sevgi diyarı > Mesaj Panosu > SEVGİ

SEVGİ


GönderenMesaj

Menekse (aziashop)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
232
20 Haziran 2008 Cuma 12:44:26
gül çok güzel paylaşımlarınız var etiketlerinize katıldım hepsi muhteşem

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
20 Haziran 2008 Cuma 13:00:44

TEŞEKKÜR EDERİM ARKADAŞLAR BEĞENMENİZE SEVİNDİM.

ESTAGFURULLAH SİZLER KADAR OLMAYA ÇALIŞIYORUM İŞTE ELİMDEN GELDİĞİ KADAR.

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
20 Haziran 2008 Cuma 13:04:36
ama haklılar gül kız süper paylaşımların tabi diğer arkadaşlarında paylaşımları süper hepinizi çok seviyorum

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
20 Haziran 2008 Cuma 13:14:53
tşkler elvan biricik dostum bizlerde seni seviyoruz

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
30 Temmuz 2008 Çarşamba 00:03:31

BIR SEY BEKLEMEDEN

Telaşsız seviyorum seni
Bir şey beklemeden

Sesini duyuyorum
Işığını tutuyorum
Biraz sokulup yanına
Sanki bir şey söyleyecekmiş gibi
Sıcaklığını alıyorum
Koklamaya korkak
Ve seviyorum seni yine
Hiç bir şey beklemeden

Kusmuyorum yasama
Sevmek öyle güzel ki
Hele de seni sevince

Unutuyorum
Gözlerinde okuduğum sıradanlığımı
Herhangi biri gibi yanında olmak
Yetiyor sevdama
Çünkü seviyorum seni

Hergun bir gül alıyorum
Bir çocuğa veriyorum
Bazen bir ihtiyara
Bir gün sana verebilirim umudu taşımadan

Şakalaşmalarını seyrediyorum
Öyle güzel gülüyorsun ki
Seni ne kadar sevdiğimi hatırlıyorum
Gülümsüyorum ben de
Kimse neye gülümsediğimi bilmezken
Ben sevdama gülümsemeler gönderiyorum

Gittiğin sinemaya gidiyorum
Bir kez daha seyrediyorum
Bakışlarının değdiği her kareyi
Rasgele bir koltuğa oturuyorum
Tesadüf hep senin sıcaklığının olduğu koltuk
Hep senin kokunun dolduğu yere oturuyorum
Sinema sıcaklığınla
Kokunla dolmuş

Uyuyorum gecenin bir vakti
Uykumda düş yok
Sevişmelerse yasak cennet meyvesi
Yine de seviyorum seni

Sabah uyanıyorum
Sesini yine duymanın heyecanı
Sevdana uyanmanın sevinciyle

Seni göreceğim her yeni gün
Yenilenmedir kendi içimde
Umudu sorma
Umut bir yasaklı düşünce
Bir tek sen varsın
Umutsuz
Sevişmesiz
Yarınsız
Yine de seviyorum seni
Hiç bir şey beklemeden

Gassan Satar

Selçuk (gokkusagi7)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
232
2 Ağustos 2008 Cumartesi 23:56:22
65 YAŞ ŞİİRİ

Doğdum
Hükümlü yaşamaya
65.yılındayım mahkumiyetin

Çocukluğumda
Sevildim sevikmesine de
olanaklar yetişmedi genelde
Küçük bir çocuğu mutlu etmeye

Hep anımsarım
Babam maliye memuru Necip Bey`in
Delik çoreplarına karşın
Çocuklarının kursağında bir lokma haram yok
Diye övünmesini

Uzun konuşanları pek dinleyemedim
O yüzden sanırım
Öğrenciliği sevemedim

Sevdimse
Şiiri sevdim
Çocukları sevdim
Yaşamı çiçekleyen
Arkadaşım kadınları sevdim

