|
Gönderen | Mesaj |
|
5 Eylül 2008 Cuma
13:04:36
|
|
|
Merhaba Türkan hoşgeldin
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
22:33:37
|
|
|
selam arkadaşlar nasılsınız bakalım...musatafayı çoktandır bende görmedim...
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
22:34:50
|
|
|
Selam Metin
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
22:35:29
|
|
|
Bugün burası çöle döndü
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
22:36:57
|
|
|
evet ya ben bile burdayım ama yine yeşertemedik fazla.sıcaklar etkisini yitirmemiş kardeş...
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
22:39:29
|
|
|
Yok be Metin,bugün çok ıssızlaştı.Sebebini bende çözemedim.Sohbetin en koyu saatleriydi bu saatler.
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
22:40:33
|
|
|
sağlık olsun hafta sonu sendromu olsun ne diyelim başka...
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:01:13
|
|
|
Evet Metin olabilir.Ben bunu düşünmemiştim.
|
|
|
Sahra basak (senanurr)
1468
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:14:22
|
|
|
merhaba herkese açıkçası mustafa cık kırılmış kime kırıldıysa gurubunu bile terk etti bildiğim bu ikna edemedim
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:20:07
|
|
|
yapma ya neden ya kime kırılmış...
|
|
|
Sahra basak (senanurr)
1468
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:22:51
|
|
|
metin bey bilmiyorum söyletemedim sadece çok kırgın olduğunu bir daha buraya gelmiyeceğini zaman zaman sevdiği bir kaç kişi için göz atacağını söyledi
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:23:51
|
|
|
Selam Sahra hanım.Hoşgeldin.
Özelini bilmem ama sitede onu kıracak bişey görmedim ben sitede.Gözümden kaçmış olabilir ama kırılacak insan değil tanıdığım kadarıyla.
|
|
|
Sahra basak (senanurr)
1468
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:25:57
|
|
|
apo bey bana anlattı kırıldığını gurubu bıraktığını bende geldim baktım acaba ne yazıldı diye bulamadım bir şey özeline yazıldıysa bilmem ama kime kırıldığı neden kırıldığını bir türlü söylemedi tabi bende ısrar edemezdim
|
|
|
Sahra basak (senanurr)
1468
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:26:37
|
|
|
a.selam apo bey unuttum özür ben iyi sizlerd inşallah
|
|
|
5 Eylül 2008 Cuma
23:48:15
|
|
|
Amao çok önceydi sahra hanm.o zamanda neden kime kırıldığını bilmiyordum ama sadece bıraktığını(bırakacağını) okumuştum.
Önemli değil sahra hanım,gönlümüz bir
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
6 Eylül 2008 Cumartesi
01:22:08
|
|
|
Ne çok şey anlatır gözyaşları.. .Bazen söylenemeyen sözlerin sesi,bazen bir pişmanlığın diyeti,bazen de bir sevda nefesi... Sessizliğin çığlıklarıdır aslında gözyaşları...Anlatılamayanı anlatmak ister karşısındakine...
Eğer anlayabilirse...
İnsanoğlu bir garip... Sevinir ağlar,üzülür ağlar,hasret çeker ağlar,kavuşur yine ağlar. Kelimeler kifayetsiz kaldığında,gözyaşları görev başındadır. Aslında ağlayabilmek büyük bir nimet...Ve ağlamak taş kalpli olmadığımızı gösteriyor. Hala insan olduğumuzu, hissettiğimizi, DUYGUSUZ olmadığımızı...
Ama bazen gözpınarlarından aşağı süzülemez gözyaşları... Onlar dışa akıp ziyan etmezler kendilerini...Çünkü çok daha önemli bir görevleri vardır. İçteki bir yangını söndürmek isterler. Göz kapaklarınızın alev alev yandığı,boğazınıza bir şeylerin düğümlendiği, burnunuzun direğinin sızladığı oldu mu hiç? Dikkat ettiniz mi o anlarda gözyaşlarınızın istikameti neresi? En zor olanı bu belki de...
Ağlamak zayıflık mı?Neden ağlamamız gereken anlarda; yumruklarımızı,tırnaklarımız avuçlarımızı kanatıncaya kadar sıkar, boğazımızdaki düğümleri yutkunarak gidermeye çalışırız? Neden kaçırırız buğulanan gözlerimizi başkalarından?
Bakın ağlıyorum işte! Utanmıyorum kimseden... O kadar içime akıttım ki gözyaşlarımı!...Artık zapt edemiyorum içimdeki çağlayanı....
Ağlıyorum dostlarımın vefasızlığı için Ağlıyorum özlediklerim için Ağlıyorum özleyip kavuşamadıklarım için Ağlıyorum içimi acıtan kalp kırıklıklarım için Ağlıyorum istemeden de olsa kalbini kırdıklarım için Ağlıyorum unutulmaması gerekenleri unuttuğum için Ağlıyorum .........unutamadığım için Ağlıyorum yaklaştıkça uzaklaştıklarıma Ağlıyorum tanıdıkça çirkinleşenlere Ağlıyorum kıymetini bilemediklerime Ağlıyorum sevsem de beni sevmeyenlere Ağlıyorum ziyan olan yıllarıma
Ağlıyorum bir ömür ağlayamadıklarıma...
