|
Gönderen | Mesaj |
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:49:54
|
|
|
Karşımdasın işte... Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni. Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim. Tıkandığım o an, Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte, Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim. Ellerim boşlukta, ben darda kaldım. Ellerim buz gibi, ben harda kaldım. Bir senfoni vardı kulağımda çalınan, bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tir..” Şimdi bana, geçen o zamanın Unutulmaz sancısı kalır
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
NAZIM HİKMET
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:51:04
|
|
|
Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tir..” Şimdi bana, geçen o zamanın Unutulmaz sancısı kalır
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:52:01
|
|
|
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:52:36
|
|
|
Yüreğim isyanlarda, Senli son günlerin deminde! Sessizce çığlıklar atıyor içten içe, Paslı bir bıçakla söküyorum içimdeki seni! Gel-gitleri hiç böyle olmamıştı yüreğimin Uzaklardan hissetmiş, yüreğinin soğukluğunu, Eskidi dediğin, silip attığın sevdamı. Duygularım, Bir okyanus ortasında çırpınışta, Ayaz gecelerde üşümekte çırılçıplak Unutulmuşluğu sindirmekte içi titreyerek
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:54:05
|
|
|
"Yalnızım çünkü sen varsın"
"gel" desen gelirdim gittiğin uzakta bendim dağ gibi bir ihanetten düştüm bu kendime son gelişim
ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime kendimi suçüstü yakalıyorum ve kentsizliğimin isimsizliğini Araz`a uyak düşüyorum gözlerime senden düşler sürüyorum ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor bana en büyük tehdit yine ben oluyorum sonra bir durağa yaslanıyorum sonra bir kente ve sen gidiyorsun ben kanıyorum diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun" oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun
yorgun Haliç`e biraz inat biraz ihanet bırakıyorum ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum aklıma düşüyorsun düşüyorum düşünce üşüyorum azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum yalanlarımla bir hiçlikteyim beni içinden kaç
bu kentte her yağmur kendini ağlar aklıma düşsen yalnızlık oluyorum ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir nerde kimi üşüyorsun artık kendini yakan bir ateşim kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz şimdi boş duraklara yaslanıyorum boş kentlere oysa "gel" desen gelecektim
gün düşlerime dönüşlerimde bakışın içiyor beni gözlerimden gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara uzaklığına uzanıyorum sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan yıkılıyorum şarkılara "kimseler biliyor" yalnızlık dostumdu şimdi korkum oluyor oysa "gel" desen gelecektim
artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan kendimi yitirdikçe sana gidiyorum göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum uysal yalnızlıklar satın alıyorum gülüşümle ödeyerek ve içimde yalancı bir katil taşıyorum yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben kirli sözlerimi temize çekme oysa "gel" desen gelecektim
gözlerim ihanete ihbar taşıyor kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına sözü namluna sürmelisin şimdi en yaralı yanımdan vurmalısın beni çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır
avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam susuşuna kan döküyor gözlerim sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun oysa bilmelisin Araz`ım kimsenin içi görünmez ve hiç bulamadıklarını asla yitiremezsin bak şimdi aramızda sessiz kalıyor söylenecek bütün sözler
her sabah akşam oluyorsun alnından ellerine damlıyorsun yüzündeki yağmurla iniyorsun kente içine dert oluyorsun kentin dışına yağmur yüreğinde dağılıyor kristal şehirler duvarların kan öksürüyor ve sen başkalarının gözlerini yüzümde aramamayı öğreniyorsun beni bir durağa yaslıyorsun beni bir kente gidiyorsun oysa "gel" desen gelecektim
susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın en susmakta neydi öyle sen en dinlerken biliyorum Araz`ım insan kendini bulmamalı, hep aramalı gittiğin yerden başlıyorum öyleyse gece cinnetlerimi de alıp yanıma
denize bakmayı bilmeyenler bir gün mutlaka boğulur işte bundandır gözlerinden kaçışlarım
siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı
ben şimdi gurbetim içimde taşıyorum heba olsa da senlerce yılım oysa "gel" desen gelecektim
ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden şairler ölüdür derler inanmıyorum
en karanlık ceketimi giyiyordum ışığa kördüm çünkü şimdi ise güneşe ilerliyorum dirilmek için
kimliği paslanıyor eski bir anarşistin gecenin kör gözünden utanıyorum hadi bana en militan kelimelerle saldır batır içime cümlelerini beyhude bir dehşet bırak hak ediyorum
gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime can kaybından ölüyorum cenazemde namaz kılacağım zan altındayım yalanıma inanıyorum
yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin kinim kendime susuşum sana küsüşüm tüm dünyaya
üstü kalsın ihanetimin "gel" desen gelecektim
yine bir tren geçiyor içimden sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan süsle beni ey aşk geçtiğin yerleri öpüyorum
yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum dişlerindeki nikotin tadı terkimde sirenler ve ateş hatları içip sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla yasadışıyım tutukla beni gözlerimden
kalemim bitti yitirdi şiirini şuur öldü kanımdaki mürekkep balığı solumdaki sise intihar etti intiharlar bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek yaşamak için geç bir zaman ölmek için ise erken
çok davullu bir senfoni sürçüyor dikiş tutmaz ayrılığımda kirpiğinden yapılma bir darağacına geceyi asıyorum yoksun bu yağmurlar ıslatmıyor beni bir durağa yaslanıyorum sensiz gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum "gel" desen gelecektim oysa
kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor şimdi herkes biraz sen biraz acı göğsümde bir vagon gizli sözle
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:56:05
|
|
|
denize bakmayı bilmeyenler bir gün mutlaka boğulur işte bundandır gözlerinden kaçışlarım
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:56:34
|
|
|
sen unutmaya sevdalısın bende sana sevdalı
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:57:07
|
|
|
Seninle olmanın EN GÜZEL yanı ne biliyor musun? Elin elime değmeden awuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek Seninle olmanın EN KÖTÜ yanı ne biliyor musun? "Seni Sewiyorum" sözcüğü dilimin ucunda ısırırken her buluşmamızda saatglerce hawadan sudan söz etmek... Seninle olmanın EN HEYECANLI yanı ne biliyor musun? Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek, birlikte ağlamak,gülmek we yanımdayken seni çılgınca özlemek.. Seninle olmanın EN ACI yanı ne biliyor musun? Kalabalık ortamlarda seni düğer dostlarınla paylaşmak. Telefonda konuştuğun yolda hatırını sorduğun insanları çocukca kısakanmak. Yaşadığın eski aşkları dinlemek. Seninle birlikte olmanın EN MUTLU yanı ne biliyor musun? Tanıdık biriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana.. Elimdeki şemsiyeye inat, Yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeği seni beklemek.. Aynı mekanda aynı yiyecekleri yemek, şarap içmek.. belki wişne wotka. Seninle olmanın EN ZOR yanı ne biliyor musun? Seni kaybetme korkusuyla hayatta tattığım o tarifsiz duygularımı, umut denizinin ortasında küreksiz bir sandalda hapsetmek.. Sewgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak yalın ayak yürümek bıçağın keskin yerinde kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğine.. Seninle olmanın TEK YAN ETKİSİ ne biliyo musun? Nereden bileceksin? Sen benimle hiç olmadın kii! Olsaydın awuçalrım terlemezdi.. Isırmazdım dilimin ucunu.. Özlemezdim seni yanımdayken. Kıskanmazdım korkmazdım yolda yürümektan, ıslanmazdım yağmurlarda.. yıldızlara aya dert yanmaz böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.. Korkmazdım seni kaybetmekten, ayaklarım kan rewan atlardım sandaldan denize.. we her kulaçta haykırıdım seni sewdiğimi .................SEN HİÇ BENİMLE OLMADIN Kİİ.. YA AKLIN BAŞKA YERDEYDİ.. YADA YÜREĞİN..[/i]
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:58:57
|
|
|
.SEN HİÇ BENİMLE OLMADIN Kİİ.. YA AKLIN BAŞKA YERDEYDİ.. YADA YÜREĞİN..[/
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:59:19
|
|
|
Seninle olmanın EN ZOR yanı ne biliyor musun? Seni kaybetme korkusuyla hayatta tattığım o tarifsiz duygularımı, umut denizinin ortasında küreksiz bir sandalda hapsetmek..
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
18:05:08
|
|
|
Suskunuz... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi...
Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin, alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz...
İkimizde cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Belki de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı...
Sen yapamadığın hamlenin, hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden Başka bir şey olmayacağını düşündün hep... Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana daha fazla acı vermemek için susmayı tercih ettim...
İçimden çığlık atarak susuyorum... Susuyorum... İçimde o kadar güzelsin ki... Sana susuyorum...
Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Aslı yok. Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor. O hiç susmayacak... Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak, parçalayacak içimi. Benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar...
