sevgi diyarı > Mesaj Panosu > ** KENDİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMENİN NERESİNDEYİZ?**

** KENDİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMENİN NERESİNDEYİZ?**


GönderenMesaj

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
22 Mayıs 2008 Perşembe 20:29:12

evet sanırım öyle oldu

kaçmıyor gözünüzden bişeyde

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
22 Mayıs 2008 Perşembe 20:29:39

Ormanın içindeki
Tek başına bir ağaç gibi olamazsın...

Yaprakların temas etmeli başka dallara
Sen titredikçe
Onlar sallanmalı...

Muhabbetin olmalı
Kuşlar ve kelebeklerle

Dokunmalısın yerin yumuşak karnına

Mutlaka bir kökün
Taa uzaklara ulaşmalı
Uzamalısın göğe doğru
Hemen şuracıkta gibi bulutlar
Uzanmalı uzanmalısın...

Bil ki dost,
Yalnız kalamazsın...
Gecelerin hisli nefesi
Her sefer daha da üşütür seni...

Paylaştığın bir evde olsa
Bir minicik anda olsa
Sen dost,
Bütünüyle sırf sen kalamazsın...

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
22 Mayıs 2008 Perşembe 20:32:54

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOOK!!
Gidene Kal Demeyeceksin
Gidene kal Demek zavallılara,
kalana Git Demek terbiyesizlere...
Dönmeyene Dön Demek Acizlere...
hakedene Git Demek Asillere Yakışır
Bir Aşk için yapabileceğin herseyi yaptığına inanıyorsan
ve buna rağmen hala yalnızsan için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur
ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır..
Üzülme sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
Özledin, içtin, ağladın, güldün,
şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"PEKİ O NE YAPTI?" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta.
Sen aşkını doya doya yaşarken O KENDİNE ENGELLER KOYUYORSA BU ONUN SORUNU.
Bir insan EKSİK YAŞIYORSA,
ve bu eksikliği bildiği halde TAMAMLAMAK İÇİN UĞRAŞMIYORSA sen ne yapabilirsin ki onun için?
Senin hayatı ıskalama lüksün yok.
Onun varsa bırak o lüksü sonuna kadar kullansın ve her zaman`GİDEN AĞAN,GELEN PAŞAN OLSUN`!!

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
22 Mayıs 2008 Perşembe 20:41:59

hayat mavi

yaşam mavi

deniz mavi

sigaram mavi

blue jean mavi

araba mavi

kolyugum mavi

bir  gözler mavi  degil

 

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
22 Mayıs 2008 Perşembe 20:45:32

Selam arkadaşlar.Ben kendimi gerçekleştirmenin rüya kısmındayım

 

Rüya







Dün rüyamda ne gördüm biliyor musun?
Bir balıkçı teknesinde sen ve ben,
Sonsuz maviliğe açılmış,
Yeni umutlara gidiyoruz,
Hiçbir şey almadan yanımıza,
Sadece ikimiz…
Zaten gerek yok,
Senin için ben her şeysem,
Benim için ise sen dünyalara bedelsin,
Ne gerek var başka şeye,
Beraberken dünyalar bizim…
İnan ki bu rüyadan,
Hiç ana hiç uyanasım gelmedi,
Ta ki gerçekte de senin,
Olduğunu anımsayana dek…
Dünyamda sen olmasaydın,
Senle olmak,
Seni yaşamak uğruna,
Rüyalarıma dönerdim…

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
22 Mayıs 2008 Perşembe 20:48:03

bazen maviler korkutmaklı

bazen maviler acıtmaklı

bazen maviler hüzün satar

bazen maviler  verdigi

mutlulugu geri alır

.alışmak lazım bu mavilere

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
23 Mayıs 2008 Cuma 03:58:16

RUHSAL KURALLARDAN

1. Saf Güç Kuralı
Bizlerin asıl hali saf bilinçliliktir; bu da saf güç demektir. Saf
bilinçlilik ruhsal özümüzdür, sonsuz ve sınırsızdır, saf coşkudur,
saf bilgidir, sonsuz sessizliktir, kusursuz dengedir,yenilmezliktir,
basitliktir, mutluluktur.

Saf Güç Kuralının uygulanması:

A. Sessiz olmak için her gün zaman ayırın. Günde iki defa meditasyon yapın.

B. Doğayla başbaşa kalabilmek ve her varlığın içindeki zekâya şahit olmak için her gün zaman ayırın.

C. Yargılamayın. Güne Bugün hiçbir şeyi yargılamayacağım. sözüyle başlayın.

2. Verme Kuralı
Evren dinamik alışveriş ile var olmaktadır. Vermek ve almak evrendeki
enerji akışının değişik görünüşleridir. Aramakta olduğumuz şeyi
istekli olmakla, evrenin bereketinin yaşamımıza yansımasını sağlarız.
Coşku istiyorsanız başkalarına coşku verinÿ; sevgi istiyorsanız sevgi
vermeyi öğreninÿ; ilgi ve takdir istiyorsanız ilgi ve takdir
göstermeyi öğreninÿ; maddi zenginlik istiyorsanız zengin olmalari için
yardımcı olun.

Verme Kuralının uygulanması :

A. Nereye gidersem, kime rastlarsam onlara bir hediye vereceğim. Bu hediye hoş bir söz, bir çiçek veya dua olabilir.

B. Bugün yaşamın bana vereceği bütün hediyeleri şükranla alacağım. Doğanın hediyelerini alacağım; bunlar, güneş ışını ve kuş sesleri... Başkalarından gelecek madde, para, kompliman veya dua şeklindeki hediyeleri almak için açık olacağım.

