|
Gönderen | Mesaj |
|
2 Haziran 2008 Pazartesi
16:41:18
|
|
|
Hoş buldum Elvan.Teşekkür iyiyim sadece biraz yoğunum.Sen nasılsın?
Menekşe hanım siz nasılsınız?
|
|
|
2 Haziran 2008 Pazartesi
16:44:26
|
|
|
tşkler abdulllah şükr
kendinize iyi bakın mutlu kalın sevgi diyarında kalın
|
|
|
2 Haziran 2008 Pazartesi
17:29:42
|
|
|
insan önce kendini ıslah etmeli kendinden başlamalı beyninden kalbinden başlamalı.çürümeyen ruh toprak olacak benedene şahitlik yapar zamanı geldiginde iş işten geçmiş olacak ahlar vahlar boşa çıkacak .zamanı geldiginde
|
|
|
2 Haziran 2008 Pazartesi
23:21:37
|
|
|
İyi geceler Elvan
|
|
|
2 Haziran 2008 Pazartesi
23:30:34
|
|
|
Benim ses var görüntü yok
|
|
|
3 Haziran 2008 Salı
01:22:51
|
|
|
9 ihtimal
1- Düşündüğünüz, 2- Söylemek istediğiniz, 3- Söylediğinizi sandığınız, 4- Söylediğiniz, 5- Karsınızdakinin duymak istediği, 6- Duyduğu, 7- Anlamak istediği, 8- Anladığını sandığı, 9- Anladığı... arasında farklar vardır.
Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için
en az 9 ihtimal var.
Sylviane Herpin
|
|
|
3 Haziran 2008 Salı
09:25:16
|
|
|
Günaydın Arkadaşlar
Yanlış anlamaları da ortadan kaldırmak için üç şey gerekli bence.Dinlemek..Konuşmak..karşındakinin bakış açısından görebilmek yani anlayabilmek.Ne demiş atalarımız;Hayvanlar koklaşa koklaşa,insanlar konuşa konuşa anlaşır.
Herke mutlu ve umutlu günler dileği ile...
|
|
|
3 Haziran 2008 Salı
09:47:40
|
|
|
Günaydın Elvan Kusura bakma bir ceee deyip kaçmak zorunda kalıyorum
|
|
|
3 Haziran 2008 Salı
09:52:57
|
|
|
Teşekkür ederim Elvan
|
|
|
3 Haziran 2008 Salı
19:50:18
|
|
|
http://www.ortanokta.com/freeqeen_0116/blog/blogid=751934#blog bu akşam yollarda yalnız başıma içimde acılar hep sensiz gezdim kalbimde sevgini kurşuna dizdim lanetler yağdırıp senin aşkına
bulutlar kapladı tüm gök yüzünü sildim hayalinden mahsum yüzünü mendille bağlayıp iki gözünü kalbimde sevgini kurşuna dizdim
aklımda yaşanmış günler vardı her biri sen dolu hatıralardı ellerim titredi gözüm yaşardı kalbimde sevgini kurşuna dizdim
Bulutlar kapladı tüm gökyüzünü Sildim hayalimden mahsum yüzünü Mendille bağlayıp iki gözünü Kalbimde sevgini kurşuna dizdim
|
|
|
3 Haziran 2008 Salı
19:51:27
|
|
|
http://www.ortanokta.com/freeqeen_0116/blog/blogid=691748#blog Bir gün hayatımdan ördürürcesine çıkacaksın.ve ben seni hep son günkü halinle hatırlayacağım.seni en güzel halin neydi diye düşünüyorum. Ve içimden bir ses yıllar öncesine götürüyor beni ...
Seni her halükarda içimde hissedebiliyorum. İşte olayımın en güzel yanı bu. Sen ne kadar anlayabilirsin bilemiyorum. Ama benim gibi her şeyden ve herkesten uzak bir hayatın olmasaydı bunun ne demek olduğunu anlardın. Seni anlıya biliyorum sevdiklerin ve sana destek veren herkesin yanında ağlamak bile senin doğal. Benim için lüks olan her şey sana doğal geliyor.
Şimdi yatıyorsundur. Bir sigara yakmış yatağının ucunda yaşadıklarını ve benim sana söylediklerimi ve hatta yaşadıklarının bir hata olduğunu düşünüyorsundur. Kanayan yarayım senin için biliyorum. Bir hata. Bir yanlış. Oysa sadece sevmiştim seni. Hala aklımın bir ucundan çıkmıyorsun. Son kez çıkmayan olacaksın. Seni asla unutmayacağım. Yerlerde sürünüp yok olsam, evlenip çocuk sahibi olsan ve adım bir yana, dünyada olduğumu unutsan ben yine bıraktığın yerde olacağım.
