|
Gönderen | Mesaj |
|
4 Haziran 2008 Çarşamba
23:40:40
|
|
|
Yat senin mi Elvan
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
00:05:02
|
|
|
iyi geceler Elvan
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
00:07:11
|
|
|
O Güzel Yüreciğin
Dert görmesin o güzel yüreciğin birtanem Yeni yağmış bir kar beyazlığındaki Yeni toplanmış bir pamuk yumuşaklığındaki Yeni giyilmiş bir gelinlik gibi saf ve temiz yüreciğin Dert görmesin o güzel yüreciğin birtanem Hiç solmasın ümitlerin cantanem İlkbaharda açan çiçekler gibi taze mi taze Yıllara meydan okuyan ulu bir çınar gibi uzun ömürlü En şiddetli depremlerde dahi yıkılmayan bir bina gibi Sapasağlam olsun hep ümitlerin Hiç solmasın ümitlerin cantanem
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
01:11:34
|
|
|
Gülüşlerin yalnızıyım desem kim inanır ki bana? Komik hayatlar antolojisinde yerimi alabilir miyim? Üstelik yokuş aşağı iniyorken hayat.. (Yalnızlık yağmur anlamlıdır; ıslatırken çoğaltır, üşütürken gülümsetir insanı) Denizin kıyıyı döven iniltisi bugünlerde her gece! Beyaz yüzlerde kara gözler izliyor, durmaksızın, ki nasıl katlanılır buna! Karabiber pembelerine inat bordo bordo begonviller, vişnebeyaz ve bazen sarı (turuncuyu bahçemde unuttum, birileri sulasa keşke), beyaz yansımalardan mavinin çeşitleri, mavilerden fırtınalar.. Uzaklarda bir balıkçı motoru yalnızdı ağlarıyla, ağlattı..
Duvarı dönmüş bir hanımeli, tırtılı yemiş onu! Her öykü kendisine aittir ve her kısırdöngü. Olmayacak düşlerin peşine takılamayacak kadar yorgun ayaklara sahip olmanın ne demek olduğunu bilir misin kuşkuluyum, su kıyıyı dövmeye devam ediyor, onun sesini seviyorum, fon müziğim.
(‘Yalnızlık nasıl bir duygudur, rengi nedir?’ diye düşünmekten kendini alamadığın zamanların oldu mu? Gözlerini tekil yumruk ellerine dikerek, ve eşlik ettin mi şarkılara sessizce etrafa duyurmaktan korkup? Ya da dostlarla bir rakı masasında kahkahalar mı attın belli olmasın diye çaresizliğin? Ne zaman vardın ağızlıkla sigara içmenin keyfine? Pembe taşlar toplamayı iş edinip ve üstelik onlardan ‘pembetaşlarkoleksiyonu’ yapmaya ne vakit karar verdin? Hem canım, sen yetişebilir miydin zaten bir koleksiyonu tamamlamaya?)
Adını burcundan almışsın, sana yakışmasından anladım, hani o çok seyrek yalnızlıklarımızdan birinde dediğim gibi ‘tıpkı adın gibisin..’, yüzündeki çizgileri okşamıştım ‘bunları seviyorum’ diye; hep aynı durağanlıkta geçecek sanırsınız bazı günleri ve haftaları ve hatta ayları, ama ansızın alabora!
Öyle oldu. Suçumu ve suçunu affettirecek bahane yok. ‘Yer’li aşklara burda inandım, hep İstanbul sanırdım, ve Kadıköy, uzaktan baktığım denizlere inanmak ne kadar da zordu, sanki onlar yoktu.. Evim çok güzeldi ama sanki böyle bir ev olamazdı..
Pamuk ipliklerle ördüğüm deniz diplerinde boğulmayı ummayarak, aklıma bile getirmeyerek sevdim. Aşktı, bir bahçeyi bahçe yapan, denizleri birbirine karıştıran, vahalarda huzur bulan..
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
16:59:19
|
|
|
Ödünç Hayatlar
Kalırsam düşlerimi, arzularımı hep ertelemek zorunda kalacağım.