C. İnsanlara her rastlayışımda onlara mutluluk ve coşku dileyeceğim.


3. Karma veya Etki ve Tepki Kuralı
Her hareket bize aynen geri dönen bir enerji gücü yaratır.... Ne ekersek onu biçeriz. Başkalarına mutluluk ve başarı getiren hareketlerde bulunduğumuz zaman, karmamızın meyvası da mutluluk ve
başarı olacaktir.

Karma Kuralının Uygulanması:

A. Bugün yaptığım bütün seçimlerin sahibi olacağım. Gelecekteki herhangi bir ana hazırlık yapmann en iyi yolunun şimdiki anın tam
olmak olduğunu bileceğim.

B. Her seçim yapığımda kendime şu iki soruyu soracağım: Yapmakta olduğum bu seçimin sonuçları neler olacaktır? ve Bu seçim bana ve bu seçimden etkilenen diğer insanlara doyum ve mutluluk getirecek midir?

C. Yapmış olduğum seçim bana rahatlık veriyorsa, o seçimi tamamen teslim olarak uygularım. Yapmış olduğum seçim bana rahatlık vermiyorsa, hareketimin sonuçlarını içgörümle görürüm. Bu yol gösteriş kendim ve çevremdeki bütün insanlar için kendiliğinden doğru seçimler yapmamı sağlayacakır.

4. En Az Çaba Kuralı
Doğanın zekâsı islevlerini en az çabayla yerine getirir... Kaygısızca, uyum içinde ve sevgiyle. Otlar büyümeye çalışmazlar,
sadece büyürler. Balıklar yüzmeye çalısmazlar, sadece yüzerler.
Hareketleriniz sevgi tarafından yönlendirildiğinde en az çaba
harcanirÿ; çünkü doğa, yaşamını sevgi enerjisiyle sürdürür. Egoya
önem vermek çok fazla enerji tüketir.

En Az Çaba Kuralının Uygulanması:

A. Kabul etmeyi uygulayacağım. Bugün, insanları, durumu, şartları ve olayları olduğu gibi kabul edeceğim. Bu anın olması gerektiği gibi olduğunu biliyorum, çünkü bütün evren olması gerektiği gibi.

B. İçinde bulunduğum durumun sorumluluğunu kabul edeceğim. Sorumluluk almanın, içinde bulunduğum durum için hiç kimseyi ve hiçbir şeyi suçlamamak olduğunu biliyorum.

C. Görüşlerimi savunmak alışkanlığından vazgeçeceğim. Başkalarını benim görüşlerimi kabul için ikna etmeye çalismayacağım. Bütün görüşlere açık olacağım ve hiçbir görüşe kaskatı bağlı olmayacağım.

 

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
25 Mayıs 2008 Pazar 02:26:47

 

Anlam Arayışı, Teşekkür, Zihinsel Güç İstasyonları…

Boşluk Duygusu ve Anlam Arayışı…

Belirli bir amacımız yoksa ya da herhangi bir işten tatmin olmamışsak, boşluk duyarız! Boşluk duyduğumuz anlar ne kadar geçici olursa olsun, bu boşluğu doldurmak isteriz !Bu bomboş içsel duygudan kurtulmak, görmek istemediklerimizi görmemek ya da hissetmek istemediklerimizi hissetmemek için alkol vb çarelere başvururuz! Bu çare gibi görünen başvuru kaynakları, boşluk sorunumuzu çözmek yerine sorunlarımıza yeni bir sorun eklerler! Bunun adı bağımlılıktır!

İç boşluğumuzu  doldurmak için başka yollara da başvururuz! Görünüşümüzü ya da çevremizin görünüşünü değiştiririz, yeni giysiler alır ya da evimizi türlü eşyalarla doldururuz!Tüketim arada bir başvurduğumuz bir zevk alma aracı olmaktan çıkıp da, yaşamımızdaki anlam boşluğunun yerini doldurmaya başladığı zaman, düşünce ve davranışlarımızı gözden geçirme vaktimiz gelmiş demektir!

Hangi konumda bulunursak bulunalım, gelir düzeyimiz ne olursa olsun hepimiz zaman zaman hayatımızda bir boşluk hissederiz! Bazılarımızda geçici, bazılarımızda ise kökleşmiş bir boşluk duygusu oluşmaya başlar! Ve çeşitli yollarla bu boşluğu doldurmaya çalışırız! Bu boşluk bazılarımız için çok faydalı olabilir! Bir arayış başlar; anlam arayışı! Bu sebeple bazılarımız dini ve felsefi  akımlara kapılır, bazılarımız kulüp ve derneklere üye olur, bazılarımız yeni bir aşka kapılır, bazılarımız geliştirici ya da ruhsal kitaplar okur, bazılarımız eğitim ve seminerlere katılır…aradan belirli bir süre geçtikten sonra bazılarımızın boşluğu daha da derinleşir, bazılarımız hayal kırıklığına uğrar, bazılarımız ise inanılmaz değişimler yaşar…

Peki sonuçları farklı kılan fark nedir?