Bir gözyaşı size ne hissettirir?
Ne anlatır gözyaşları... Bir gözyaşına neler sığar?
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
6 Eylül 2008 Cumartesi
01:24:48
|
|
|
|
|
|
6 Eylül 2008 Cumartesi
01:44:27
|
|
|
yemliha süper bi yazıı....   
benim gözyaşlarım çoğunlukla yastığımı ıslatır..bazen içimi söndürmeye çalışır..bazen de güven bulduğum insanların karşısında istemesem de göz yaşlarım akar..
hiç mutluluktan ağlamadım bence her göz yaşı bir acıdır.hayatta yaşadığın tüm acılar elbet yanağımızı ıslatıyor.
insan bazen ağladığına bile ağlıyor.
Ağlıyorum özlediklerim için
Ağlıyorum içimi acıtan kalp kırıklıklarım için
Ağlıyorum ziyan olan yıllarıma...
|
|
|
6 Eylül 2008 Cumartesi
08:39:03
|
|
|
yüreğim sevdiklerimle
|
|
|
Sahra basak (senanurr)
1468
|
|
6 Eylül 2008 Cumartesi
12:47:44
|
|
|
Evlatlarımızı saran tehlikelerin haddi hesabı yok..
Tam bu konu ile alakalı bir yazı üzerinde yoğunlaşmışken bana bazı arkadaşlarımdan ulaştırılan bir yazı elimi ayağımı bağladı..
Hollanda`da yerel bir gazete olan Doğuş gazetesinde çıkan bir yazıyı, arkadaşlarım bana ulaştırdı..
Özellikle Gurbette ve bilhassa Hollanda`da ikamet ediyorsanız mutlaka okuyun..
Okuyun!
İbretle okuyun..
Annem!
Anneciğim..,
3 yıl kadar önceydi, 16 yaşındaydım, hatırlıyor musun? Doğuşta yayımlanan Bir Annenin Feryadı başlıklı bir yazıyı kaç kere okutturmuş ve gözyaşları arasında o acılı anneye dualar etmiş, onun için üzülmüş ve kimsenin böyle bir duruma düşmemesi için dilekler dilemiştik...
Özellikle bizim aile ve kendimiz için dualar etmiştik...
Dizinin dibine oturur, başımı gül kokulu göğsüne yaslar; bal akıtan dilinden nasihatler dinlerdim. Yüreğinin atışında ve her anlatışında bizler vardık. Verdiğin o öğütler, yolumu aydınlatır, ufkumu açar, kendime olan güvenimi artırır, hayata bakışımı şekillendirirdi.
Beynim dinç, ruhum diri, yüreğim huzura kavuşmuş olarak ayrılırdım yanından... Ve biz aile olarak asla parçalanmayacağı derdim kendi kendime... Arkadaş seçimine dikkat et; Sibelle ilişkilerini sınırlı ve mesafeli tut derdin... Dinlerdim ve tutardım da nasihatlerini...
Ama ne oldu da bu hale geldik, hala anlayabilmiş ve sırrını çözebilmiş değilim... Gelsem, kapını çalsam; hem evinden hem de yüreğinden içeri alacaksın, biliyorum; ama, yüzüm yok.... Utanç yığınıyım anne... Hep 16 yaşındaki bebeğin olarak kalsaydım da, sana bu acı ve utancı tattırmasaydım...
İki yıl Atheneumda okudum; benimle gurur duyuyordunuz. Yüzümüzü güldürecek, topluma hizmet eden bir insan olacaksın yavrum; diye, benden herkese övgüyle bahsediyordunuz... İkinci yıl sınıfta kaldım, üzerinde durup, nedenlerini araştırmadınız; sorup/soruşturmadınız...
O yıl ben, Sibelin internet alışkanlığının kurbanı oldum. Sanal ortamda yazışmalar hoşuma gitmişti ve uzun zaman biriyle haberleşmiştim. Dersleri askıya almış, gece-gündüz bilgisayarın başında arkadaşımla yazışıyorduk... Benim bu halimden bile övgüyle bahsediyor, Aferin benim yavruma! Gece-gündüz ders çalışıyor diyordunuz...
Ağabeyimle chat arkadaşlığım Uzun zaman intenette yazıştığımız, hatta kim olduğunu bilmeden, yüzünü görmeden aşık olduğum gençle tanışmak üzere randevulaştık. Korkuyor, çekiniyordum; ama daha fazla dayanamadım ve randevu sözü verdim...
Okanla bir kütüphanede buluşacak ve ben elimde, Kerime Nadirin, hiçkırık adlı romanının okuyor olarak onu karşılayacaktım... Okan, tarif ettiği giyimiyle sözleştiğimiz saatte karşımda duruyordu...