.............. ............. * * * `Yaşamak değil. Beni bu telaş öldürecek` dediği gibi şairin; o telaşla, bırakın Paris yolunda ılık rüzgârlara taratmayı saçlarımızı, sevdigimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz... Gözümüz saatte söyleştik hep, koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık. Hep yetişilecek bir yerler vardı, aranacak adamlar, yapılacak işler... Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin terine bulaştı; başkalarının hayatı, bizimkini aştı. Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine, kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini hababam erteledik. 20`li yaşlardayken 30`lara kurduk saatin alarmını, 30`larımızda 40`lara, belki sonra 50`lere... Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat, kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size, artık uyku girmez oluyor gözlerinize... Doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda, söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda... Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz; vakti gelip sandıktan çıkardığınızda bir de bakıyorsunuz ki, tedavülden kalkmış... * * * ............... ........................ Can Dündar (16.06.1999 tarihli sabah gazetesinden alınmıştır
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
18:08:48
|
|
|
merhaba arkadaşlar ne güzel boş durmuyorsunuz güzel paylaşımlara devam
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
19:51:33
|
|
|
Bizimkisi Serin Bir Aşk Hikayesi
Ne güzeldi diil mi yaşadıklarımız, ne güzeldi... artık ne sen, ne de ben bulamayız o günleri. bazen düşünüyorum da... bende de kazmalık vardı galiba, diyorum. İkimiz de kıymetini bilemedik gençliğimizin. hatırlar mısın, akşam olur pijamalarımızı giyerdik. sen kokunu sürerdin... oda mahvolurdu, adeta içinde yüzerdin çünkü. olmadık şeylere güler, durup-dururken ağlardık. görenler deli sanırdı, sanırsam. güzel havalarda sokaklara çıkardık. ama hep yağmura yakalanır, sıçana dönerdik. bir de kar yağınca kartopu oynardık seninle. topların içine hep taş koyardın, atardın. sen, iskambil kağıtlarından fal bakardın. İstediğin çıkmadığında sövüp kalaylardın, ağzın bozuktu biraz Çok kızardın sigara içtiğime. ve içkime karışırdın, oklavayla karşılardın beni eve sarhoş geldiğimde. az dayağını yemedim. arasıra rejim yapardın, ama ihtiyacın vardı. hükümet gibi karıydın şerefsizim. komşunun çocukları vardı, bizim oğlanın kafasını yarmışlardı beraber çocuk bahçesine giderdiniz. ben televizyonda maça bakardım. ne işim var çocuk parkında. arasıra arkadaşlar gelir poker oynardık. ben hile yapardım, sen yardım ederdin. benim askerde yediğim dayak hikayeleri... senin anderson`dan hikayelerin hiç bitmezdi.. İlk tanıştığımız günü hatırlar, gülerdik. sen bana, üstümde ne vardı diye sorardın. ben de, `40 sene geçti, ne bilim ben?` derdim sen kızınca ben de sallamaya başlardım. Çingene pembesi bi kazak, ördek yeşili bi etek, beyaz çoraplar, mor pabuçların.... güzel bir bahar akşamı sinemada karşılaşmıştık. İkimiz de önümüze bakmamıştık. Özellikle ben, güneş gözlüklerimin ardından kızları kesiyordum. Çarpıştık önce, sen,`çüşşş ayi` dedin. sonra ben `güzel olduğunuz kadar küstahsınız da! dedim. sen hemen yavşadın, göz-göze geldik ve başladık, film gibi yani.. sonra ayrıldık. sen benim ayak kokuma dayanamamıştın. ben senin sarmısak kokan nefesine..
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
20:29:19
|
|
|
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
20:29:46
|
|
|
Ben şairim güzelim, İşine gelirse kal dinle derim, Bildiklerine benzemez, Öyle değildir suyum ekmeğim, Sofram beyaz kağıttır, Elimde kavgamın şahidi kalemim...
Gönül tenceresinde kaynar, soğur aşım... Lokmamın buruk şerbeti, o tavırların, Ezberim oldu mısralarda gözün, kaşın, Tatlıdan acıya dizelerde, senle kahırların, Çöz bu bilmeceyi düşün ve taşın?...