Gençlik yıllarında
Toplumculuk yeşillendi içimde
İşimin başında
Ve de başka zamanlarda
Kendimi ve yakınlarımı hiç düşünmeden
İnsanlarım için
Ülkem için
Doğru sandığım şeyleri yapmaya
Doğru sandığım şeyleri söylemeye
Çabaladım
O yüzden de
Uluslararası ve ulusal
Avanta zincirlerinin dışında kaldım
Tek tük de olsa
Dürüst kişilerin iteklediği durumlar hariç
Elsiz ayaksız
Köşelere atıldım

İktidar için
Bir ölçüde
Aşağılık olamadım
İşte bu yüzden
Bildiklerimden halkımı yararlandırabileceğim
Bie iktidar yakalayamadım

Yine de böylesini ummazdım
Ülkemin yönetiminde bir gün
İrili ufaklı çeteler söz sahibi kesilecek
Kirli paralar
Yalnızca cepleri değil
Yürekleri de dolduracak
Yolsuzluk rüşvet adam kayırma soygun kurallaşacak

Maliyeciyiz ya kendi alanımdan örnek vereyim
Bazıları zor zor küçük bir vergi dairesi müdürü olabilecek adamlar
Çok ileri ekonomi sosyoloji bilgisi falan
Herşeyden önce de sağlam bir dünya görüşü gerektiren
Vergi yasası düzenlemesine girişecek
Sonra da
Reform diye bir şeyle uydurup
Çalışanı üreteni ezdirecek
Halkı soyanları havadan kazananları es geçecek
Topladığı paraları ise
Kredi ya da ihale bedeline dönüştürecek
Haramilere yedirecek
Kamu mallarını mafyaya terk edecek
Saçı bitmedik yetimin hakkı var bu mallarda
Derdi eskiler
Ne oldu
Yetimlerin saçları mı gürleşti

Bir yanda
Halk olmamış kalabalıklar
Öte yanda
İnsanlarının bir bölümüne
Okuma yazmayı
Ve hatta insanca üremeyi bile öğretememiş
Tarihin en ileri kentlerinin kurulduğu Anadolu`da
Adam gibi bir tek kent kuramadığı gibi
Tarih ve doğayı yağmalatmış
Bir yönetim
Bilim dışı ninnilerle hala insanlar uyutulacak

Yabancı raporlara göre
Uyuşturucu kaçakçılarının cirit attığıbir yörede
Küçük çocuklar Baklava çaldılar diye yargılanacak

Yirmibeş otuz yaşlarında dinlediğim
Bizim gibi adamlarla yıldızı hiç barışmayan
Ve de kendilerini politikacı diye adlandıran kişileri
Bu yaşta dinleyeceğim
Gazetelere göz atınca
Basıl şey bu böyle
Ülkemin
Üniversitesinden de
Belediyesinden de
Polisinden de
Partilerinden de
Gazetelerinden de
Tiksineceğim

Harvard Üniversitesinde bir hocamız derdi
Dünyada her toplumsal sorunu çözecek bilgi var
Yine adamın biri ne demiş
Bier şeyler bilip de
Bilmeyenlerrin uygulamasını izlemektir

Her neyse sözün kısası
65. yaşımda
Çoluk çocuğu
Bir de birkaç eski dostu saymazsak
Yalnızım dağlarca
Üstelik
Huzursuzum deprem öncesi kediler gibi

Biliyormusunuz?
Hep düşünüyorum
Ne yapmalıyım diye
Ne yapmalıyım diye

Eğer ölürsem
Bir şeyler yapamadan
Gözleri açık gidecek derler ya
Hah işte öyle

MUSTAFA YULUĞ

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
4 Ağustos 2008 Pazartesi 02:59:31

 

Çok güzel paylaşımlar arkadaşlar, keyifle takip ettim..

elinize yüreğinize sağlııkk..

 

Sevgilerimlee.

 

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
5 Ağustos 2008 Salı 08:38:30
o güzel yüreklerinize sağlık görünmesem dahi sizlerleyim can dostlar

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
5 Ağustos 2008 Salı 12:50:39
BAKIŞ AÇISI

Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur :

"Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor."

Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince ögrenciler şaşırırlar. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar.
Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıdır.
Dr. Ruskin, Amerikan Tıp Birliği Dergisi'ndeki makalesinde, (günümüzde çok yaşandığı gibi) gülünç bir yanlış anlamanın insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını anlatmaktadır.
Belki de hayatta yaşadığımız birçok şey bize önyargılarımız ve bakış açılarımız tarafından dayanılmaz ve zor gözükebilir...

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
9 Ağustos 2008 Cumartesi 15:25:43

09.08

2008
Bilirmiydim
Kadir Demirci

Bilirmiydim böle olacagını
Dagılıp savrulacagımızı
Bilirmiydim gidecegini
Uzaklara..
Bilirmiydim beni unutucagını
Baskalarının kollarında..
Bilirmiydim he söle
Bilirmiydim..
Bildigim tek sey war
Sana olan sevgim hic bitmeyecek
Baskası olmayacak bunu sende biliordun
Ama gidicegini
Bilirmiydim.....

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
12 Ağustos 2008 Salı 17:02:49

 

 

SENİ SEVİYORUM DİYEBİLMENİN GÜZELLİĞİ 11.08.2003
 
 
Sevmek...Tanrının bize bağışladığı en yüce duygulardan bir tanesi...Yaşamımıza renk katan yegane şey. Sevmek ve sevildiğini hissetmek, hissettirmek. Sevmek... her şeyi, dünyayı, yaşamayı, insanları, kuşları, çiçekleri, denizi, suyu, herşeyi, kendimizi bir de. Biz ulus olarak sevgi dolu insanlarız aslında, yüreğimiz hep bu ışıltılarla dolu. Ama sevgimizi dile getiremiyoruz yeterince. Hep içimizde, yüreğimizde saklı tutuyoruz, nedense kullanmayıp saklıyoruz. Halbuki ne güzel iki kelimedir “Seni Seviyorum” diyebilmek. Bu gizemli kelimeyi kullanmaktan korkmasak, içimizden geldiği gibi ve hissettiğimiz anda söyleyebilsek keşke sevdiklerimize.

Düşünün , sabahın ilk ışıklarında yeni açmış bir çiçeğin yaprağındaki çiğ tanesi ile size gülümsemesini bir kez. İçimizi mutlulukla dolduran bu sıcak tablo karşısında “seni seviyorum güzel çiçek” demek, ne hoş bir karşılamadır onu. ( aptalca mı geliyor size, gelmesin lütfen) Yada aynada yüzünüze bakarken içten gelen bir gülümseme ile kendi kendimize “seni seviyorum” desek, diyebilsek keşke.
“Seni seviyorum” öyle sihirli ve güçlü iki sözcüktür ki aslında; söylendiği anda karşımızda akan suları bile durdurur anında. Eşimize, kızımıza, sevgilimize, emektar köpeğimize, yetiştirdiğimiz çiçeklere, büyüklerimize , tüm sevdiklerimize söyleyelim her an içimizden geldiğinde; duraksamadan,” acaba tepkileri ne olur, yada çok söylemeyeyim etkisi azalır ” diye düşünmeden. Olabilir mi hiç böyle bir şey, etkisi azalabilir mi hiç. Bu iki sözcük ne kadar sık kullanılırsa insanın içini o kadar okşar, o kadar sevgi ile doldurur, ilişkileri düzene sokar, uzakları hemen yakınlaştırır, mesafeleri yok eder. Ne güzel bir şeydir bunu sıkça kullanabilmek, alışkanlık haline getirip söyleyebilmek.
Hayatın ne kadar acımasız, ne kadar kısa olduğunu, belki yarın sevdiğimiz ve değer verdiğimiz kişileri bir daha bulamayacağımızı düşünecek olursanız; bence şu anda, şu saniyeden itibaren, daha fazla geç kalmadan söyleyelim, haykıralım sevgimizi; “seni seviyorum” diyelim.