Ama bu olamazdı anne!!! Çünkü karşımda ağabeyim Erhan duruyordu... Aylarca yazıştığım, şiirler gönderdiğim, sevda şarkıları bestelediğim ve hatta sevdiğimi haykırdığım kişi kardeşim Erhanmış... Göz göze geldik, bakışlarımız mum gibi birbirimizi eritiverdi. Bir utanç yığınıydık.. Kanımın donduğunu, dünyanın durduğunu hissettim bir an... Gözlerinde yanan ışığın söndüğünü, alev fışkıran bir ocağa döndüğünü gördüm. Onurluydu, namusluydu ve o bir erkekti... Dövmedi, sövmedi; beni utancımla baş başa bıraktı ve çekip gitti...
Onunla dövüşür, kapışır, kırgın ve küsülü gezerdik ya anne; şimdi onu ne çok özlüyorum bir bilsen!.. Gömlek ve pantolonlarını ütülemeyi, odasına çay-kahve götürmeyi, yatağını düzletmeyi bile özledim anne... O gidince dünyanın yükü omzuma bindi sanki...Ağabeyimin evi neden terk ettiğini hep merak ederdin ya anne, işte gizlenen bu sır ve utançtandı...
Ağabeyimi görmedim ondan sonra; ama, onu görenlerden haberini aldım. İyiymiş, sağlıklı ve çalışıyormuş. Evlenmiş ve bir de kızı olmuş... İsmini de bu yaşamıyasıca kızının adını koymuş...Elif diyorlarmış yeğenime... Ağabeyimin beni affettiğinin bir işareti mi bu anne?
Onun evden gidişinin ve ailenin büyük bir acıyla karşılaşmasının müsebbibi olarak her şeyi askıya almış, okulu boşlamış ve sigaraya başlamıştım. Aşk Çocuklarıyla Tanışıklığım Anne, yine Doğuşt editör imzalı bir yazıda, genç kızlar;Fuhuş Tuzağına düşmemeleri hususunda uyarılıyordu hatırlıyor musun? İnsanoğlu ne çok unutkan oluyor...
Okula artık lafolsun diye takılıyor ve yaşadığım o olayın etkisinden bir türlü kurtulamıyor, değişik yollar deniyor, bir çıkış arıyordum... Okul önünde, sarı saçları, yeşil gözleri, pahalı giysileri ve son model arabası olan bir genç sürekli beni izlemeye başladı. Her türlü konuşma ve arkadaşlık tekliflerini reddettim; diretti, inat etti ve beni pes ettirdi. Beraberce çıkmaya başlamıştık. Beni her gün güllerle; bazen de pahalı hediyelerle karşılıyordu...
Önceleri sadece elimi tutuyor, öpmeye bile yanaşmıyordu. Her hali, tavrı beni kendine bağlamış ve sırılsıklam aşık olmuştum. Onunda beni sevdiğinden ve dürüst olduğundan emindim. Çünkü benden istifade etmeye asla yanaşmıyordu. Her şeyi evliliğe saklamalıyız, seni tertemiz olarak ak duvağınla kabul etmek istiyorum iyordum Romantizmin doruğunda bir aşk yaşıyorduk. Ayaklarım yer değmiyordu. Annem, canım anneciğim! Senin öğütlerini ve başıma nelerin geleceğinin hesabını çoktan unutmuştum.
Bir gün Serhanın oldum; nasıl oldu hala anlamış değilim. Şu an müptelası olduğum uyuşturucuyu, ilk o gün içirmiş olabilir mi diye zaman zaman düşünüyorum.. Ama ne fayda! Zordayım, dardayım, dipsiz karanlık kuyulardayım anne!... Feryadımı duyduğunu ve her gün gözyaşları içerisinde yolumuzu beklediğini biliyorum... Anne! Ağabeyimin evi terk edişine alışamamışken, benim de ortalardan kayboluşum sizi fena halde yıktı biliyorum. Benimle ilgili gerçekleri öğrendiğinizde kahrolacağınızı bildiğimden gitmek zorundaydım anne... Her şeyi anında sana anlatsam bu hallerin hiçbiri başıma gelmeyecekti; ama bunun için artık çok geç...
Serhan, kendisiyle olduğum o utanç anını video olarak görüntülemiş. Bu rezil kaseti size gösterme tehdit ve şantajıyla beni sizden kopardı. Birbirimizi seviyorsak, ailemi evliliğe razı ederim, böyle bir çirkefliğe neden gerek duydun diye sorduğumda verilen cevap benim bitişimin başlangıcıydı....
Ne evliliği be! Bundan böyle benim malımsın ve istediğim şekilde hareket etmek zorundasın! Aksi halde başına gelebilecekleri sen hesapla!.. Fuhuş ve uyuşturucu bataklığındayım Parasız kaldığını söyleyerek baş
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|