Ben şairim güzelim, İşine gelirse anlamayı dene derim, Bildiklerine benzemez, Öyle değildir vakti saatim, Ben gözümü, katran karası gecelerde açar, Uykuya, güneş mesaiye başladığında geçerim...
Bildiklerine benzemez dedim, bilir misin?.. Ayrılıkta yönsüz yollar gibi şiirlerim. Bakma işine gelirse dememe, güzelim, Yoksan sözler fakir, heceler sefil bilirim, Yoksan ben kandilsiz gece, ilhamsız şairim
|
|
|
5 Haziran 2008 Perşembe
21:39:56
|
|
|
Nasıl böylesine rahatsın ki sanki hiçbir şey olmamış gibi Yıllar boyu ümitsizce seni bekledim geldin mi ki Bir gün olsun kapım çalıp halim nedir sordun mu ki
Çek ellerini ellerimden çek gözlerini gözlerimden Bunca yıllardır yokluğundan alıştım ben yalnızlığa İçimde bir çok şey kırıldı çok geç artık dönme bana
Hayır hayır boşuna yalvarma inanmıyorum sana Hayır hayır gözyaşına da hayır inanmıyorum sana Hayır hayır yüzbin kere hayır acı çektirme bana Hayır hayır yüzbin kere hayır inanmıyorum sana
Sen hiçbir zaman dost olmadın Hiçbir zaman destek olmadın Yıllarca hep sustum ama bir tek şey istiyorum senden Onurlu bir yabancı gibi lütfen artık çık git bu evden
Hayır hayır boşuna yalvarma inanmıyorum sana Hayır hayır gözyaşına da hayır inanmıyorum sana Hayır hayır yüzbin kere hayır acı çektirme bana Hayır hayır yüzbin kere hayır inanmıyorum sana
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
01:37:41
|
|
|
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin Çünkü aşk şiirden önce gelir sende Oysa şiir önünde gitmelidir herşeyin
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin Çünkü aşk Kavganın içindedir Çünkü sen İçindesin kavganın
Elmayı kokusundan Güvercini biçiminden soyutlamaktır Yaşamak denilen kavagyı aşksız düşünmek
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin Çünkü sen Gagasından tutup kuşu Öt kuşum öt kuşum demiyorsun Çünkü sen Yedirip çiçekleri ineğe Koklayıp gerisini ineğin Kok çiçeğim kok çiçeğim demiyorsun
Öpüşmek başka şeydir yiğidim Öpüşmeyi düşünmek başka Sevişmek başka şeydir güzelim Sevişmeyi düşünmek başka
Sende yaprak -iki gözüm- Sende yıldız -yürek sızım- Sende su Sende bu dört boyutlu kaçma tutkusu atlıkarıncadan geceleyin Bakmaktır lunaparka
Sen aşk şiiri yazamazın Hasan Hüseyin Çünkü sen ilkyaz yağmurlarında çırılçıplak Dolaşır gibi sıcak morlarda İçer gibi morları Düşer gibi morlara Yaşarsın aşkı iliklerinde
Çünkü sen iki düşman ucun bileşkesisin Acısısın kavuşmanın Ayrılmanın sevincisin Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü aşkın kendisidir şiirin Oysa sen Oysa aşk Oysa sen Sen Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Hasan Hüseyin Korkmazgil
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
01:40:25
|
|
|
Sana Seslenmek İçin
Gece sessizce başlıyor ve ırmağın- Öte yakasına geçiyor atlılar. Bir papatyanın acısını dinliyorum. Gökyüzü gitgide genişliyor. Islak yaprakların derin yeşilliği Islak dağların uyandırdığı keder. Kendime bir demet çiçek topluyorum Öğretmenimin iliklediği göğsüm Ne kadar genç Ağzımda taptaze bir tütün kokusu Ve taze ceviz kabuklarının kararttığı parmaklarımda Bir ağız mızıkası. Öğrendiğim ilk şarkılar Yollar yollar yollar boyunca Söylediğim ilk şarkılar Sevgilim olan bütün kızlar Siyah önlükleri ve Kaçamak bakışlarıyla geçip gittiler İlk fotoğraflarımdaki yakışıklı saçım... Ey akşam, ey bir aşkın Başlaması ve bitmesi Ey turuncu akşam, bütün akşamların akşamı Ey mor akşam, dudaklarım gibi moraran. Gece evleri sardığında Ve bahçeleri Işıklar içinde kaçıp giden Bir tavşan gibi yalnızım. Yolun