sevgi diyarı > Mesaj Panosu > ** BEN SENİ SEVDİĞİMDE **

** BEN SENİ SEVDİĞİMDE **


GönderenMesaj

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:24:50
BEYAZ GÜVERCİN

Süzülüp mavi göklerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz güvercin kondu
Aldım elime,usul usul okşadım
Sevdim,gençliğimi yeniden yaşadım
Bembeyazdı tüyleri,öyle parlaktı
Açsam ellerimi birden uçacaktı
Eğildim kulağına;dur,gitme dedim
Hareli gözlerinden öpmek istedim
Duydum;avuçlarında sıcaklığını
Duydum;benden yıllarca uzaklığını
Çırpınan kalbini dinledim bir süre
Ve uçmak istedim onunla göklere
Ak güvercinin iri gözleri vardı
Güzelliğinden fışkıran bir pınardı
Soğuk sularından içtim,serinledim
Çağlayan bir nehrin sesini dinledim
Belki buydu sevmek hayat belki buydu
Işıl ışıldım,gözlerim dopdoluydu
Bir nağme yükseldi sevinçten ve hazdan
Bir nağme yükseldi,güzelden beyazdan
Uzattı sevgiyle pembe gagasını
Birden öğrendim hayatın manasını
Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış
Seninle bir çift güvercin olmak varm

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Temmuz 2008 Cuma 01:23:02

 


IŞIKLARI DA SÖNDÜRMÜŞTÜ

Keşke hiç uykum gelmeseee...Uyumasam, biriktirsem yalnızlıklarımı...Acıyan yanlarımı en koyu karanlıklarına saklasam gecenin.Saklamak nereye kadar bir yerde beni sıkıştırmayacaklar mı sanki...Körelsinler zamanın akışkan gövdesinde...En iyisi bu olur herhalde...Canım sıkılıyor..Canım acıyor biraz da, ben sevdiğim zaman benden uzaklaşıyor aşk..O da beni sevmiyor. Aşk yok mu..Yokluk mu yoksa...Ben mi yalnızım..Yalnızca ben miyim yoksa aşkı anlamayan. Aşk ve ben iki ayrı dilin sözcükleri gibi, birbirine yabancı...Ben biraz daha kayboluşundayım belki dilin dilsizliği, köksüzlüğü içindeyim..kimbilir...Uykum var azıcık.Kahve içmiştim oysa...Dilimde o kekremsi tat, dudaklarım hala çatlak...Kanayan bir ben değil işte...Parmaklarım kanıyor yazarken..Yüreğim var parmaklarımın ucunda ...


Uçan kuşlardan sana selam göndersem, sevgimi göndersem..
Esen  rüzgalarla öpücük göndersem...
Ve bütün yüreğimle seni ne kadar çok sevdiğimi söylesem kızarmısın?
Ya da bir dilenci olsam, gelsem  gönül kapına senden birazcık sevgi dilensem...
Ben olduğumu görüp de kovarmısın?
Ya da bir gül bulsan yerde...
Atılan o gülü benim sana attığımı görsen tutup da yapraklarını yolarmısın?
Ya da bir gün öldüğümü duysan ...
Garip mezarımın başına gelir de ağlarmısın?

 

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Temmuz 2008 Cuma 01:40:24

 



 

Saçlarını okşayan hangi elim
Kollarımda o yarin kendisi mi




Çöl olsa asar dağ olsa yıkarım
Bizi ayıran kalın duvarları
Bu acı gerçeğe sonradan vardım
Gök çoktan yeşildir, dal çoktan sari
Bir define var gitsem bulur muyum
Öpüştüğümüz ağaçlar altında
Sevmek devam eden en güzel huyum
İnsan bir kere sever hayatında



Ben değilim söz açan gelecekten
Var mı yok mu alemde bir o aksam
Hiçbir şey istemiyorum felekten
Bir daha seninle beraber olsam
 
Cahit Sıtkı Tarancı

 

 

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Temmuz 2008 Cuma 01:42:58

 
  Nasıl başlayacağını bilmiyorum. Daha doğrusu nasıl başlanıldığını. Hayatın çeperlerine çarpıp durmuşken, isli ve karanlık damarlarında gezinirken, korkunun hakimiyetinin ne kadar süreceğini tahmin etmek de zor. Sorulardan değil de cevaplardan kaçmak gerekli gibi bir his var içimde. Oysa cevapsız sorular daha ürkütücü değil mi?

