kuş olup uçtuğunuzu hayal ettiniz mi hiç?
Mezarlıklarda yürüdünüz mü mesela? Mezar taşlarındaki isimlere mutlu hayat hikayeleri kurdunuz mu? Su verdiniz mi toprağına?
Melek oldunuz mu mesela? Sihirli bir değnekle dokundunuz mu yüreklere?
Farkında oldunuz mu yani kısaca hayatın?
Farkına vardınız mı acıyla mutluluğun?
Farkettiniz mi hayat herşeye rağmen güzeldir... Acımak kendine, hatadır ve suçlamak hayatı...
Hayat insana sunulmuş en güzel armağandır. Acıyı da seveceksin, hüznü de... Mutluluğu ve sevinci kucakladığın gibi kucaklayacaksın...
Ve hayatı farketmezsen, hayat seni hiç farketmeyecektir...
Ve ben farkındayım... Ve ben tüm yaşanmışlıklarımı sevdim... Ve ben yaşıyorum....
Unutma hayata bende varım dersen seni görür.... Evet şimdi kafanı kaldır ve haykır DOSTUM .... Sen varsan hayat var.... Sen yoksan YOOOOK
|
|
|
9 Temmuz 2008 Çarşamba
20:32:11
|
|
|
Hayat insana sunulmuş en güzel armağandır. Acıyı da seveceksin, hüznü de... Mutluluğu ve sevinci kucakladığın gibi kucaklayacaksın...
Ve hayatı farketmezsen, hayat seni hiç farketmeyecektir...
Ve ben farkındayım... Ve ben tüm yaşanmışlıklarımı sevdim... Ve ben yaşıyorum....
Unutma hayata bende varım dersen seni görür.... Evet şimdi kafanı kaldır ve haykır DOSTUM .... Sen varsan hayat var.... Sen yoksan YOOOOK
|
|
|
10 Temmuz 2008 Perşembe
14:11:31
|
|
|
OMAYRA
Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana Mendili kan kokan sevgili arkadaşım Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın macerasında yolun sonunu söylüyordu günahkâr iki melek olan sağdıçlarım
Al birkaç bulutlu sözcük atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman mekik, taflan, kar kesatı bir iklim aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik bu ilişkinin topografyasını mezhepler tarihinden bulup çıkardım adanan boynunda o gümüş zincir bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda işte yazgının kara zırhlısı! Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork! Çünkü hiçtir bütün duygular Korkunun verimi yanında
Benim ruhum nehirler kadar derin! Kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!
Arı bir sessizlik duruyor şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta gövdenin demir çekirdeği kalkan teninin altında sana okunaksız bana saydam giz içindeki uğultunun izini sürüyorum bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini harabeler diriliyor heykeller tamamlanıyor kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde başka çağlara gidip geliyoruz aşk tanrısı için seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde aşkın kaplan ve yılan düğümüyle
Öpüyorum seni boynundaki yaradan iniyorum kaynağına aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor dokunuşlarımın parıltısında düğümlü mendilin, gümüş zincirin sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler çözülüyor avuçlarımda
Tılsım tamamlanıyor ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim tılsım tamamlanıyor dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle sevgilim oluyorsun uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına
Adın yoktu tanıştığımızda eksiğini de duymadık bazen bir rüzgârı, bazen birkaç zeytini adının yerine kullandık
Adın yoktu tanıştığımızda sonra da olmadı çünkü başka biri oldun zamanla
