|
Gönderen | Mesaj |
|
22 Temmuz 2008 Salı
14:37:17
|
|
|
Gamlı Sapaklar
Yarım yamalak yaşamak türküsü / sevda türküsü yarım yamalak.
Bak / bak gözlerime / ay ışığı bu gece nasıl da çırılçıplak
Nasıl da beyhudedir / erken açan baharlara yaşamak.
Küs çiçekleri ile doldu avuçlarım
Bir yarım kovalarken kendini / kendinden kaçıyor diğer yarım
Uzağına düştü ya serçenin / düştü yaşamın da uzağına arzularım.
Hüzne gebe sabahların
Doğum sancisidir anlattıklarım / anlattıklarım / bozgusuz yazgısıdır papatyanın.
Bak avuçlarıma
Bak / erken açan baharlar / nasıl da bir bir solmakta
Vakitsiz vedalarla dolu dört yol ağızları / bak
Tüm sokaklar çıkmaz / ve gamlı artık tüm sapaklar.
Dön istersen / hadi dön / don geldiğin meçhule
________________Dön / ama yüreğimle birlikte...
Arzu Eşbah
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
14:39:06
|
|
|
Ama aptallıkta aynen öyledir; verdikçe artar, paylaşıldıkça büyür. Üstelik sevgi ile aptallık arasındaki ilişki sadece ikisinin de paylaşıldıkça artmasında, verdikçe büyümesinde değildir. İkisinin arasında çok daha derin, çok daha anlamlı bir ilişki daha var ; Sevgi akılla birleşmediği zaman, derhal aptallığa dönüşebilir.
Benim mutluluk reçetem “insanları seveceksin” ilkesidir. İnsanları seveceksiniz ama karşılıksız seveceksiniz. Çünkü insanoğlu vefasızdır. Çünkü siz insanları severken, onlar size her türlü kötülüğü kalleşliği yapabilir. hem de hemen bugün, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbürgün, ama bir gün mutlaka, hem de çok yakında. İşte bu nedenle insanları karşılıksız seveceksiniz. Ancak böyle hem güçlü, hem sevgi dolu ve bu nedenle de mutlu olabilirsiniz.
İnsanları karşılıksız sevmek, ancak güçlü kişilerin marifetidir. İnsanların hem iyi hem kötü niteliklerini dikkate almadan onları koşulsuz severseniz, yaralanmanız kaçınılmaz olur. Sevginize karşılık beklerseniz gücünüzü yitirirsiniz! Başkalarına, hem de sevdiklerinize, yani sizi kırabilecek, sizi incitebilecek kişilere bağımlı olursunuz.
Peki karşılık bekleyerek sevmek aptallık da, kerşılık beklemeden sevmek daha büyük bir aptallık değil mi? Hem duyguların en güzeli olan sevgini vereceksin, hem de karşılık beklemeyeceksin, bu aptallık değilde nedir? diye düşünüyor olabilirsiniz. Sevgiye karşılık beklememek aptallık değil! Neden sevgiden yanayız? Mutluluk için, yani kendimiz için. Karşılık beklediğiniz anda, bu güzelliği, bu yüceliği, bu tadı, başkalarının iznine ve acımasızlığına, yani başkalarının denetimine terk etmiş olmuyor muyuz?
Sevgi ile aptallığı birbirinden ayıran en ince çizgi; akıldır. Sevgi ancak akıl ile buluştuğu zaman bir anlam kazanıyor. Ve akıllı sevgi karşılıksızdır. Çünkü iki ya da daha çok insanın her an aynı duygu düşünce ve beklentilere sahip olması, aynı biçimde davranması olanaksızdır. Başkalarını ve insanlığı, onlar için değil, kendiniz için sevin. Böylece bitmez tükenmez bir enerji kaynağı emrinizde olacak. Her işte, her ilişkide bir adım önde olacaksınız. Çünkü en başta kendinizle, sonra da herkesle barışık ve dolayısı ile mutlu olacaksınız. Karşılık beklemediğiniz yani akıllı olduğunuz için de, size atılan kazıklar, yapılan haksızlıklar, kabalıklar tepenizden sıyrılıp gidecek. Kötü insanlar, kin ve nefretleri, küçük hesapları içinde çirkinleşip, mutsuz bir yaşamın içine doğru yuvarlandıkça, siz sevginizin ürettiği güzellik denizinde hem yükselecek hem de yüceleceksiniz. Yeter ki sevginize layık olmayan hödükleri, centilmen ve uygar insan kılığındaki kişileri, soyut bir insanlık kavramı içinde eritip saydamlaştırmayı bilin. Bu ise gönlün değil, aklın işidir. Onun için de sevgi akıldır
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
14:42:36
|
|
|
Bu ise gönlün değil, aklın işidir. Onun için de sevgi akıldır
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
14:42:49
|
|
|
Sevginin Gücü :. Mavisi yeşiline karışmış, uzun uzun ağaçların gölgelerini cömertçe sunduğu, türlü türlü böceklerin, çiçeklerin yaşadığı, insanoğlunun pek az uğradığı ormanlardan birinde güzel bir göl vardı. Suyu berrak mı berrak, serin mi serin... Gölün kıyısında hayat bulmuş boynu bükük papatya, yanıbaşında o eşsiz büyülü suyun içinde açmış olan, en az kendi kadar yalnız görünen nilüfer çiçeğine sevdalanmıştı. Onun görkemli görüntüsünü, saf, masum, asaletli halini hayranlıkla seyrediyordu her gün.