“Kimsin, “nereden geldin”, “neden geldin”, “nasıl geldin” gibi soruların yöneltildiği davetsiz misafirin sessiz kalması ne kadar sinir bozucu oysa. Nasıl güvenebiliriz ki tanımadığımız birine? Kimlere neler yaptığını, kimlerle konuştuğunu, dostlarını düşmanlarını bilmeden nasıl buyur edebiliriz ki, zihnimizin kapısından içeri. Önyargılarımızın bekçiliğini yaptığı yüksek duvarları nasıl aşmasını bekleyebiliriz ki biz izin vermeden.

Yıkmayız yüksek duvarlarını önyargılarımızın. Taviz vermeyiz öz değerlerimizden. “Hayır” deriz. “Önce cevapla sorularımı, anlat bana kendini, belki sonra kabul ederim senin zihnimin içinde dolanmana” diye gözdağı veririz belki de. Kimi zaman korkar karşımızdaki açılır yavaş yavaş, cevaplar sorularımızı; kimi zaman da ”bir sen yoksun bu dünyada!” der uzaklaşır yanımızdan… Kaçar soruların cevaplarından… Aslında kaçar kendinden…

Oysa ne kadar tanıyoruz ki kendimizi… Kaçımız adam akıllı oturdu düşündü, “kimim ben, nereden geliyorum ve neden geldim…” Kaçımız her gece yatağa koyduğunda başını gün içinde yaptıklarını sorguladı, ”Neden bunu yaptım, niçin buna kızdım, nasıl oldu da adam gibi duramadım karşısında onun” diye…

Korkuyoruz biz de… Sorulardan değil de, alacağımız cevaplardan korkuyoruz. Haksız gelmekten, zihnimizdeki yüksek duvarları yıkmaktan korkuyoruz. Olur da bir gün biri gelip zayıf noktamızdan bizi vurur diye korkuyla yaşıyoruz hayatı. Gün boyu tetikte, etraftakileri izleyerek savunma durumunda bekliyoruz. Hep yüksek duvarların ardından iletişim kuruyoruz insanlarla. Aynı durumda olan başkasını görünce önyargılı etiketini yapıştırıyoruz çekinmeden, lakin bakmıyoruz sisli dünyamızdaki aynalara…

İşte o yüzden en uygun zaman “Gecenin üçüdür”… Kimbilir belki de uykumuza varmadan doymuş oluruz o saatte..

“Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim

düşünün: sabah çok yakın

oysa ışıltı yok ortalıkta

nerdeyse gece bitmiş

ama sürmekte karanlık

henüz uyanmış bazıları

henüz uyumamış bazıları

Bazıları uyanmış uykusuna doymadan

bazıları uykusuna varmadan doymuş..”*

….

*İsmet Özel

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Temmuz 2008 Cuma 01:45:16

 

 

Eşkıya yüreğime çığ düştü
Üşüyorum ha...üşüyorum
Aç ellerini
Geldim mutsuzluğumla
Yüreğimdeki susuzluğumla
Koynuna al demiyorum ki
sadece Eşikte koyma beni
Koynunda yatır demem ki
Yeter ki  bağışla beni
Aç ellerin gireyim,avuçlarından
Sana ömrümü vereyim..yüreklice
sen dağ ben dağ ..Dağlara küs olur mu hiç
sen baharsın Bahara yas olur mu
bir bütün idik ..İki can bir bedenken
İki yürek bir canken Ayrı düşmek olurmu
Biliyorum suçluyum Kentin kirli suyuyum
Sevmesini bilmiyorsam
Geçmişin sonucuyum...

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Temmuz 2008 Cuma 01:46:31

 

 

üşürsün sonra !   
 

´Ben sensizlği yalnızlık sanmıştım her seferinde´ deyiveriyor.

Bak şimdi!

Bu kadar kolay mı sahi bir önceki cümleden vazgeçmek diye düşünedurun siz daha.