Parktaki çocuklara bakıp seni yaşayacağım. Söküp atmam gerek içimden seni. Hayatımın kalanını sensiz yaşamayı öğrenmeliyim. Ve öyle ki hiç sızlamamalı içim seni gördüğümde. Sen utanmalı, sen başını eğmelisin. Yaptıklarından utanmalı, iliklerine kadar üşümelisin yazın kavurucu sıcaklığında...
Ama olmaz bunu sana yakıştıramam. Sen bunları yaşamamalı, görmemelisin. Korkma yavrucuğum ben gizli bir köşeden seyreder sonra usulca kaybolurum. Sen hiç görmezsin beni. Belki bir gün ortak bir tanıdığımızdan haberlerimi alırsın. Olur da hakkımda kötü bir şeyler duyarsan ne olur kulak asma yalandır mutlak. Senin üzülmen için söylenmiştir.
İçim yanıyor kimseye anlatamıyorum. Hoş sen bile anlayamadıktan sonra kim anlasın. Bana güldüklerini biliyorum bunu iliklerime kadar biliyorum. Varsın olsun, gülsünler, ben biliyorum içimdekileri. Yorgun bedenimi yıldızlara taşıyacaklar bu benim en mutlu günüm olacak. Sevdiklerimi oradan görebileceğim. Bir kahve telvesi, bir sigara dumanı kadar yakın olacağım sana. Sana ve sevdiğim tüm insanlara.
Son bir sevgi son bir mutluluk yakaladım seninle, belki de çok kısaydı kimileri için. Nereden bilsinler benim için bir ömre bedel olduğunu. Ben gözlerimde yaşadım bu aşkı ve yine gözlerimde bıraktım umutlarımı. Bunları bir gün okuyacak mısın? Okurken ağlayacak mısın bilemiyorum. Ama beni anlayabilmen için çok zaman geçmesi gerekiyor belki yüzyıllar. Yalnızları oynuyorum sen bile farkında olmadan. İşte ben buyum, kimsenin istemediği, kimsenin anlamadığı. Anlamak istemediği. Uykuların en tatlısı senin için olsun canımın içi...
|
|
|
4 Haziran 2008 Çarşamba
11:39:07
|
|
|
Bir hayattı yaşandı bitti deriz Geçen her saniyede zamana sitem ederiz Günü yaşamayı bilmeyiz geceye sitemler ederiz Hayatın akışını oturarak değiştiremeyiz...
Yaşamda kolay olan nedir söyleyin bana? Geçmiyor zaman istekleri saymakla Birdaha gelmeyeceğiz bu hayata Aklın yolu birdir her giden yol farklı olsada...
Ne kederler dertler varken Yaşama bu sitem neden? Yaşama şükreden onca insan varken Bilinmez bir yol çizmek neden
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
00:07:43
|
|
|
|
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
23:00:15
|
|
|
Lolita ihtilali! "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı" Sayfayı çevirin: Edirne`de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin`den Sivas`a kadar Türkiye’nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde? Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" var. Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent`te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım: "14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selulit tedavisi yaptırmak istiyormuş. Geçenlerde bir kız elinde Engeline Jolie`nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bunun ki gibi dudak istiyorum" demiş, 18`lik bir kız da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara’nın ya da Diesel`in 34 bedenine sığmak... Bunun için yarışıyorlarmış: "Çünkü televizyon da gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo olmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, bolca sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yasamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar" Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" oldu?unu soyluyor: "Ben de anneyim, 18`lik `lipolu` (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip `Dudağımızı şişir` diyenleri `Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin` diye geri yolluyorum" * * * Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekologun gözlemleri daha da çarpıcı: "Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu soyluyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: Batı’da ergenlik yaşı 16-17`den 11-12`ye geriledi. Amerika`da 10 yasa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artik... Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - seksuel uyarımın artması"... Yani, okulda, cevrede ve özellikle de medyada cinsel teshirin yaygınlaşması... Bastan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise ca?inda, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta... * * * Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: iyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları bas tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekûn bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. Can Dündar