Adem Altay

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
25 Mayıs 2008 Pazar 02:27:43

 

Zihinsel Güç İstasyonları…

Biz mi düşünceleri yönlendiriyoruz, yoksa düşünceler mi bizi yönlendiriyor? Biz mi beynimizi yönetiyoruz, yoksa beynimiz mi bizi yönetiyor? Biz mi inançlarımıza güç veriyoruz, yoksa inançlarımız mı bize güç veriyor? Biz davranışlarımıza hakimiz, yoksa davranışlarımız mı bize hakim? Biz mi alışkanlıklarımızı oluşturuyoruz, yoksa alışkanlıklar mı bizi oluşturuyor?

Kendimiz ve bizi çevreleyen dünya hakkında inandıklarımız kendi yaşamımızda ortaya çıkar! Şu ya da bu nedenle önemsiz olduğumuza inanmışsak, hayatımızı önemsiz biri gibi yaşamakla kalmaz, başkalarının da bizi önemsememesini, saygı göstermemesini sağlarız! Belki çocukluğumuzda bize yeterli önemli gösterilmemiştir, belki de arzu ve duygularımıza özen göstermeyen kişilerle yaşıyoruz! Bu inançlarımız ne kadar zaman önce oluşmuş olursa olsun, değiştirmek için bir şeyler yapmazsak son günümüze kadar değişmez!

Aklımızdan geçen her düşünce, yaşamda öğrendiğimiz her şey ve her deneyim bilinçaltımızda depolanır! Değersiz olduğumuza inanıyorsak, dünyayı ”Ben değersizim” diyen bir bilinç filtresinden görürüz! Biri bizi bekletirse nedenini biliriz: Çünkü “ben değersizim” diye düşüncesine ve inancına sahibizdir! Arkadaşlarımız belki trafikte sıkışmıştır (özellikle İstanbul’da yaşıyorsak J)! Ama bu aklımıza bile gelmez çok zaman! Biri yaptığımız işi överse inanmayız! Değersiz olduğumuzu biliyoruz ya, bizi öven ya aptalın biridir, ya bizden bir şey umuyor ya da içten değildir! Başka bir deyişle, tüm yaşam deneyimlerimiz inançlarımızın filtresinden geçer! Gelen bilgi inançlarımıza uyuyorsa inançlarımız güçlenir, uymuyorsa bu deneyimi doğru olarak kabul etmeyiz! Bu da demek olur ki, eğer olumsuz inançlarımız varsa, bu olumsuzluğu olumlu deneyimlerle dengeleme imkanını kendimize tanımayız! Çünkü bilinçaltımızdaki olumsuz inançlarımız bunu yapmamıza izin vermeyecektir!

Bilinçaltımız anılarımıza, inançlarımıza, duygularımıza ve otomatik fiziksel tepkilerimize ev sahipliği yapar! Bizi yöneten, ne kadar mutlu ve başarılı olduğumuzu belirleyen bilinçaltımızdır! Normal akışa bırakırsak zihnimizin bilinçaltı seviyelerini etkileyemeyiz, ama bunu yapma hiç de zor değildir!

Peki ama nasıl?

Bunun belirli bir yöntemi var mı?

Zihinsel Güç İstasyonlarımızı nasıl etkiler, nasıl güçlendirebiliriz?

Adem Altay

 

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
25 Mayıs 2008 Pazar 19:25:26

 

ÖN YARGILAR

 "....Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra
 bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa,
 paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz
 için, siz yanılıyorsunuzdur.


 Örneğin trende giderken, bir baba, 3 evladıyla
 oturup,
 sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden
 yolculuğa devam ettiğinde; siz ona ne gamsız adam,
 diyebilirsiniz. Ama sorsanız, onlar hastaneden
 geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri
 ölmüştür ve eve dönüyorlardır.


 Prof.Covey in konuşmasını dinlemeye gelen annesi,
 arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli
 konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve  oğlumu
 küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. Yemek molasında
 oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor,
 demiş. Oğlu, anne o adam Finlandiyalı, burada smultane
 tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk,
 demiş.


 Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım,
 uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler
 ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş.
 Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu
 bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki,
 yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye
 paketini açıyor ve de yemeye başlıyor. Kurabiyelerin
 kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın,
 adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği
 halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde
 kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır
 diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı.
 Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma
 başlamış, adam bir tane,  kadın bir tane. Sonuçta
 kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak
 ortadan bölmüş  ve gülerek kadına ikram etmiş. O
 sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş
 ve  işlemler için  kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu
 çıkartmak için çantasını açtığında, ne  görsün ;
 KENDİ KURABİYE PAKETİ, HİÇ AÇILMAMIŞ OLARAK  ÇANTASINDA
 DURMUYOR MU  ! MEĞER, ADAMIN KURABİYESİNİ YİYORMUŞ.


 Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm
 verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli
 olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış
 yargılara varabiliyoruz.  Covey bu örnekleri; aynı
 enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı
 belirler, diye özetliyor. Buradan yola çıkarak
 çözemediğimiz sorunlar için,  paradigma (zihin
 haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor.


 Einstein`in bir sözünü anımsatıyor :
 Karsılaştığınız sorunları, o sorunları  yarattığınız
 düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.  Çoğumuzun
 zaman zaman yaptığı gibi, "sorunların içinde
 kaybolmak" yerine,  paradigma değiştirmeyi başarıp,
 sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o  sorunu
 asma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı
 dostlarımızla  paylaşmamızın nedenlerinden biri de,
 farklı bir bakışın, bize farklı  davranabilme kapısı
 aralama ihtimali değil midir. Çözümsüz gibi gördüğünüz
 sorunlar konusunda paradigma değiştirmenin önemi
 vardır. Aslında hayatimizi, başarımızı, mutluluğumuz
 belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır.  Başımıza
 gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt
 arasında geniş bir hareket alanı vardır......."