O vazgeçiyor işte...
Sonra durup dururken şu dizeleri sanki ağızdan çıkan çok çok kolay bir kaç kelime gibi arka arkaya diziveriyor, sizin şaşkın halinize aldırmadan.

´Zangır zangır bir tren geçerdi ya, damarlarımızdanÿ;
Yalnızlık onun dönmeyeceğini bilmekti..´

Ah o di´li geçmiş zaman.
Ah o zamansız yürek sızısı.
Ah o emrivaki ayrılıklar.
Ah ki ah...

Bir şezlonga damlayan kederli bir yazın gözyaşları, döndürmeyeceğin bir zamanın kilidi ,kapayamadığın birkilidin anahtarı ve çok şey vaad etmiş bir kadının aşkı...
,belki.

Ne kadar da kolay döktürüyorsun kelimeleri umulmadık insanların ağzından ey .... çocuğu zamanın adaşı yalnızlık!

Ama yalnızlıklar terkedilmiş birer öksüzdür zamana.
O yüzden birazda sıradan bir kaç cümle ile devam eder aslında hiç de sıradan olmaması gereken ihanetler, aşklar ve :

´Sonra hesabını tutarlardı sevginin
-ki, aşklar kanardı bu yüzden´ derler.

,ki onlar,ki hayatınız boyunca yüzyüze gelmeyeciğiniz yazarlar ne de kolay böyle ansızın kalbinize saplanan cümleleri ederler. Bir de utanmadan aynı kitabın ilerleyen sayfalarında devam ederler üstelikÿ;

´Yalnızlık düşen bir bardak sesidir
dönüp baktığın,
kırılan şarap şişesidir ya da
ağzındaki cümleyi kana bulayan´

,ah onlar bu cümleleri hangi yaşanmışlığın içinden bulup çıkartırlar. Hangi devranlarda kanamışlardır ki bu kadar güzel cümleyi kanlarından süzerek bulmuşlardır?

´Ben neyi yalnızlık sanmıştım bir keresinde?´ sorusuyla biter cümleleri, kitapları ve şimdilik sırları...

Hasan ALi TOPTAŞ, ´YALNIZLIKLAR´ kitabında hayata dair biriktirdiği yalnızlıklarını teşhir ederken ne kadar ince, üsturuplu ve yaralayıcı olabiliyor diye düşünüyorum elimdeki kitabı sehpanın üzerine bırakırken.
Satırlarını okurken Sincan´da emekli bir icra memurunun edebiyat macerası önünde reverans yapıyor ve bir Türk Bukowskinin keşfedilmeyi bekleyen o muhteşem dünyası ile buluşmanın coşkusunu tadıyorum. Dört bir koldan tarif ediyor Hasan ALi Bey muhtemelen kendini de kuşatan sinsi mi sinsi ´Yalnızlıklar´ı...
Erhan BENER´in 90´lı yılların başında neşredilen TEKİLLEŞMEsinden bu yana Yalnızlık üzerine yazılmış en değerli metin.

İkibinl yılların yalnızlık manifestosu gibi bir şey...

Oruç ARIOBA alınmazsa kişisel methiyelerin kendi iç hesaplaşmalarının kendini aşan üslubun en şairane tezahürü son yıllarda ki..

Bu kadar övgü yeter ama!

Sonuçta ´Yalnızlıklar´ın onca hali var olsa da genelde hep soyut ya da pastorel bir tarifi gizli Toptaş´ın ´yalnızlıklar´ında.

Oysa yalnızlıkların bir de ruhu var onca tarif arasına sığmamış olsa da...

Mesela yalnızlıklar bir şövalye ile katili aynı düzlemde barındırır.
Uçlar yakın, ayrılıklar uzaktır.
Ve yazarlar aldırmasa da yalnızlıklar soğuk, ürkütücü ve üşütücüdür.
Evet üşütür yalnızlık yalnız uyuyanları.
Yalnız uyuyanların yalnızca vücutları uykuya yatar. Akıllarında onca hesap, bilanço, kabus ve güzel anlar pusuya yatar gece boyunca.
O yüzdenÿ; akıl uyumaz, vücut uyur.
Ama vücut da üşümez, akıl üşür sonuçta.
Üşütür yalnızlıklar, yalnız yatanları.

Bir erkek ya da bir kadın fark etmez yalnız bir yatakta.
Yalnız bir yastığa sarılıyorsa sonuçta...