Şimdi adın var şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri yükseliyor ve tehdit ediyor kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini yüzümün pususunda geziyor sularda bilenmiş bıçaklar uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım etimle ruhum arasında çelişen ilke geri döndü bana kendi ellerimle kurduğum kara büyüden içimdeki tarih bitti siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini ve şimdi adın var ve şimdi ikimizin vaktinde intikam saati geldi
Omayra, bu adı verdim sana ve mevsimleri bütün anlamlarıyla iki çakılına bir deniz vereyim hayallerine mavi buğday dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim esmer ve çırılçıplak bir gecede bütün düşmanların gelecek koynumdaki cenazene
Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken kucağımda başın gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını kendi enkazımın üstünde kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan öldürerek yaşatacağım seni kendimde
Ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün gücünden habersiz sakin gülüşün kamçılıyor içimdeki bütün köleleri ben ki hileli bir oyun, birkaç kırık zar ve kara muskalı tılsımlarla almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime asıl sen tutsak etmişsin beni dünyaya kapalı kapıların ardındaki içi boş sessizliğine
sığlığın, sevgisizliğin o sonsuz kendiliğindenliğin dünyanın sana değmeyen yerleri nasıl da çekici yapıyor seni o kadar bağlandım ki tutkusuz bedenine ya öldüreceğim seni ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne
Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra uğultusu geliyor ta derinden gövdemin geçtiği masalların içimdeki deprem ayakta tutuyor beni geri dönüp vuruyor çalınmış zaman bak sana korkaklığımı veriyorum var olmanın bütün varoşlarından ben yenildim, işte silahlarım tılsım tamamlandı sonuna geldim çizgilerini sildiğim bir büyük haritanın aşkım ölümün sınırında Omayra olduğun yerde kal kımıldama!
Murathan MUNGAN
|
|
|
10 Temmuz 2008 Perşembe
18:08:11
|
|
|
http://imageshack.us/ Çocuklugumun bahçesiydin sen bütün bilinen mutluluklardan uzakta, o sarisin aksam üstlerinde, istirabin esiginde
|
|
|
10 Temmuz 2008 Perşembe
18:08:38
|
|
|
http://imageshack.us/ Nefesim sikistiginda seni sevmekten ömrünü okurdum o aci nesede, bosalirdi agzimdan o kanli nefes sonra çok özlendigi için acimasizca talan edilen her baharda dönerdim oraya... O sarisin aksam üstleri
|
|
|
12 Temmuz 2008 Cumartesi
20:40:11
|
|
|
Bir akarsuyum şimdi Sana doğru akan Bir çağlayanım Sevda ummanından taşan
Nehir olayım köprüler kur üzerime sevdadan Yağmur olayım doldur beni damla damla gönlüne Kaynak olup çağlayayım yüreğinden Kavur beni dirhem dirhem aşk oduyla
Güneş olayım ısıt beni gözlerinin kahvesinde Yollardayım gece gündüz dinlendir beni sevdamızın kubbesinde Yanar gönlüm hasretinden kaç asırdır Serinlet beni efil efil kirpiğin gölgesinde
Ben sevgiyim Sen kaynağım Ben bir damla suyum Sen sevgi pınarım
(Seninle yeniden yelken açtı yüreğim sevda ummanına, güneşin gölgesinde yudumladık demli çayımızı ve asırları devirip şölen yerine çevirdik sevda durağımızı…
|
|
|
12 Temmuz 2008 Cumartesi
20:42:07
|
|
|