 Stephan Covey

 

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
25 Mayıs 2008 Pazar 21:37:30
Çok güzel Yasmin

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
26 Mayıs 2008 Pazartesi 04:18:59

İzlemenizitaviye ederim  arkadaşlar

[br">]

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
28 Mayıs 2008 Çarşamba 02:21:25

Sevgi de Bir Yaşam Felsefesidir...

Sevgi gerçektir, iyiliktir, güzelliktir, anlayıştır, uyumdur.
Bu ortamda duygular hep bir akış içinde olurlar. Önlerinde setler oluşturmamaya çalışmak,
her insanın bilinçli bir tavrı olmalıdır.
Bu duygular, insanın gerçek kimliğinin, düşünce ve davranış biçimlerinin yaşama yansımalarıdır.

Sevgiyi, büyük bir samimiyetle ve özellikle ciddi bir biçimde isteyin ve bir yaşam felsefesine dönüştürün.
Sevgi saf ve pürüzsüz bir yansımadır. Kendini bilen, kendini duyan, var oluşunun farkındalığına varan herkes, her zaman bir sevgi esintisi içinde daha huzurlu bir yaşam sürer.

Şöyle çevrenize bir göz atın. Çevresi ile kavgalı, geçimsiz, huysuz, hoşgörüsüz insanların kendi yaşamlarına yansımalarında, çektikleri sevgi açlığının izlerini bulursunuz.
Sevgiden ve şefkatten yoksun, "Kutsal Sevgi Dünyası"nın varlığından bile habersiz bir ortamda, büyük baskılar ve madde kalıpları ile büyümüş insanların, bu güzelim "Sevgi Mabedi"ni keşfetmeleri için, iki kat çaba göstermeleri gerekecektir. Hiçbir şey nedensiz değildir ve olamaz da.

Kişinin bağımsızlığı, kendini sorgulayabilmesinin kökeninde, su yüzüne çıkmamış bir yığın nedenlerin varlığına bağlıdır.
Bu nedenlere inmek ve gerçekle yüz yüze gelmek, insanın sevgi açlığını aşması için çok önemlidir.

Sevme gereksinimi, toprağın suya olan gereksinimi gibidir.
Sevgi, kişisel dünyanın, topluma, doğaya açılması, herkese bir tür ortaklık payı sunması, tüm insanlara iç dünyasının kapılarını aralaması olayıdır.
Orada, birlik, anlayış, hoşgörü, şefkat günlük yansımalar halinde vardır.

Sevgi, ancak bu biçimde kalıcı bir yaşam felsefesi haline gelir.
Sevgi, bir üretim olayı değildir. Sevgi varlıktan varlığa aktarılan, kullanılan, değerlendirilen, var oluşta yansıyan, paylaşılan ve tüm bunlar olurken devamlı olarak artan
ve insanları bir araya getirip kaynaştıran bir enerjidir.

Sevgi, genel yapısı gereği, hep var olan olduğuna göre, sevginin ayrıca üretilmesi diye birey yoktur. Ancak, belirli bir gelişim ve bir algılama süreci içinde olan insanlar arasında, kişiye, duruma, gelişim düzeyine göre geç ya da öncelikli olarak algılanmış olabilir.

Dolayısıyla sevginin keşfi, kişinin iç potansiyeline, özüne, gerçek kimliğine dönüşümü ile olanaklı olur. Yine bu
değerler içinde az ya da çok bir ölçümlemeye giderek, ardından da yaşama geçirmemiz de olasıdır.

Sevgi bir bütünün yansıması olarak, o bütünün kaynağından her tarafa yayılan bir güçtür.
İçimizden kaynaklanmakta olan bu enerjiyi daha kolay
ve daha çabuk bir biçimde yansıtacak ve çevremize
yayılmasına ön ayak olacağımız bir kararlılık içinde olmamız gerekmektedir.

Bizler, yetişme tarzlarımız gereği, sevgi enerjisinin bizden yansıması için gerekli olan bir ortamı kolay yaratamıyoruz. Hem de sevgi kaynağının kendi özümüzde olduğunu bildiğimiz halde...

Güncel yaşamın, dünyevi kısıtlamaların bizlerde oluşturdukları engellerle, dirençlerle, olumsuzlukların tortuları ile öyle bir hale geliyoruz ki, aslında saf ve pürüzsüz "biz" olan sevgiyi bir türlü yaşayamıyor ya da yaşamaya yanaşmıyoruz. Doğaldır ki, bu durumda yaptığımız sevgi gösteri ve sözde uygulamalarında kolaycılığa ve gösterişe kaçarak ailemize, komşularımıza, çıkarımız olan yakın çevremize hep yapaylıkların sahteliğini sunuyoruz.

Sevgisizliğin kaynağı ve yapay tavırlarımız, kendimize koyduğumuz engeller ve oluşturduğumuz dirençlerdir.
Ancak insanlar ortak bir sevgi çevresinde toplanmaya hazır ve gönüllülerse, tüm evren, bunu oluşturmak için sanki bir özel çaba harcar. Çünkü doğanın mayasında sevgi gücü ve verme gücü vardır.
Doğayla uyum, insanla uyumu ; insanla uyum, dünya ile, evren ile uyumu sağlar.