Cüneyt ÖZDEMİR

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Temmuz 2008 Cuma 01:50:20

 

 

Zaman yaşlanır, umutları eskitir,
Yine umutlanırım...
Sevdalar geçer yıkılır, yenilir,
Yine ayaklanırım...

Çığlıklara hapsettiğim şarkılarım var benim.. Sessizliğin içinde ağır aksak yürüdüğüm yollarım var. Bir yerlerde takılıp düşsem de, tekrar kalkabiliyorum ayağa.. Ama dizlerimde yaraların izleri kalıyor, silinmiyorlar.

Yarım kalmış hikayelerin tamamlanmamış cümlelerinde buluyorum kendimi.. Ne tamamlayabiliyorum, ne tamamlanabiliyorum.. Bir yanım hep eksik, hep kırık.. Dünyam bir bir yitirdi renklerini.. Ne deniz mavi eskisi gibi, ne de gökyüzü.. Korkularım bırakmıyor peşimi.. Adımlarıma yapışmışçasına nereye gitsem benimle geliyorlar adeta.

Sesleri duymaktan yoksun kulaklarım, sözcükleri söylemekten korkan dudaklarım var. Zaman hiç bir şeye aldırmadan devam ediyor yoluna..

Ya ben gecikiyorum zamana, ya da geç kaldıklarım erken çıkıyor karşıma...

Alıştım sanırken acılara..
An olur bazen tutamam kendimi,
Delirir isyanım...

Bu sensizliğim mi, yoksa yalnızlığım mı bilmiyorum.. Bir bilsen.. Seni her özlediğimde bir nokta bıraktım duvarlarıma.. Eğer bir gün gerçekten tutarsam ellerini, bakıp ta görürsem gözlerindeki o sevdalı hali, o noktaları birleştirip sevdanın kalemiyle, mutluluğun resmini çizeceğim dünyaya..

İşte o gün yine masmavi, berrak bir güne uyanacak deniz.. Bulanıklığını benden uzağa atacak.. Bütün gecelerim sabaha varacak.. Ve bir daha hiç gece olmayacak...

Sensiz geçen günlerimin hesabını yarınlardan soracağım.. Sevinçlere boğulacak içimdeki çocuk.. Yeniden seveceğim yağmurları.. Hiç söylenmemiş, hiç dillenmemiş kelimeler fısıldayacak rüzgar. Hiç kimseler bilmeyecek, duymayacak, anlamayacak..

Bunlar olacak değil mi?

Bu garip fani beden,
Bu deli ruh benim..
Atamam, satamam,
Dert benim, dertler benim...

Bu acı kızgın hüzün,
Kırık düşler benim..
Susamam, susturamam,
Söz benim, sözler benim...

Korkuyorum işte.. Korkularımı büyütüyor zaman gitgide.. Ne olur izin verme korkmama, kendimden kaçmama..

Geç kalmama izin verme kendime, geç kaldıklarımınsa önünde bırakma...



  

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
18 Temmuz 2008 Cuma 01:55:45

 

 

Şiirlerle Sevdim 
 
 

Hani şarkılar seni söylerdi
Yine vurgun yemiş gibi yüreğim
Sönmüş bir balon gibi hayaller
Şiirlerde sen yoksun
Yanımda sen yoksun...
Neye yarar sensiz geçen
Şiir dolu geceler? ...
Şimdi seni özlüyor bu yürek
Mısralarda seni gözlüyorum.
Seni şiirlerle sevdim
Şarkılar seni söylemese de olur.
Bende bu yürek varken
Uzak da olsan gecelerden
Seviyorum seni...
 
Ahmet Otman

 
 

Yemliha (ts836668986)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1305
19 Temmuz 2008 Cumartesi 00:35:07
Çoban Çeşmesi

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

"Göynünü Şirin`in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslı`ya yol gösteren bu,
Kerem`in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül ararda,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yas döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude cağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
19 Temmuz 2008 Cumartesi 01:08:37

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
19 Temmuz 2008 Cumartesi 02:02:25

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
20 Temmuz 2008 Pazar 00:42:03

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
20 Temmuz 2008 Pazar 00:57:34

çok güzleller ya

 

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
20 Temmuz 2008 Pazar 01:23:55
 tşk beğendiğine sevindim

Akın (akindemir)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1294
20 Temmuz 2008 Pazar 09:55:52
slm arkadaşlar nasılsnız bakalım ne var ne yok?????

