|
11 Ocak 2008 Cuma
14:41:13
|
|
|
Hicret
Aşağıdan yukarıdan cem olup Safa tepesine geldiler. Nur üstüne nur getiren elçiye nazlanarak kulak verdiler.
Böğründe çörekleşmiş öyle kin, nefret vardı ki o kadının. Resulün sevimli kızları, nikahındaydı onun evlatlarının.
Dedi, size helâl etmem sütümü, boşayın onları. Bu sözler Utbe ve Uteybe’ye, bu ne yüzsüz çağrı
Şeytan durur mu? İyice ona dürttü, iş kızıştıkça kızıştı, Zulüm sancılarını, inkar yangılarını tutuşturdu, kışkırtı.
İpi eline alıp dağa çıktı ki, dikenli çalılar getirecek. Onu, geceleyin Resulün geçtiği yollara serpecek.
Dilerim Allah’tan o ikisi, hafiflemeyen azaba girsin. Kahreden mahrumumiyet içinde, acıları dinmesin.
Hacerül Esvet taşının yanında, yıkıla yıkıla gülüyorlardı. Nur getiren elçiye şair, kâhin, mecnun diyorlardı.
Seni önce ondan soralım, Küsâyb İbni Kilâbı dirilt. Bu iki yüzlülüğün iğrenç inceliğine bakın Allah şahit.
Mekke den, Batnı Nahle’ye Taif’e dolambaçlı yollar, Vahiy dolu Resûle, kırılsaydı taş atan eller, kollar.
Kör menfaat akılsız insan sevgisi kime yaraşır bilinecek Kalplerine zihinlerine kilit vuranlar ektiklerini biçecek.
O gün, felaketlerin, musibetlerin biri gelir biri giderdi. Boykot zulüm devri, aç kalan ağaç kabuğu deri yerdi.
Kızgın çöllerde Bilâli inim inim inletip ipe gerdiler. Hakkı inkar et dediler, katillerin torunları Ebu Cehiller.
Mekke’den yükselen feryatlarla ayrıldılar, anadan yardan. Gavurcasına işkencelerle çıkarıldılar ana yurtlarından.
Peygamberlerin, mazlumların kaderi olmuş hicret. Müşriklerin insanlığa kestiği fatura kin, kan, nefret.
‘’ Ey Mekke! Sen Allah katında en hayırlı yersin.’’ Yitiğine el sürülmez güvenli mukaddes bir beldesin.
Başladı vahye dayalı yolculuk, Hira’nın kardeşi Sevr’den Allah’tan dır bu emri ilâhi, oluşmuş aşikar mucizelerden.
Yoluna dikenli çalılar atılan, son Hâtemül Enbiya’ya Canlarını siper, mallarını feda ederek, göçtüler Medine’ye.
Güzel mi güzel vâdi Ranûna, Seniyetül Veda dorukları. İşte tam orada göründü, cihanın en güzel konukları.
Bu sevinç bize yeter, bu sevda büyüktür kalbe sığmaz. Ey Ensar çocukları, bu sevgi ağrılarına ciğer dayanmaz.
Toplanmış yaşlısı genci, başlamış kasideler söylemeye. Hahamlar papazlar bile gelmiş, Rasülü Ekremi görmeye.
Habib-i Kibriya’yı, hangi göz gönül istemez ki görsün. Sana canlar feda, Sen gönüllere şifa, alemlere nursun.
|
|