Bu konuda gösterilecek çaba ve özen, asla başarısızlığa uğramayacaktır. Eğer, bizim bir isteğimiz yoksa, kim bize bir şey verme iddiasında bulunabilir. Her şeyin mutlaka kendisine ait olması gerektiği, kesinlikle bir egosal saplantıdır.

Sevginin temel niteliği; insanın, bencilliğinin dar çerçevesinden kendisini kurtarması ve ardından yaşamın en güzel coşkularını, sonsuz enginliklere, sinirsiz mutluluklara ulaştırabilme üstünlüğüdür.
Çünkü, bu varılan nokta, gerçek insan olmaya geçisin en üst noktasıdır.

Kısacası; tekilin, çokluk içinde kendisi ile buluşmasıdır. Seven insan, sevmesini bilen insan; kime, nereye, neden ve niçin bakarsa baksın, göreceği hep sevdiğine yansıyan kendi görüntüsü olacaktır. Oysa, sevgi duygusu, tam
anlamıyla saf ve pürüzsüz bir vericilik ve devamlılık duygusu içinde yerini bulur ve hiçbir biçimde bencil değildir.

Bizim aradığımız, anlatmaya çalıştığımız sevgi, her şeyi kapsayan, insanın özüne yönelik bir duygudur. Bu
noktaya vardığımızda hiçbirimiz kendi doğrularımız gibi ayrı ayrı kabullenmelere, ısrarlara kesinlik ve katılıkla yanaşmayacağız.

Kişilerin sayısının çokluğu, doğrularının önemini göstermez. Bu noktadan sonra herkes için tek yol gerçeğe yönelmektir. Herkesin ayni görüş ve hareket içinde olacağı ve varacağı bu nokta gerçek adı altında tanımladığımız "Sevgi Dünyası"dır. Sevgi kaynağının sonsuz oluşu gibi, kendisi de sonsuzdur.

Ancak onu algılayabilen ve yaşama geçirebilenler için...

Sevgi yaşamın ta kendisi,
yaşam da sevginin yansımasıdır.

Menekse (aziashop)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
232
28 Mayıs 2008 Çarşamba 11:54:29
Kızgınlıklarınız yok mu sizin,
öfkeleriniz, isyanlarınız?
Aşklarınız yok mu?
Kendi sahteligine ne kadar esirsiniz?
Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya,
kendinize şaşar mısınız,
hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler
var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer,
dile getirilmeyen özlemler,
söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler,
hangi boşvermişlikler,
hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde?

Ne kadarınız gerçek sizin?

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
28 Mayıs 2008 Çarşamba 13:09:00
hoşgeldin menekşe

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
28 Mayıs 2008 Çarşamba 16:31:13
SENELER GEÇSİN
Seneler gecsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum.

Benim oldugu kadar dostlarinin,

dostlarinin oldugu kadar benim ol istiyorum.

Nice sikinti ve zorluk yasayip anlatalim.

Yasayalim ki, ogrenelim hayati ve destek cikmayi.

Birbirimizin omuzlarinda aglamaliyiz.

Paylasmali ve beraber sikilmaliyiz.

Oyle ki, yalniz sikilmak sikmali bizi.

Guzel gunlerimizi, evimizde bir sise sarap ve pijamalarimizla kutlamaliyiz.

Yada bazen dostlarla ucuz biralar icerek...

Boylece yasamaliyiz iste.

Sonra cocugumuz olmali,

Dusunsene senin ve benim olan bir canli.

Geceleri agladikca sirayla susturmaliyiz.

Sen arada mizikcilik yapmalisin ve ben soylenerek almaliyim sirani.

Yorgun oldugum icin yemek yapmamaliyim, soylenerek yumurta kirmalisin.

Hava sogukken birbirimize sikica sarilip yatmaliyiz.

Zaman su gibi akip giderken, hersey yasanmis bir hayatimiz olmali.

Herseye ragmen hic bikmamaliyiz birbirimizden Mutluda olsa, kotude olsa, yasadigimiz gunler bizim gunlerimiz olmali.

Saclara dusunce aklar, yada gidince aklar, cocuklari guvence altina alip gitmeli bu sehirden.

Kavgasiz, her sabah cinayetle uyanilmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz.

Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmaliyiz.

Eve gelip benden kahve istemelisin.

Cocuklar gelmeli ziyaretimize, gecmisteki hareketli gunlerimizi animsamaliyiz.

Ben, "Bey" demeliyim sana, sende "Hanim".

Oyle sevmelisin ki beni bu yazdiklarim korkutmamali seni.

Tebessumler actirmali yuzunde.

Birgun bu hayati birakip giderken, sadece mutluluk olmali yuzumuzde.

Birbirimizi sevmenin gururu olmali herseyde....

CAN YÜCEL

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
2 Haziran 2008 Pazartesi 01:19:51

KENDİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMENİN NERESİNDEYİZ?**
bu cümleeye net bir cevab alabilirmiyim arkadaşlar


Merhaba Demir arkadaşım,
elimden geldiğince cevap olmaya çalışıyım istedim..

Sevgilerimle...


*** KENDİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMENİN NERESİNDEYİZ? ***


“Kendini Tanıma” nın hangi koşullarda ve nasıl olabileceği ile ilgili olarak belirtmek gerekir ki, eğer doğru soru sorulur ve doğru yanıt -gerçekten isteyerek- aranırsa herkesin çıkaracağı sonuç birdir, aynıdır.