|
|
|
8 Haziran 2008 Pazar
14:07:00
|
|
|
|
|
|
8 Haziran 2008 Pazar
19:08:34
|
|
|
Alıyorum seni avuçlarımın arasına Ne kadar güzel kokuyorsun Cennet kokusu adeta İşte vatanımın öz toprağı Sürüyorum vücuduma senin tüm saflığını Sürüyorum tenime senin bereketliliğini Hissediyorum senin sonsuz gücünü Hissediyorum senin ateşini yüreğimde Duyuyorum senin nefes alışını Duyuyorum senin haykırışını Sarmış sevgin her tarafı yanımı Senin adın geziyor dilimde Kara toprak,kara toprak, kara toprak
Nice rüzgarlar esti buralara Kanlar akıtıldı mehmetçiklerimizden Nice gözyaşı döküldü analarımızdan Nice davalarla boğuşuldu yiğitlerimizden
Sevginin ilk filizlendiği yer kara toprak Helal ekmeğin piştiği yer kara toprak Kumruların çiftleştiği, yavruların doğduğu Gönüllerin ilk buluştuğu yer kara toprak Bıkmadan, usanmadan, yılmadan Asırlardır bizleri ağırlayan Hüzünleri, sevinçlerimizle birlikte paylaşan Sevdiklerimizi emanet ettiğimiz yer yine kara toprak Toprak parçası deyip geçme evlat ! Sakın ha evlat
|
|
|
8 Haziran 2008 Pazar
19:09:02
|
|
|
maskeli baloya benzer hayat
Hangimiz deli gibi sevmedik ki Hangimiz bazen ölmek istemedik ki Hangimiz kadere isyan etmedik ki Gülerek ağladık Ağlayarak güldük Bazen de cehennemde yüzdük Bazen de cennete yaşadık adeta
Kimimiz pembe hayaller kurduk Kimimiz yalanlar uydurduk Kimimiz de dağları yıkmak istedik Öfkelendik, kızdık, hayata küstük
Hayat bir şelaleden farksız Durmadan akıp gidiyor aralıksız Akıtılan gözyaşlar, resimler ölümsüz Hayat devam ediyor katıksız Bir maskeli balodan farksız Bir ömür uzuyor renkli renksiz Bu ölümlü dünyada tohumlu tohumsuz
Ne için yaşıyoruz ? Kimin için yaşıyoruz ? Cevaplanması zor sorular Çözülmesi gereken buzlar Bitmek bilmeyen doğumlar Uğruna harcanan emekler Gitgide artan umutsuzluklar Bir yandan da . . . .
|
|
|
9 Haziran 2008 Pazartesi
03:58:34
|
|
|
Aramıştım umutla, sabırla, yıllar yılı. Sonunda bir bir topladım parçalarını.
Ellerini bulmuştum önce. Yalnız, lacivert gecelerimde dolunaydan ışıltılar getirmişti avuçlarının içinde.
Yüzünü bulmuştum. Durgun bir gölü süsleyen, bembeyaz nilüferlerin güzelliğinde. Yüzüne damla gibi yayılan gülüşü de.
Uzak birer yldızda bulmuştum ışıltılara dönüşen gözlerini de. Dudaklarını bulduğumda yanmıştı tenim. Yanar dağlardan kopan kor ateşler değmişcesine.
Bir şelalede bulmuştum saçlarını. Gökkuşağının ışıltıları sıvanmıştı her bir teline. Gün doğumlarının taze kızıllığı teninde. ilkyazların buram buram kokusu içinde.
İşte böyle... Bir bir, parça parça toplayıp, bir sen yaratmıştım içimde.
Sana bir de yürek bulmalıydım. Bütün korkularını silip, içine yudum yudum sevgi doldurmalıydım.
Buldum da... Ama, ya istemedin, ya da korktun almadın. Alışmıştın bir kere, hep böyle, sevgisiz de yaşanır sandın.
Yeniden, bir bir ayrılıp dağıldın. Kristal bir ayna kırılmışcasına. Kırılıp bin parçaya ayrılmışcasına. Böyle kırılmak bir yana, öylesine acıyor, kanıyor ki yüreğim, o binlerce cam kırığı saplanmışcasına.
Yaşar Yıldız
|
|
|
9 Haziran 2008 Pazartesi
12:19:48
|
|
|
Kız bozuk çıktı...
Gençtim, aşıktım…
Sevdiğim kız, bir başkası için terk etti beni…
Üniversitede okuyordum ve finallere hazırlanıyordum… Terkedilmiştim…
Umutsuz bir halde eve geldiğimi, babamın buzdolabında acil durumlar için sakladığı bir büyük Yeni Rakıyı, su içer gibi kafaya diktiğimi ve yatağa kadar gidebildiğimi hatırlıyorum.
Bir süre sonra, yattığım yatak yerden yavaşça yükselmiş, belli bir yüksekliğe ulaştığında çıldırtan bir hızla kendi ekseni üzerinde dönmeye başlamıştı.
Kendime geldiğimde , başım klozetin neredeyse içindeydi.