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
21 Temmuz 2008 Pazartesi 01:15:41

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
21 Temmuz 2008 Pazartesi 02:02:31

Geride Kalanlar  


    
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Kutupların soğuğu gibi sesim
Yüreğini yakacak
Ruhunu kavuracak

Yıllardır sahnelenen oyunun
Son rötuşları yapılırken
Sahte gülücük ve sözlerine
Bir daha kanmayacak
Sana açılan tüm kapıları kapayacağım

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Nerede baharlara açılan gök
Külüm rüzgârlarda uçuşurken
Düşümü döşüme gömdüm
Tırnaklarınla eşelediğin yüreğimi
Al senin olsun sök
Ne kalmış ki elimde kederli bir ömürden
Sayabiliyorsan say dök

Bir zaman aralığından geçtik
Kibrit çöpünün alazlanması kadar
Belki daha da kısa bir zaman seçtik
Zaman zerre kadar uzağımızda durmuş
Nefesi ensemizde

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Yüreğimin yangınına yangısına yöneldim
Tüm kapılarımı beni gözetene açtım
Sevene sevdama ölüyken diriltene
Nereye bakarsam gördüğüm aşkıma kaçtım
Artık sen ne yaparsan yap kendine
Ben tüm ışığımı aynama saçtım

Ey yüreğimin kuşu gir kafesine
Kavuşmak yakındır sevgiliye

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
22 Temmuz 2008 Salı 04:26:57

 

DİLEK
 
Şu kapkaranlık gecede,

Uçsuz bucaksız gökyüzünde,

Bir yıldız kaydı az önce,

Bir dilek tuttum;

O da ‘sen’oldun sadece...

Ama bin dilek tutabilseydim o sürede,

Yine, ‘sen’ olacaktı hepside bence...
 
Arzu Eşbah Küçükpınar

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
22 Temmuz 2008 Salı 13:48:40
AĞIR ZAMANLAR UYKUSU

ağır zamanlar uykusu
örtüyor çoktandır yaşadığımız
günlerin üzerini

kırkıncı kapının ardında
çürüyor günden güne
rumuzu rüzgar olan aşklar

seninle sevgilim,seninle
güzdönümü olmak isterdik
kuşların göç haritasında

yüzümüzde bozkırın tuzu,
kuruyan otların kokusu
kalsın isterdik dudağımızda

nehirler birden değiştirdi yatağını
derin katmanlar örtündü
ince yaz sularımız

halbuki uzak ve ıssız
ormanlara benzerdi şiirlerimiz
usulca kanasa da

ahmet uysal
Kaynak:Acının gümüşü şiir kitabından

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
22 Temmuz 2008 Salı 17:27:16

BİRAZ SONRA..

Biraz sonra
Resmini çizeceğim gökyüzüne
Elinde bir kadeh rakın
Ve bir de sigaran olacak
Bulutlarla süslediğim yüreğimse mezen...
Sonra bende yanına oturacağım
Kadehlerimizi tokuşturup
İçkilerimii içeceğiz....
Sen hiç konuşmayacaksın yine
Tıpkı mermer bir heykelin asaletiyle susacak
Donuk gözlerinle bana bakıp beni dinleyeceksin....
Ben sana hep aşkımı anlatacağım
Bitmek bilmeyen o büyük sevgimi
Dinleyecek, dinleyeceksin......
Ve tam sana seni seviyorum diyecekken
Yağmur bulutları gelecek
Seni gökyüzünden koparıp
Toprağa savuracaklar
Bende arkandan geleceğim...
seni avuçlarıma alıp
özüne yüz sürüp
Okşayıp seveceğim....
Ve ardından güneş açacak
Sen yine bulut olup
Gökyüzüne çıkacaksın
Yine arkandan geleceğim
Aylar,yıllar,mevsimler geçecek...
Benim sana olan sevgim hiç bitmeyecek .....

Sayfa:26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35İlk sayfa « Geri · İleri » Son sayfa