Bu amaç ve çaba içinde olarak Kendini Tanıma sürecine girildiğinde tüm değerler, kendiliğinden, en olması gerektiği şekilde yerlerine oturacaklardır.
Geçmişten günümüze kadar, tüm bilim insanlarının, felsefe ve sanatla iç içe olanların üzerinde birleştikleri;
İnsan ve onun sistem içindeki konumu, etkileşim içinde bulundukları, araçları, bunların tüm kombinasyonları ve süreçlerin doğru tanımlanması gerekliliğidir.

Maslow'un Piramidi'nden de hatırlayacağınız gibi;
en üst noktada "Kendini Gerçekleştirme" vardır.

Birinci basamak olan en alt basamak, "Açlık, susuzluk ve eşeyselliğin fizyolojik doyumu"dur.

İkinci basamak, "Emniyet, güven, düzen ve değişmezlik"tir.

Üçüncü basamak, "Ait olma ve sevgi"dir.

Dördüncü basamak, "Değer, başarı, kendine saygı"dır.

Ve
Beşinci basamak olan en üst basamak
"Kendini Gerçekleştirmek"tir.

Bir alt basamaktaki gereksinim karşılanmadan,
kişinin bir üstteki değere gereksinim duyması ve gerçekleştirmesi olanaklı değildir.
Bazıları varmış gibi görünse de gerektiği şekilde ve tam değildir.

Maslow, kendini gerçekleştirmiş ve kendini tanıyan kişilerde
16 ortak özellik gözlemlemiştir.

Bunlar:

1- Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.
2- Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.
3- Gerçeği olduğu gibi kabul eder.
4- Kendisini olduğu gibi kabul eder.
5- Başkalarını olduğu gibi kabul eder.
6- Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.
7- Kendiliğinden hareket eder.
8- Yaratıcı bir biçimde davranabilir.
9- Kendine ve yaşama gülebilir.
10- İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.
11- Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.
12- Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.
13- Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.
14- Dürüsttür.
15- Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.
16- Savunucu değildir.

Kendimizi ne kadar gerçekleştirebildiğimizin farkındalığında olmamız adına sormanız gereken önemli sorular var.
Kendimiz için uygulamaya geçirebildiğimiz en önemli olanlar yada önceliklerimiz nelerdir ?
Eğer yanıtını gerçekten isteyerek sorarsak bulacağımızdan emin olmak gerek.
Bunun üzerinde düşünerek zamanla çok ciddi sonuçlar elde edilecektir.
İlk başta yanıtlaması pek kolay gelmeyebilir ve zamanla bulunacak sonuçlar tüm sistemi ve insanları en iyi ifade edecek şekilde olacaktır.

veee hep birlikte irdeleyebilmek adına
Kendimizi Gerçekleştirebilmenin Neresindeyiz Acaba dedik?

...

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
2 Haziran 2008 Pazartesi 01:20:59
...