Ne sevdiğim insanı öldürmek ne de intihar etmek aklımın ucundan bile geçmemişti.
Sevmiştim, terkedilmiştim, üzülmüştüm, midemde bir sancı ve ağzımda buruk bir tat vardı…
Yaşam devam ediyordu.
Gazetede okudum.
Evlendiği kadının rujuyla “…anne , baba sizi çok seviyorum., kız bozuk çıktı” yazdıktan sonra , eşinin ağzına dayadığı tabancanın tetiğini çeken ve ardından kendi kafasına sıkan adamın öyküsünü.
Lanet olsun dedim. Lanet olsun törenize, geleneğinize…
Güldünya’yı hatırladım.
Amcasının oğlu trafından tecavüze uğradıktan sonra , ailesi tarafından istanbul’a yakınlarının yanına gönderilen Güldünya… İki erkek kardeşi yememiş içmemiş , namus belasına peşine ve gene namuslarını temizlemek adına kurşunlamışlardı Güldünya’yı. Ölmemişti Güldünya… Hastanede yaşam savaşı veriyordu. Kardeşleri hastane yatağında kurşunladılar Güldünya’yı . Namusları temizlenmişti.
Sevgili Barış Manço’nun, billur sesli bir kadınla yaptığı düet, “alla beni pulla beni “ şarkısı geldi aklıma…
Erkek , biraz da, aşkın kendisinde yarattığı duygularla, gerçekten yapabileceğine inanarak
“Senin İçin dağlar deler yol açarım yar,
Senin için denizleri kuruturum yar
Senin için gök kubbeyi yerlere çalarım yar
Canım iste canım bile sana kurban yar” derken;
Kadın , bırak dağları delmeyi, denizleri kurutmayı, gök kubbeyi , canını vermeyi,
“alla beni, pulla beni, al koynuna yar” diyordu.
Kadın, gerçekçiydi, kadın sevmek ve sevilmek istiyordu.
Ama namus belası , töre girince araya, uğruna dağlar delinen, denizler kurutulan , canlar verilen, kadının canı hoyratça alınabiliyor, erkek kanlı ellerini göstererek namusumu temizledim diyebiliyor.
Yaşadığım ülkede namus insanların kafasında değil, bacak arasındadır
Gene lanet olsun ki, namus için can alan da , can veren de bu ülkenin insanlarıdır ve bu insanlar içinde yaşadıkları toplum tarafından cesaretlendirilmekte ve korunmaktadır.
Töre için, namus için kadınlarımız, boğulmakta, ezilmekte, bıçaklanmakta, kurşunlanmaktadır.
Devlet , vatandaşı olan kadınların en temel hakkı olan yaşam haklarını korumamakta, aileler saklamakta, mahkemeler, namus adına işlendiği söylenen cinayetleri , ağır tahrik olarak değerlendirerek adeta teşvik etmektedir.
Doğu ve güneydoğuda intihar eden kadınlarımızın sayısındaki artış, emin olun ki, kadınlarımızın içinde yaşadıkları psikolojik problemlerden değil, zorlamalardan, hatta intihar süsü verilen cinayetlerden kaynaklanmaktadır.
Bu ülkede , her töre cinayetinden sonra, bazıları kahve köşelerinde cigaralarını sarıp, çaylarını yudumlayıp, “…eferim namusunu temizledi, oğlan …” derken , bazıları da, çeşme başlarında , mahalle aralarında, yüzlerinde çok bilmiş edalarıyla, başlarını da sağa sola sallayarak “ … olacağı buydu, kız bunu hak etti … “ diyebilmektedir.
“kız bozuk çıktı” olayında aslında ne oğlan namusunu temizledi, ne de kız ölmeyi hak etti.
Şimdi; oğlan da , kız da ayrı hastane odalarında yaşam mücadelesi veriyorlar.
Keşke insanlarımız aşkları için ölmek yerine , aşkları için yaşamayı ve yaşatmayı tercih edebilseler.
Dilerim her ikisi de kurtulur, yeniden başlama fırsatı bulurlar…
Asıl olan, insan gibi yaşamaktır.
Gerisi teferruat…(alıntı)
|
|
|
9 Haziran 2008 Pazartesi
12:25:52
|
|
|
Nerden Bileceksin Sen nereden bileceksin Seni nasıl sevdiğimi Uzayıp giden yolların Yüreğimde derinliği Ağrıyan kollarımın Dinmez halsizliği Bir sabahçı kahvesinin O hüzünlü atmosferini Çekerken ciğerlerime Sana yazıyorum Kırılgan şiirlerimi Sen nereden bileceksin Seni nasıl sevdiğimi
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|