Eşimizi yada sevdiklerimizi yolculuğa uğurlarken hazırladığımız bavulun içine, giyisilerin arasına “seni seviyorum” yazan minicik notlar iliştirelim. Bizden önce eve geleceğini bildiğimiz anlarda yine onlar için evin çeşitli yerlerine “seni seviyorum” mesajları bırakalım. İnanın o mesajları gördüklerinede yaşayacakları mutluluğu kelimelerle anlatmak mümkün olmaz. Bu öylesine güzel bir sıcaklık, öylesine güzel bir yakınlaşmadır, sözcüklere sığdıramazsınız gücünü.
İçimizde tutup, saklayıp, ayda yılda bir kez söylediğimizde; hayatımızdaki “keşkelerin” sayısı hızla artacaktır inanın buna. Oysaki “keşkelerin “geri dönüşleri yoktur; giden yıllarla birlikte onlarda gider, yakalayamazsınız.

O halde gelin kullanmaktan çekinmeyelim, “seni seviyorum” demeyi de sevelim, tüketelim bolca. Bilin ki siz kullandıkça tükenmeyecek, size geri dönüşleri katlanarak artacaktır.

Sevgiyle kalın...
 
 
Berya

 

Abdullah (candaş)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
2062
12 Ağustos 2008 Salı 20:13:39
Seni Seviyorum

Menekse (aziashop)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
232
13 Ağustos 2008 Çarşamba 16:26:25
Mazeretimdir….
Her suçumda hazretlerimdin yalvarır oldum.
En son halim bi zavallıydı, şimdiki bene beni sorar oldum vallah…
Nezaretimdir…
Karanlıklara bir şiir oldun onca okundun
En son halim bir yabancıydı
Ozan- bedbahtı kalemini kırdı

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
17 Ağustos 2008 Pazar 17:23:02
en güzel yarınlar sizinle olsun canlar

Yeliz (gulce77)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
232
20 Ağustos 2008 Çarşamba 17:23:45



Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
21 Ağustos 2008 Perşembe 05:33:57

 

-En korkuncu ne, biliyormusun.
-Ne?
-Kendini değersiz hissederken birini çatlayacak kadar sevmeye başlaman!
-İyi ya, sevmek insanı toplar, toparlar. Değerine inanmaya başlarsın yavaş yavaş.
-Bunlar işin cilalı laf kısımları, öyle olmuyor işte! Bir yandan aşkın yapışkanlaşmaya başlıyor, öte yandan endişelerin, güvensizliğin büyüdükçe büyüyor. ‘Tavuk suyuna şehriye’ kitaplarındaki gibi olup bitmiyor bu işler. Sen bana sor!
-sordum say.
-bazan sevgilinin dilinden fark edilmeden dökülmüş tek bir sözcük yaranı deşmeye yetiyor.
-haklısın galiba.
-aşk ilişkisi, flört, şu bu, ne dersen de. O tür bir ilişkide bir kez kendini değersizmiş gibi hissetmişsen! Artık iki yol vardır önünde.
-bir dakika, motor gibi konuşmayı bırak, sakin ol! Nasıl iki yol?
-ya ilişki içinde ve ilişkin için yerlerde sürüneceksin.
-yada?
-ya da yerde sürüneceğin korkusuyla ilişkiyi yok yere bitireceksin!
-hımmm..

Sevilmek isteriz. Sevmekten daha çok sevilmek isteriz. Hatta çoğu zaman sevilmek için, severiz.
Bazen sevilmekten çok daha büyük bir arzuyla beğenilmek isteriz.
(bu yüzden hesapsız kitapsız sevmeye ve su gibi duru sevgilere düpedüz ihanet ederiz ya, bu ayrı konu!)
Ve değerli olmak isteriz, değerimiz değerlerimiz bilinsin isteriz.
İsteriz ki severek, sevilerek şu dünyadaki varlığımız onaylansın, değerimiz bilinsin ve bütün bunlardan ayrı olarak sevenin gözünde yeni ve farklı değerler taşıyalım.