LİLYAM çiçeği de kayıtsız değildi sevgili papatyasına karşın. Birbirlerine sevgiyle bakıyorlar, şarkılar söylüyorlardı birlikte. Yalnızlıklarını unutuyorlardı şu koskoca orman içinde...
Tanrım, diyordu papatya içinden kimi kez. Bu güzelliğin yanında benim yerim nedir ki? O suyun içinde yaşar bense toprakta... Elimi uzatsam tutamam bile onu... Oysa öylesine istiyorum ki onun yanında olmayı...
- Ey güzel çiçeğim, ey benim nilüferim seviyorum seni... Lâkin öylesine çaresizim ki... Sana nasıl ulaşacağımı bile bilmiyorum... Evet, orada olduğunu bilmek, sesini duymak, güzelliğini görmek bile yetiyor bana ama istiyorum ki elini tutayım, güzelliğine dokunayım. Gel gör ki ben bir papatyayım, sen ise bir nilüfer... Ayrı dünyalarda yaşayan iki ayrı çiçek...
LİLYA, karşılıksız bırakmadı papatyanın sözlerini: - Papatyaların en tatlısı, kemandan çıkan müzik aynı ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır. Sen başkasın, ben başkayım, sen ordasın, ben buradayım diye yerinme. Gönül sesine kulak ver yalnız... Bir şeyi istiyorsan yürekten iste....Sevgi, aşk, ne büründüğün kıyafeti, ne makamı, ne mesafeleri ne de başka bir şeyi dinler... Onun fermanı okunmaya başladı mı her şey susar. Her şey çaresiz kalır... Sevgi söz konusu olduğunda kişi kendi dışındaki güçlerin insafına kalmaz. Çünkü; kendisi de güçlü bir varlık haline gelir. Ruhunun derinliklerinden gelen bu ezgi güçlenmeye başladıkça kayıtsız kalamaz buna tüm evren... Sen ki benim güzelliğime, aşkınla güzellik katmakta, yalnızlığımı örtbas etmektesin. Benim ve kendinin varolduğumu ispatlamaktasın dünyaya.
Şimdi kapat gözlerini sımsıkı... Sıyrıl tüm düşüncelerinden... Yalnızca ama yalnızca beni düşle... Yanımda olduğunu, gölün sularında elimi tuttuğunu hayal et... İste beni... Göreceksin ki sevginin aşamayacağı engel yoktur!
Papatya, LİLYANIN dediğini yaptı. Yalnızca ama yalnızca onun hayalini doldurdu tüm benliğine. Kendini güzeller güzeli çiçeğinin yanında farzetti. İstedi... İstedi...
- Aç gözlerini!, dedi nilüfer. Papatya şaşkınlık içindeydi gözlerini açtığında. Sevgili çiçeğinin yanında, gölün suları içinde bir nilüfer çiçeğiydi artık o da... ...............
Sevmek... İstemek... Hayal etmek... İnanmak...
Olmayacak şey yoktur! Eğer ki; bu duygulara sahipseniz...
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
14:43:36
|
|
|
Şimdi kapat gözlerini sımsıkı... Sıyrıl tüm düşüncelerinden... Yalnızca ama yalnızca beni düşle... Yanımda olduğunu, gölün sularında elimi tuttuğunu hayal et... İste beni... Göreceksin ki sevginin aşamayacağı engel yoktur!
Sevmek... İstemek... Hayal etmek... İnanmak...