Her soğuk üşütemediği gibi, her ateş de yakamazmış insanı... Üşüyorum; alev alev üşüyorum... Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya; gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir şey değil...
Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler... Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam... Sen; içinde baharı gizleyen kışımsın benim...
Ve biliyorum ki o baharın güneşinde tenim esmer olmayacak hiç. Bana susmak düşecek, payıma kilitlenmiş bir yürek kalacak. Kaderi önceden belirlenmiş konuşmalar, paylaşmalar, bakışmalar olacak. Bir yerde aykırılığım tutup sarılsam da içimde sana, sen bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin...
Git diyorum sana, kalma yüreğimde, bu kadar özleteceksen kendini. Bir bakış; gözüm gözüne değiyor; hissediyorum... Gitme diyorum. Kal geldiğin yerde. Ne gitmelerin bitiyor; ne de benim sana kal demelerim...
Hangi aralıkta girmiştin içime anlamadım. Tüy gibi hafif, usul usul inivermiştin yüreğime. Kabullenemedim önce. kocaman yalanlar söyledim kendime. Ben dışımda tutmaya çalışırken seni, meğer içerde hakimiyetin çoktan başlamıştı. Kuşatmıştın dört yanımı; ve kendim için çok geçti. Yerle bir olmuştu her şey. Olmazsa olmazlarım; ilkelerim, yargılarım...
Nasıl bir şeydi, bu beni böyle yağmalayan. Şimdi karşı durmuyorum Sana, nasılsa buluyorsun bir yolunu ve sarmalıyorsun içimi dışımı. Ayak seslerini duyuyorum hangi yöne gittiğini bilemeden. Ben yaşanmış bir aşkta eski yaralarıma yanıyorum, Sen yaralarına benden sevda sürüyorsun. "Belki"lerden, "ihtimal"lerden, "keşke"lerden medet umuyorum, Senin belki de yabancısı olduğun düşler büyüterek...
Ben, suretine değil, aslına dokunma ihtimallerinde mutlu oluyordum. Ben seninle, aynı coğrafyada yaşayabilme ihtimalinden huzur buluyordum.
Şimdi, bilinci küflerinden kurtulmuş bir yürekle, süresi diğer aşklardan çok daha uzun olacak bir aşkın ömrünü anlatıyorum, Sana dair yazılanlarda...
Şimdi, bir sayfa dolusu cümlelerle; bir imkansızlığın mucizeye dönüşünü anlatıyorum...
Şimdi, bozgun sonrası imkansız bir zafer kazanan bir orduyum, bir yenilgide zafer ne kadar anlam taşıyorsa o kadar anlamlaşıyorum...
Şimdi ben, dağıldıkça kurulan yeni düşlerde Sana bakıyorum… Umut; hep var olacak çünkü...
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
18:05:44
|
|
|
iyi akşamlar dostlar
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
18:06:13
|
|
|
mesai bitti çıkmak zorundayım hayırlı akşamlar kendinize iyi davranın iyi bakın.
sevginiz daim olsun yüreklerinizde.
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
18:06:25
|
|
|
ii akşamlar yiğit
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
18:07:07
|
|
|
ii akşamlar gül
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
18:07:41
|
|
|
iyi akşamlar yiğit.
iyi akşamlar mustafa
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
20:54:15
|
|
|
Aşk bu dünyanın ölcüleriye acıklanamaz SEVGİLİ O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar Bu yolculukta artık para,tarifeler Bklentiler randevular taksitler ,iş Anneler ve korkular yoktur Aşkın kendi gercekliği vardır SEVGİLİ İnsan başka bir ışığa teslim olur Daha derinden anlamaya başlar bilgeleşir Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur Yükü ağırdır ,KENDİNLE BULUŞMUŞTUR
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
20:54:30
|
|
|
Tanışmadan karar vermeyeceksiniz.. Birini sevip sevmeyeceğinize... Hayatınıza alıp almayacağınıza.... E, zaten normalide bu diyeceksiniz. Evet ama yazılarından ,şarkılarından, şususundan busundan ötürü aranızda parelallik kurduğunuzve sırf bu nedenle çok iyi arkadaş olabileceğinizi düşündüğünüz bir yığın insan var biliyorum.. Ve diyorum ki ( o kadar emin olmayın) En iyisi ( hayran ) olarak kalın... Hayalleriniz yıkılmasın....
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:43:49
|
|
|
çok haklısın yiğit doğrusuda o
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:49:12
|
|
|
tşkler yemliha
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|