- Kendimi gerçekten tanıyor muyum? Kendimi ne kadar tanıyorum?
- Özgürlüğümün sınırları nelerdir, neler olmalıdır?
- Düşünce, duygu ve davranışlarımın farkında mıyım?
- En çok ve en yoğun yaşadığım soluğumu ne kadar tanıyor ve kullanıyorum?
- Sağlık ve beslenme hakkında neler biliyorum ve bu konuda nasıl bir tutum içindeyim?
- Fizyolojimle, fiziki alanlarla ve sınırlı bilgimle mi hareket ediyorum?
- Eşeysellik hakkında neler biliyorum ve olması gerekenin ne olduğunu araştırarak gerektiği şekilde yaşayabiliyor muyum?
- İletişim esasını tüm ilişkilerimde devrede tutuyor muyum?
- En önemli ve/veya olmazsa olmazlarım nelerdir? İnsanlık için neler olmalıdır?
- Zamanı ne kadar iyi değerlendirebiliyorum?
- AN nedir? AN’ı ne kadar yaşayabiliyorum?
- Geçmiş ve gelecek saplantılarım nelerdir?
- Ben nedir? Nasıl "Ben-im" denebilir?
- Benim olan nedir?
- Enerjilerimi ne kadar kullanabiliyorum?
- Doğayla olan yakınlığım ne kadar? Ne kadar doğalım?
- Düşünce ve eylemlerimde ne kadar uyum ve bütünlük içindeyim?
- Gelişimimi ve değişimimi ne kadar kontrol ed(ebil)iyorum?
- Eğitim konusunnnda olmasssı gerrrekenlller ve katkılarım nelerdir?
- Misyonum nedir, ne/neler olmalıdır?
- Dernek, vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkilerim var mı?
- Korna çalmamak ve gürültü yapmamak için ne kadar uğraşıyorum?
- Sigaraya ve dumanına karşı olan bilinçliliğim ne kadar?
- Cep telefonları ve baz istasyonlarının sağlığımız ve çevre üzerindeki etkilerinden haberdar mıyım, tutumum ne, nasıl olmalı?
- Cep telefonlarının gereksiz ve yersiz kullanımının, ona olan bağımlılığımın farkında mıyım?
- Kitap okuyor muyum? Yeterli mi?
- Pasif/hareketsiz zihniyet ve gövdeye mi sahibim?
- Sevgimde ne kadar koşulsuzum?
-Ne biliyorum? Nelerin, ne kadar farkındalığındayım?
- Bazı bilinemeyecek olanların ve bilinemeyecek yönlerinin olduğunu doğru olarak algılıyor muyum?
- Gerçek olarak nitelendirdiklerimizin, ne kadar gerçek olduğundan, ne kadar eminim?
- Başarı nedir? Bu konudaki düşüncelerim ve bildiklerim yeterli mi?
- İstediklerim nelerdir ve onlar için ne yapıyorum? Gerçekten istiyor muyum?
- İsteklerimde ne kadar içten, samimi ve ciddiyim? Ne kadar çaba harcıyorum?
- Sistem nedir? Ne olmalıdır? En iyi sisteme örnek nedir? Ne kadar gerekli?
- Çocuklar ve yaşlılar için ne yapıyorum?
- Yaşama ve yaşananlara gülümseyerek bakabiliyor muyum? ))
- Kendime değer veriyor muyum, kendi özgüvenimi ve özsaygımı geliştirebildim ve/veya gerçekleştirebildim mi?
- Tercih ederek yaşama bilinçliliğine sahip miyim?
-Karıştırmamam gerekenler nelerdir?
- Üretime olan katkım nedir, ne olmalıdır? Nasıl ve ne üretebilirim?
- Günümü umut/pozitiflik içinde mi, umutsuzluk/negatiflik içinde mi değerlendiriyorum?
- İnsan ve insanlığın sorunları üzerinde neler yapabilirim?
- Dünyadaki açlık sorunu için ne yapılabilir?
- Et ve hayvansal ürün tüketimim hakkında ne kadar bilinçliyim?
- Hayvanlara ve öteki türlere saygılı mıyım, ne kadar değer veriyorum?
- Hayvanlar konuşabilselerdi onları yemeye cesaret eder miydik?
- Ağaçlara, yeşile ve bitkilere saygılı mıyım? Onnnların bulunduğu yerlere çöp otmıyorum, değil mi?
- Çiçek hediye etmenin ve/veya almanın yanlışlığı üzerinde hiç düşündüm mü?
- Alkol ve uyuşturucu sorunu hakkında bilgi ve bilincim yeterli mi?
- Suyun hayatımızdaki yeri ve önemi nedir?
- Dokunmanın ve sarılmanın değerini neden hala anlayamıyorum?
- Hijyen ve temizlik arasındaki farkı biliyor muyum?
- Sabun ve türevlerinin tüketiminde bilinçli miyim?
- Dili ve sözcükleri doğru kullanma çabası içinde miyim?
- Anlamak için gerekenler nelerdir?
- Spor yapıyor muyum?
- Sanata ve güldürüye ne kadar yer veriyorum/vereceğim yaşamımda?
- Bilgiye ve zaten bende varolan bilgilere ulaşmam ne kadar kolay?
- Satranç gibi bir oyunu ve hayatımızın kombinasyonlarını algılama/değerlendirme potansiyelim nedir?
- Çevre ve ekoloji için yapılabilecekler nelerdir?
- Trafik kuralları ve genel toplum kurallarında ne kadar dikkatli ve saygılıyım?
- Kişisel tercihlere saygılı mıyım?
- "Evet" ve "Hayır"larım neler?
- Dünyayı, mikro ve makro kozmosu ne kadar algılayabiliyorum?
- Kendim ve başkalarıyla olan ilişkimde ne kadar adilim?
- Teknolojik gelişmeyi takip ediyor ve uyum sağlayabiliyor muyum?
- Gereksiz tüketimlerim neler?
- İsrafa neden olacak uygulamalarım var mı?
- Bilimsel düşünce yapısına sahip miyim?
- Dişlerimi düzenli fırçalıyor muyum?
- Yeterli ve gerektiği şekilde, gerektiği kadar mı eğleniyorum?
- Güvenliğe, duygusallığıma ve güce yönelik saplantım var mı?
- Saplantılarım nelerdir? Çözmek için neler yapmalıyım?
- Estetik arayışlarım ne derecede?
- Engelli olan vatandaşlarımızın olanaklarının artması için neler yapabilirim?
- Hayal gücümün sınırlarını ne kadar zorluyorum?
- İlk yardım konusundaki bilgim ve yeterliliğim nedir?
- Düzenli kan bağışı yapıyor muyum? Organlarımı bağışlamak için neyi bekliyorum?
- Ücretsiz konferansları ve sosyal faaliyetleri değerlendiriyor muyum?
- Sinema, tiyatro, konser gibi faaliyetlerden haberdar mıyım?
- Televizyonun karşısında geçirdiğim zamanın farkında mıyım?
- Yaptığım yanlışlıklardan ders alıyor ve tekrar etmemek için gereken çabayı gösteriyor muyum?
- Geri dönüşüme, ufak da olsa katkılarım neler?
- Düşünce ve bilgilerimde birincil ve ikincil olması gerekenler (öncelikler) nelerdir?
- Ailemle, kendimle ve maddelerle bağımlılık mı, bağlılık halinde miyim?
- Paranın, birçok madde ve zihniyetin amaç mı, araç mı olduğunu düşündüm mü?
- Dinlemeyi biliyor muyum?
- Kişisel ve toplumsal kalıplarımı tekrar değerlendiriyor muyum?
- Savunucu bir yapım var mı? (Varsa) Bunu nasıl değiştiririm?
- Gurur, kibir gibi yersiz zihniyet ve tutumlara sahip miyim?
- Övünerek ve/veya komplekslerimle hayatımı sınırlandırmıyorum, değil mi?
- Hırs, nefret, kaygı/korku, öfkeden yoksun/arınmış bir zihne sahip miyim?
- Eksiklilik ve yetersiz bilgiyle oluşan etiketleme ve sınırlama gibi olumsuz alışkanlıklarımdan da uzak kalabiliyor muyum?
- Bardağımdaki şekeri karıştırırken, kaşığımı çarptırarak ses mi çıkartıyorum?
- Planlı ve düzenli hareket etmek için çaba harcıyor muyum?
- Günlük yürüyüşümü yapıyor muyum?
- Gezebilmek için çabam var mı?
- Hiç opera seyretmedim mi halâ?
- Hobi seçimlerimde kriterlerim neler?