Gidersen, bahar asla gelmeyecek bu kentei hiç kesilmeyecek yağmur. Hep gri bulutlar, hep soğuk rüzgar. Yarını meçhul bir hayat, umutsuz günler... Biliyorum, aşka dair herşeyde seninle beraber gidecek. Kimse senin yerini tutmayacak, kimse sen gibi bakmayacak. Hiçbir şey, hiç kimse avutmayacak beni. Kuruyacak denizlerim, balıklarım ölecek. Gidersen, ben asla eski ben olmayacağım. Hayat devam eder elbette, yaşamak denirse buna, yaşayacağım. Bir yanım eksik, kalbim kırık... Tarifsiz bir keder, hepsi birbirinin aynı olan saatler. Ne renkler parlayacak, ne çiçekler açacak. Yaptığım hiçbir şey zevk vermeyecek bana. Hiç bir film güldürmeyecek, ağlatmayacak. Hiçbir kadeh,"şerefe" kalkmayacak, şarkılar susacak. Gidersen bir daha okuyamayacağım aşk öykülerini. Her aşkın sonu kötü bitecek benim için. Hiçbir sevgili mutlu olmayacak. Kıskanmayacağım bile, çünkü boş boş bakacağım hepsine. Aşka olan inancımı kaybedeceğim ve kendime olan güvenimi de... Gidersen senin gitmenin verdiği acıyla baş edemeyeceğim. Saçmalayacağım, çıldıracağım. Her zamankinden daha sinirli olacağım. Hoşgörü duygum kaybolacak, en ufak bir olaya bile tahammül edemeyeceğim. Kıracağım herkesi, vefasız olacağım. Sonra, giderek terk edecek dostlarım beni. Ben kendi elimle uzaklaştıracağım onları. Derken, iyice yalnız kalacağım bir gün. Hem sensiz, hem arkadaşsız... Gidersen çok kızacağım sana, arkandan lanetler yağdıracağım. Mutlu olmanı istemeyeceğim. Benim çektiğim kadar acı çekmen gerektiğini düşüneceğim. Benden olgun olmamı bekleme, olamayacağım. Çünkü kabullenemeyeceğim bir türlü bu gidişi. "Durup dururken" diyeceğim, "ortada birşey yoktu" diyeceğim. Tüm suçu sana yükleyeceğim. En bencil halime bürüneceğim. Yaşadığımız herşeyi düşünüp baştan sona aklayacağım kendimi. Bu rahatlık duygusuda uzun sürmeyecek. Sonra vazgeçeceğim seni suçlamaktan. Tutamayacağım yeminler edeceğim. " Bir gün mutlaka geri dönecek ama bu kez, ben onu terk edeceğim" diye... Yapamayacağım şeyleri art arda sıralayacağım. Gidersen, her gece sabahı edeceğim seni bekleyerek. Yorgunluk, tüm hücrelerime yayılacak. Bir süre sonra, görenler beni tanımayacak. Kimisi acıyarak bakacak bana, kimisi kendimi bu hale getirdiğim için kızacak. Umrumda bile olmayacak ne dedikleri. Bir tek şey söyleyeceğim onlara, "Yüreğim, o gittiğinden beri atmıyor..." Sevgilim! Gidersen, bu yürek duracak...
Mehmet Coşkundeniz
|
|
|
12 Temmuz 2008 Cumartesi
20:43:15
|
|
|
Ben sevgiyim Sen kaynağım Ben bir damla suyum Sen sevgi pınarım
|
|
|
12 Temmuz 2008 Cumartesi
21:02:36
|
|
|
Ölü Bir Soru
Hayatıma uğrayıp gitmiş bir şair her zerremi keşfeden alışkanlıklarım kıkırdıyor şimdiler de kiristalize yokluğun... Ölü bir soru sormalıyım aynen aynen duymazdan geldiğim ihtiyatlı akılsızlığım da bir soru sormalıyım cevabı gecenin karanlığı olmayan tenin de beni hissettiğin bir sabahın deliliği olsun derinin de incinmeyen gecenin hissedişi biraz ve belki yazın narin bir o kadar yalın rüzgarı yaksın biz varya biz işte ikimizi yaksın diyorum pişmanlıklar dikenleri ard arda batsın ve ben görmeliyim, yaşamalıyım ölürcesine tüm bunları sevdadan çıldırmış bir adamın gözleri eşliğin de... Yaşadım mı? Ölü Bir Soru idi bu bilmez miyim! : Cevapsız.
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
14 Temmuz 2008 Pazartesi
23:00:38
|
|
|
ZoRMuŞ SeNSiZLiK...
--------------------------------------------------------------------------------
Ne zor sana ulaşabilme gücüm varken,
Ulaşmak istemiyormuş gibi yapmak,
Aşılmaz yollar yokken aramızda;
Kilometrelerce uzakmış gibi yollara küsmek…
Gözlerindeki nemi çoğaltmamak için susmalarımı umarsızlığa bağlamak
Senin için onca endişelenmelerime karşın;
Seni sana bırakmak…
Yüzünde bir hüzün görmemek için senden uzaklaşmak;
Ne zor bir kez bile görmek için;
Çılgınca çarpan kalbimi susturup hasretleri büyütmek.