Fakat..
Ne tuhaf ve ne acıdır ki, sevilmekle beğenilmek her zaman barışık değildir.
Her zaman birbirlerini besleyip büyütmezler.
Modern ilişkiler dünyasının en pis, en tatsız, en mide bulandıran çatışma ve ayrılık noktalarından biridir bu.
Ama gizleriz bu gerçeği kendimizden.
Oysa dost dertleşmeleri, psikoterapist divanları, gizli günlükler bu berbat çatışmanın izlerine tanıktır.
Leyla, Ahmetin kendisini sevdiğinden emindir ama beğendiğinden bir türlü emin olamaz.
Ahmet, Neclanın aşkla bağlandığından emindir ama onun gözünde değerinin ne ve ne kadar olduğundan bir türlü emin olamaz.
Şimdi bir parantez açarak özdeğerini bilme ve öz-beğeni üzerine Amerikan tarzı bir sosyal psikoloji araştırmasının sonucundan söz edeyim.

İnsanlar yüzde yetmişe yakın oranda kendi değerlerini bilme konusunda başkalarının görüş ve yaklaşımlarını hiç kale almadıklarını iddia ediyorlar. (eh, bunun için araştırmaya gerek yok aslında, kime sorsan ‘başkasından bana ne, ben kendimi bilirim’ der, sonra da tam tersi yolda hayatını heba eder!)
Ama biraz daha ince eleyip sık dokunduğunda, bu kişilerin tamamının ‘sosyal Göz’ün kendilerini nasıl değerlendirdiğine büyük önem verdikleri ve özbeğenilerinin tamamen başkalarını bakışına dayandığı ortaya çıkıyor.

Matrak, değil mi?
Ama aslında normal olanı da bu..

Açıkçası özbeğeni ve kendi değerini bilmenin yolu ‘kendinden’ değil başkalarından geçiyor, özellikle de değer verilen başkalarının gözünden ve sözünden..

Parantezi burada kapatıyor ve ilişki dünyamızın acı verici gerçeğine dönüyorum.


Güven  vermeyen bir sevgi.. Nasıl da yoksul!

Beğenildiğine inandırmayan bir sevilme biçimi.. Nasıl da cılız, nasıl da içten içe hırpalayıcı!

Düşünüyorum da..

Sevme biçimlerimiz sevgilimizin patronunun kıytırık bir takdir ifadesi kadar bile ‘değer’ bilir olmuyor, olamıyorsa… Ve çoğumuz bizi sevenin ‘gözünden düşeceğimiz’ endişesiyle perişan oluyorsak..

Demek ki, şu modern zamanlara has sevgide garip bir yamukluk, derin bir yanlış var..

Öyle değil mi?

Haşmet Babaoğlu

 

 

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
7 Eylül 2008 Pazar 00:41:20

Gün Batımı Gibiydi Gidişin

Islaktı bakışların, üşütüyordu
ince bir hüzündü gülüşün
suskunluğun kanayan gökyüzüydü
yüzüne baktım;
her çizgisi ayrı ayrı anlattı umutsuzluğu
şakakta soğuk namlu ucuydu bakışların..

mezar sessizliğinin korkunç yankıları
ruhuma çarparak çoğaldı
anladım ki, yapacak hiçbir şey yoktu
hiçbir şey.
yine de konuşmak istedim
sorular sormak istedim.
‘’sus!’’ dedi suskunluğun
‘’sözcük ötesi anlamalarda kal
ya da anlama..’’
ya da anlamadım. . anlayamadım....

işte tam o anda
bir martının kanadı değdi
keskin bir bıçak gibi ruhuma
sonra bıraktığın işaretler birer birer silindiler
efil efil bir esinti söndürdü kandilimi
ışık günü terketti

gün batımları gibi mağrurdu gidişin
öfkeliydin, acımasızdın da..
gururun belletiyordu rolünü sana
unuttuğun repliği anında fısıldıyordu kırılmışlığın

sonra yüreğini gördüm.
yaralıydı
hem de derin ve büyüktü yara
yiğitler yiğidi bu kalp korkuyordu
korkuyorduk, çok korkuyorduk
kayıp aşkın ışığı zar zor aydınlattı yüzümüzü
dökülen son yaprağın hüznünü gördüm
sararmış yüzünde

gün batımları gibi mağrurdu gidişin
ıslaktı bakışların, üşütüyordu
ve korkuyordun, korkuyorduk..