iki yanında kalan Karanlık dağların ötesinde Neler olup biter Ve girdiğimiz uykulu kasabada Lokantadaki uykulu cocuk Olgun ışıklı lokantada Olgun patatesler. Bir adamın Doğması ve ölmesi Ve bazı işlemeler yapması hayatında Bazı bağlardan Üzüm toplaması Bazı sinemalara gitmesi Bazı kızları sevmesi Ve ölesiye yalnızlık çekmesi Bazı şehirlerde. Ey akşam, turuncu ve mor akşam Ey gökyüzü, ey benim Gittikçe esmerleşen kalbim. Şimdi beyaz bir kızın Yanında olabilmek için Bazı çılgınlıklar yapabilirim Onu boynundan öpsem ve onunla Dönyada olup bitenleri konuşsak İngiliz birahanelerinde Damalı kasketleri Ve şaşılacak kadar yorgun yüzleriyle Ve bütün emekçiler gibi Çocuksu gözleri Partal elleriyle oturan İşçilerden konuşsak Zencilerden konuşsak sonra Gülünce bütün yüzleriyle gülen Yakışıklı ve hazin Zencilerden. Gece dünyanın her yerinde Geliyor ve her yerde Aynı duygu uyanıyor kalbimizde. Sen şimdi Duvarına bir şiirimi asmışındır Uyuyorsundur Belki düşünüyorsundur Sonuncu kattaki odandan Yıldızlara bakarak. Ve yıldızlar her zaman Eski ve tanıdıktır. Özellikle bir tren penceresinden bakıldığında. İçimiz nedensiz bir hüzünle dolduğunda Sırtüstü uzanıp toprağa Baktığımız yıldızlar. Bir harman yerinde ya da. Düz bir damda. Uzaktan Bütün kürtçe türküler gibi Yanık bir türkü gelirken Sıcaktan bunalırken Evler ve yollar; Ve yaşlı kadınlar Uyuklar gibi büzülüp minderlerine Düşünürlerken eskisini Olağanüstü günlerini Gece sesizce başlıyor ve ırmağın Öte yakasına geçiyor atlılar Çalıların hışırtısını dinliyorum. Sana seslenmek için Yeni şiirler tasarlıyorum..
Ataol Behramoğlu
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
02:12:03
|
|
|
Ne zaman ayrilik saati gelse En vazgeçilmez yerinde yasamin Duysak ayak seslerini aksamin Ve sokaklardan el ayak çekilse Bir ürpertiyle duyarim o zaman Seni çagiran sesi uzaklardan Ne zaman ayrilik saati gelse Bir gariplik çöker içime birden Kalan tek ani gibi bir devirden Durmadan çalinir o gamli beste Sanki bilir de hazin öykümüzü Bulutlar aglar, kararir gökyüzü Ne zaman ayrilik saati gelse Bir çaresizligi anlatir gibi Birden degisir gözlerinin rengi Mavi solar, koyulasir yesilse Sarinca ruhunu eski bir hüzün Uçar gider pembeligi yüzünün Ne zaman ayrilik saati gelse Uzatsan özlemle dudaklarini Tüm agaçlar döker yapraklarini Ne çiçek kalir ortada, ne bahçe Sadece ugultusu o rüzgarin Ve bir umut kirintisi: belki yarin Ne zaman ayrilik saati gelse Bir firtina çikmisçasina, büyük Içimizdeki güllerin boynu bükük Bir zaman kalakalirim öylece Neden sonra gittigini anlarim Içimde güller aglar, ben aglarim
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
03:00:53
|
|
|
AŞKLAR ŞİİRLE KANAR
Kimse taşıyamaz aşk acısını Yüreğe saplanan bir şiir kadar İnsanoğlu içindeki yangını Söndüreyim derken daha çok yanar Yalansız her aşkta şair kanı var Aşklar şiirle kanar
Ve kimse kitleyemez yüreğini Ölümcül aşkına olsa da gaddar Şiirin yazgısı düşsel intihar Onun en hasını en güzelini Acıya bulanmış şairler yazar Aşklar şiirle kanar
Aşk mıdır her işin başı ve sonu Şiir mi her gizi çözen anahtar Kırık bir hayatın aşk olduğunu Dile getirsem de bu neye yarar Odur anılara yağan sıcak kar Aşklar şiirle kanar
AHMET NECDET
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
03:39:30
|
|
|
SENSİZ ŞİİRLER OKUDUM DEME BANA… VE YALNIZDIM MISRALARIN OPORTA YERİNDE YOKTUN GELMEDİN DİNLEMEDİN DEME EĞER Kİ YOKTUYSAM…. DİZLERİMİN BAĞI ÇÖZÜLDÜĞÜNDENDİR. YÜREĞİMİN GÜMBÜRTÜSÜNDENDİR DUYMAYIŞIM SESİNİ. YANGINIMDANDIR TELAŞIM… BAĞIŞLA BENİ.