Gizli gizli hüzünlenerek sana iyiyim ben demek,
Terk edilmişlerin korkusunu yaşamak,
Unutulmamak için onca saati sükunetle beklemek,
Bir acının bir ayrılışın sessiz tanığı olmaktan korkarak telefonlara sarılmak,
Konuşurken sesini titretmemeye çalışmak,
Ne zor senden uzakta hasretinle bedenimi sarsarken
Her an yanındaymış edasıyla konuşmaya çalışmak…
Senin adına senden fazla endişelenmelerimi,
Senden çok yaralanışlarımı sessiz saatlerde yaşamak…
Ne zor hayatı senden uzakta göğüslemek,
Yanından ayrılmak istemeyişlerimi sana sezdirmeden,
Yüreğimin acıyan yanlarını sana bıraktığımı göstermeden,
Oluk oluk akan yaşlarımı bildirmeden,
Hoşça kal yine görüşürüz deyip gitmek…
Ne zor seni sensiz senden uzakta yaşamak…
|
|
|
15 Temmuz 2008 Salı
04:45:44
|
|
|
Sen yoksun ki
Gün çingeneler gibi göçebeydi ufukta,
Çimenler üzerinde yuvarlandığımız gün,
Akarsularda gittikçe kararan boşlukta;
Sularda yüzünden yayılan bir tatlı hüzün.
Göğe sessizce yükselen ay on dördündeydi;
Gece akasya dalında asılı gölgeydi,
Bahtiyar başlarımız aynı penceredeydi!
Halâ o penceredeyim, lâkin sular ölgün;
Sen yoksun ki, vefasız, sularda ay görünsün.
Cahit Sıtkı Tarancı
|
|
|
15 Temmuz 2008 Salı
15:24:58
|
|
|
Sevgili
Sevgiyi bilir misin?
Kaynağını.
Bir sevgilisi olduğunu bütün insanların.
Yok deme sakın,
var, biliyorum senin de…
Seversin değil mi?,
ağaçları,
kuşları,
denizi, güneşi,
böcekleri,
dağları, kırları, pınarları.
Kainatı…
İşte ‘O’
gerçek sevgili,
tüm sevgilerin kaynağı.
Yoktan var eden,
güzeli, çirkini,
engin deryaları…
Mümkün mü?
Sevmemek,
‘O’ nu.
Hem de büyük bir aşkla,
ve,
‘O’ nsuz yaşayabilmek.
|
|
|
15 Temmuz 2008 Salı
20:41:39
|
|
|
SENİ BÖYLE BENİM KADAR DELİCE SEVEN BULAMAZSIN HİÇ BİR ZAMAN VAZGEÇMEDEN BEN YAPAMAZSIN BENDEN BAŞKA BİRİYLE SENDE VAZGEÇ CANIM AYRILIKTAN ÇOK GEÇ OLMADAN YOK YOK YOK AYRILMAM SENDEN İNAN SENSİZ YAŞAYAMAM BEN KOLAY SANMA AYRI GEÇEN BENSİZ GÜNLERİ YAŞLAR DOLAR GÖZLERİNE ARARSIN BENİ YAPAMAZSIN BENDEN BAŞKA BİRİYLE SENDE VAZGEÇ CANIM AYRILIKTAN ÇOK GEÇ OLMADAN YOK YOK YOK AYRILMAM SENDEN İNAN SENSİZ YAŞAYAMAM BEN...
|
|
|
15 Temmuz 2008 Salı
20:46:34
|
|
|
Bir gece sabahı bulurken sessiz Islak sokaklarda izlediğim `sen` Uzak diyarlarda kaldım kimsesiz Kadehimden bile gizlediğim `sen`...
Yolcuyum peşinde mahşere kadar Gönlüm her adımda acıyı tadar Dünya şöyle dursun kainat kadar O tatlı sesini özlediğim `sen`...
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|