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
7 Eylül 2008 Pazar 03:53:57


Sevgi
al bir simetri oluşturdu suskunluğum
şehvete yenik düşen bir sen sonrası gecede
kapılar kapanırken yüzüme bir bir;sürgün sevdana

kucağına düşen o sonbahar yaprağının sarısındayım
aldanışlarımda hoyrat bir saplantı gözlerinin buğusu
pembe bir düş dönümü söylenen perili bir masal aşk
ılık sıcağında kaybolduğum yumuşak bir okşama
yastığımın altında sakladığım her şiir sana
ıraklarda bir kuş uçar yüreğimin baharına türkü türkü

bin bir gece anlatılan masalların anlatıcısına verdim öykümüzü
İkarus;un kanadından damladı kan yatağa
Rus ruletini oynayan son kumarbazda patladı sevda;yüreğinde öldüm

kızılca kıyamette yürek her yeni gün
esrik şarkıların tümü dilimde bugün yine
rüyalar çaldı bütün renkleri;bir sen kaldın bana
ey kırmızım! tadın bunca zamandır içimde

çisil yağan yağmurun ıslaklığında güneş
açık kapımı çalmaya da gerek yok
limanımda yanan gemiler yeniden demir atmış
aşk
ritüeller düzenledim senin için/bir kez daha

aşk kapıyı bir kere çalar
ve asla unutulmaz dokunuşu

Atilla Güler



Sahra basak (senanurr)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1468
7 Eylül 2008 Pazar 15:34:27

BEN SEVDALI BİR BULUTUM

Güneşe nokta koydu ay ışığı sessizce
Dolunay dokundu geceme gelince akşam
Yıldızlar sinsice doğdular üstüme
Düş yağmurlu gecemde
Senin yüzünden zerresi kalmadı gözyaşımın
Mahcup oldum el aleme,utandım
Seni sanıp göz ettim,içlerinden birine
Bir tutam sevgi koydu, yanmış avuçlarıma
Sonra geldiği gibi gitti
Rüyalarımı da götürdü giderken
Savurdu dağdan dağa umudumu
Alıp götürdü beni

Ben sana sevdalı
Bir küçücük buluttum oysa
Anlamazdı kimseler
İçimdeki isyanı
Bir tek umudum sendin
Sen bile anlamadın, sen bile
Birazcıkta bunadır sitemim

Biliyorum korkuyorsun Güneşten
Bir yanın sevdaya tutkun
Bir yanın çekingen
Bir yanın ömürlük olsun diyor sevdam
Hadi saklan yüreğime
Ömürlük bir sevda arıyorsan

Yüreğin üşüdüğü gün
sıcacık bir günü düşün
sıcacık bir bahar gününü
umudun büyüklüğünü
ve sonsuz maviliğini göğün

yüreğin üşüdüğü gün
bir çocuğun gülüşünü düşün
bir çocuğun beyaz düşünü
göveren dal uçlarını
çatlayan tomurcuğu
ve çiçeklenen yerini her öpüşün

yüreğin üşüdüğü gün
bir ormanın gümbürtüsünü düşün
bir ırmağın türküsünü
bulutların beyazlığını
güneşin kızıllığını
ve ısıtan yanını özğürlüğün

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
7 Eylül 2008 Pazar 15:53:30
selam sevdalı yürekler

Sayfa:16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25İlk sayfa « Geri · İleri » Son sayfa