Mine Özdemirtaş
|
|
|
6 Haziran 2008 Cuma
18:29:41
|
|
|
tamam kele bağışladım seni
|
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:06:01
|
|
|
mademki bağışlandım, ohh yaa rahatladım yaf Mustafa..
Allah razı olsun..
uçayım azıcık barim..
Sevgiyle..
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:15:16
|
|
|
Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce Kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı Ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm Hiç bir ayrılık bana bu kadar komadı
Ayrılığın bir ağrıdır vurur şakalarımda Ve büyür gözlerimde bir okyanus kadar Derinden ses verir içimde bir tel Sonra, birdenbire kırılır, kopar
Yeryüzü çekilir altından ayaklarımın Geçer başıma çöken bir tavan gibi gökyüzü Durmadan çalınır kulaklarımda Şarkıların en hüzünlüsü
Seni alıp uzaklara giden otobüs Benim üzerimden geçer hışımla Devrilir, bakakalırım ardından Bir sel gibi akan gözyaşımda...
Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız Karanlık gitgide en derinlere çeker beni Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin Böyle perişan beklerim dönmeni
Dolaşır birbirine yorgun ayaklarım Ellerimi koyacak bir yer bulamam Nereye gitsem, en koyusu acıların Ne yana baksam, çıldırtan bir akşam
İstesem ben bu ömrü, bu talihi istemem Böyle durup durup senden ayrılmak varsa Orada bir mezar kazılır benim için Ayrılığın nerede başlarsa.
|
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:41:20
|
|
|
Yalnızlığa Serenat
İhanet yağmurunda Islandık birer birer Şimdi yorgun düşlerimiz Yalnızız yalnız
Büyük hayat yolunda Uslandık birer birer Cehenneme hüküm giydik Büsbütün yalnız
Hangi şehir alır bizi basar bağrına Hangi yalan avutabilir yüreklerimizi Kim çalacak kapımızı bir avuç tuz için Bir dilim ekmek için yada aşk için
Aynalarda unuttuk Geçmişin izlerini Kırık dökük her anında Kalmışız yalnız
Böyle mi olacaktı Bembeyaz türkülerle Bağlandığımız bu hayat Böyle mi yalnız
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
7 Haziran 2008 Cumartesi
03:52:26
|
|
|
Acep Sizler Hangi İlden Gelirsiz
Acep sizler hangi ilden gelirsiz Bir haber sorayım durun turnalar Sılada yarimden neler bilirsiz Bana bir teselli verin turnalar
Gönüller perişan teller eğri Dayanmaz cevrine aşıkın bağrı Yolunuz uğrarsa o yare doğru Üstüne kanadı gerin tumalar
Eski sözlerinde yarim durursa Gözlerimin yaşı bir gün kurursa Yolunuz o yana doğru varırsa Ayrılık nicedir sorun turnalar
Ruhsat`ı sorarsa yanıyor bağrı Gamınla bulandı gönülde ağrı Haydi varın gidin o yere doğru Önüne derdimi serin turnalar
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|