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
14:53:33
|
|
|
İnsanların içinde hep iki ‘BEN’yaşar.
Birincisi ‘Ben olan ben’.
İkincisi ise ‘Başkalarının istediği ben’. Başkalarının istediği ‘Ben’sahtedir yapmacıktır.Ben olan ‘Ben’ise doğaldır.Oysa biz içimizdeki gerçek ‘Ben’i saklarız umursamayız yada bastırırız hep.Çünki başkaları için yaşarız genelde. ‘Ben bir damlayım.Damla okyanusa düştü,okyanus benim’diyor bir düşünür. Başka bir ifadeyle ‘her insan bir alem’.Damla aleme dönüşüyor bu dünyada…Peki okyanus olduğumuzun ,bir alem olduğumuzun farkındamıyız?Diğer insanların bir alem olduğuna inanarakmı bakıyoruz onlara?
‘Gittiğiniz her yere sevgi götürün.ilk önce kendi yuvanıza...Hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin. Yüzünüzden, gözlerinizden,gülüşünüzden ve selamınızdan zerafet eksik olmasın. ‘Sözler kalpten çıkarsa kalbe kadar ulaşır…
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
15:46:55
|
|
|
Severim ben seni candan içeri Yolum vardır bu erkândan içeri.
Beni bende demen bende değilim Bir ben vardır bende benden içeri.
yunus emre
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
17:35:17
|
|
|
selamlar arkadaslar.
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
19:46:03
|
|
|
SLM TÜRKAN SULTAN NASILSIN KELE
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
20:40:05
|
|
|
UMUDUN GÜNEŞİ AŞKLA DOĞSUN
Umut yağmurlarını, aşkla beklemek güzel. Gelecek diye günü güne eklemek güzel. O yârin hayalini umutla kurmak güzel. Kafdağı’nda umudun yurdunda durmak güzel. Zifiri gecelerde sabaha dalmak güzel. Yaşayarak umudun hazzını almak güzel.
Gönlümüze umudun rüzgârı aşkla essin. İsterse yolumuzu taş yürekli dağ kessin.
Aşk denizinde umut yelkeni açmak güzel. Aşkta umutsuzluktan umuda kaçmak güzel. Hayaller ülkesinde umuda varmak güzel. Yedi iklim dört köşe, umutla sarmak güzel. Nurlar içinde doğan güneşe bakmak güzel. Güneşin ateşini umutla yakmak güzel.
Ruhumuza umudun yağmuru aşkla yağsın. Umudun varsa korkma! Ey aşkım! Sen bir dağsın.
Umudun ekseninde paradoks çizmek güzel. Muhabbet deryasında aşk ile yüzmek güzel. Cananın yollarında bıkmadan gezmek güzel. Canını canan için korkmadan ezmek güzel. Ey sevgili! Uğruna umutlar dizmek güzel. Kendi gök kubbemizde bulutlar çizmek güzel.
Üstümüze umudun güneşi aşkla doğsun. Umutsuzluğu zaman, mekân umutla boğsun.
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
23:14:39
|
|
|
Aklım hep sende kalacak
Eserse bu rüzgar böyle Al çiçeklerim solacak Yar nerdesin haber eyle Böyle halimiz nolacak
Erdinmi şimdi murada Ne vardı sanki şurada Sen orada ben burada Ömrümuz böyle geçecek
Kopamayız nere gitsek Yüreğimiz düşmüş tutsak Biz bizleri anlamaz`sak Derdimizi kim bilecek
Yollarına bakarken gel Cay fikrinde geri dön gel Can bedende çıkarken gel Aklım hep sende kalacak
|
|
|
22 Temmuz 2008 Salı
23:15:48
|
|
|
Kopamayız nere gitsek Yüreğimiz düşmüş tutsak Biz bizleri anlamaz`sak Derdimizi kim bilecek
merhaba
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
00:02:08
|
|
|
MERHABA GÜL
|
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
11:22:24
|
|
|
yemliha çok güzel teşekkür ederim.
|
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
12:58:17
|
|
|
mehaba arkadasalr.
|
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
13:09:50
|
|
|
merhaba türkan sultan nasılsın
|
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
13:35:18
|
|
|
MERHABA HOŞ GELDİN TÜRKAN
|
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
13:45:41
|
|
|
türkan sultan hoşca vağıt geçirimisen
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
14:53:02
|
|
|
rica ederim gül merhaba arkadaşlar
|
|
|
23 Temmuz 2008 Çarşamba
15:18:53
|
|
|
merhaba
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|