- ŞİMDİ ! değilse, ne zaman? (ŞİMDİ! ya da hiçbir zaman!)

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
2 Haziran 2008 Pazartesi 03:50:37
Teşekkürler Yasmin

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
3 Haziran 2008 Salı 01:51:31
Olumsuzluk denizinde büyümek...

Bir araştırmaya göre, ortalama ve nispeten pozitif sayılabilecek bir evde yetişen bir kişi 18'ine basmadan 148,000 kere "hayır" kelimesini veya neyi yapamayacağını duyuyor. Ayni kişinin bu sure zarfında işittiği "evet" kelimesi veya şevklendirici,
yapabileceklerini gösteren kelimelerin şayisi is çok daha az..

Peki bu ne demek?
Hayatta elde ettiğiniz sonuçlar eylemlerimizden/ davranışlarımızdan kaynaklanıyor.

Eylemlerimizi/ davranışlarımızı ise düşüncelerimiz belirliyor.
Düşüncelerimizi ise inançlarımız, inançlarımızı ise bilinçaltımızda çalışan programlama belirliyor.. .

Program da bilinçaltınızda çalışıyor.
Programlama ise tekrarla oluyor....
ve 148,000 siki bir tekrarlama şayisi...
sonuçta sıkı bir programlama sağlıyor...

Bu programlama inançlarımızı,
inançlarımız düşüncelerimizi,
düşüncelerimizi eylemlerimizi
eylemlerimiz davranışlarımızı ,
davranışlarımız ise hayatta elde ettiğimiz sonuçları doğurur.

Yine bir araştırmaya göre günde 50.000 düşünce düşünüyoruz ve bunların %90'i tekrar eden düşünceler.
Yani eski, tekrar eden bir kayıt gibi.
Ve tekrar eden düşünceler şablonlar, alışkanlıklar oluşturur.

Gerçek anlamda kendinizi bu tekrar eden düşüncelerle ipnotize edersiniz.

Ve bir başka araştırmaya göre de bu düşüncelerimizin %77'si negatif, kendimize zarar verici, engelleyici ve yaratıcılığı öldürücü.

Unutmayın, hayatta elde ettiğiniz sonuçlar eylemlerimizden/ davranışlarımızdan kaynaklanıyor.Eylemlerimizi davranışlarımızı ise düşüncelerimiz belirliyor.
Düşüncelerimizi ise inançlarımız, inançlarımızı ise bilinçaltımızda çalışan programlama belirliyor.. .Program da bilinçaltınızda çalışıyor.

Bununla da kalmıyor. Bilinçaltınız sizinle ilgili her şeyi kontrol ediyor.

Mesela otonom sinir sisteminizi. Kalp kaslarınızı, bez salgılamalarınızı, hormonlarınızı,kısaca herselinizi kontrol eden bir sistemi bilinçaltınız kontrol ediyor.

Şayet kendinize sürekli "ben savsağım" diyorsanız, bilinçaltınız hormonlarınızla, otomatik hareketlerinizle vb çalışıyor ve sizin bir savsak gibi davranmanızı ve
hareket etmenizi sağlıyor, hatta garantiliyor.
"Ben sosyal değilim" dediğinizde,
kendinizi bir köşede dururken buluyorsunuz.
"Sen ne emredersen patron!"
Bilinçaltınız bir bilgisayardır. İçine ne program koyarsanız ona göre çalışır.

Bilinçaltı koyduğunuz programı hiç sorgulamaz, hiç karşı çıkmaz. Patron sizsiniz ve ne söylerseniz o olur.
Hayal ettikleriniz, düşünceleriniz, algıladıklarınız, algılamadıklarınız, ne gördüğünüz, neyi kaçırdığınız sadece tek bir şey tarafından belirlenir:
programınız! yani kendinize sürekli söyledikleriniz ve büyüme çağında sürekli duyduklarınız ve gözlemledikleriniz.
Peki simdi bu kulununu dışına nasıl çıkacağız. Kendimizi olumlu şeyler yasamak, daha iyi bir hayat, mutluluk ve sevinç için nasıl programlayacağız.

Aynen kendinizi daha önce programladığınız gibi...Bu sefer pozitifi sürekli tekrar ederek. Sizin için pozitif anlamda ise yarayanı bulacak ve ardından, bu yeni pozitif yol sizin bir parçanız haline gelinceye kadar emek vereceksiniz. Ve ise
yaradığını gördükçe kendinizi daha da iyi hissedecek, daha bir dört elle sarılacaksınız.
Bu sureci hızlandıracak pek çok yöntem var. Onları da bulmak, kalbinizin size söylediklerini dinlemek tamamen size kalmış.
Sevgiyle kalın

Derleme ve çeviri: Lale Külahlı


Sayfa:1 - 2 - 3 - 4 - 5İlk sayfa « Geri · İleri » Son sayfa