|
Gönderen | Mesaj |
|
30 Nisan 2008 Çarşamba
23:38:41
|
|
|
Yasmin herzaman harika yazılar buluyorsun
|
|
|
30 Nisan 2008 Çarşamba
23:44:00
|
|
|
Teşekkür ederim sevgili Abdullah ....
Beğendiğim hoşuma giden bir yazı buldummu hemen paylaşmak istiyorum..
Bir kısmıda mail grubumdan geliyor..
öyle işte..
şanslıyım velhasılı..
|
|
|
30 Nisan 2008 Çarşamba
23:52:39
|
|
|
Dolayısıyla bizlerde şanslı oluyoruz,bizlerle paylaştığınız için Teşekkürler.
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
12:02:13
|
|
|
selamlar canlar
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
14:39:48
|
|
|
iç güveysinden hallice elifcik sen nasılsın
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
14:49:37
|
|
|
ii ol canım ya sağlığına dikakt et
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
14:56:47
|
|
|
nasıl oldun geçtimi bir parça rahatsızlığın
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
15:50:54
|
|
|
bu zamanlarda havalar değişken oluyor o yüzden hasta oluyoruz her ihtimale karşı hava ii bile olsa dışarı çıkarken tedbirini al
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
16:53:06
|
|
|
Merhaba arkadaşlar, nasılsınız..
bu arada geçmiş olsun Elvancım... umarım iyisindir..
Sevgilerimle..
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
17:08:51
|
|
|
iyidir yasmin sen nasılsın
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
17:14:31
|
|
|
İyiyim Mustafa, bugün cuma nasıl iyi olmam ki...
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
17:18:07
|
|
|
bugün cumamı daha geçmedik sanırım cumaya yasmincik gece 12 den sonra geçiyoruz
|
|
|
1 Mayıs 2008 Perşembe
18:55:14
|
|
|
İSLAM ve KADIN
Medeniyet kadına çok şey borçludur, ilkel cemiyetlerde erkek, avcılıkla meşgul olurken kadın çadır civarındaki yenilebilir kök ve meyveleri toplayarak yaşama kavgasına katkıda bulunuyordu.
Tohumları toprağa ekmek suretiyle ilk muntazam ziraatı gerçekleştiren de belki kadındır. Giyim eşyalarını, lüzumlu kap-kaçağı hep kadın yapıyordu. Kısacası "Yuvayı yapan dişi kuş" idi. Erkeğin çobanlık ve avcılık gibi işlerden başka işlerle uğraşmamaları sebebiyle, ticaret dahi kadının inhisarında idi. Kadın zamanla erkeği de bu gibi işlere alıştırarak onu sosyal yönden eğitmiştir. Hayvanı ehlileştirerek ziraate sokan da yine kadındır. Kadının böyle bir ekonomik üstünlüğü erkeğe kaptırmasından sonra bir çok haklarının elinden alındığını savunanlar vardır. Oysa, gerek bu merhalede ve gerekse daha sonraları köle gibi kullanılmış olması ve ezilmesi, onun fizik gücü yönünden erkekten daha zayıf yaratılmış bulunmasındandır.
Tabiidir ki, kadının zayıf yaratılmış olması onun köleleştirilmesi için bir sebeb değildir. Ama anlayışsız topluluklar bu durumu istismar etmişlerdir. Türkler gibi sosyal durumları ve medeniyetleri eskiden beri çok yüksek cemiyetler hariç, hemen hemen dünyanın her yerinde kadın horlanmış, ezilmiş, köleleştirilmiştir. Dünyanın bir çok yerinde kadın, kocası öldüğü zaman mülk olarak miras bırakıldı. Fiji, Hindistan, Salemon Adaları gibi yerlerde, kocası öldüğü zaman erkeğine hizmete devam etsin gerekçesi ile kadın öl dürülerek onunla birlikte gömüldü. Veya kocasının ardından kendi canına kıyması istendi. Bir baba karısını, kızlarını, dilediği gibi satmakta, hediye etmekte, ödünç vermekte serbestti. Kadın için, "insan mıdır hayvan mıdır?" şeklinde tartışmaların olduğu ülkeler vardır. Ana hakkına çok önem veren Kızılderililer de bile en ağır işler kadına gördürüldü ve ondan "Köpek" diye söz edildi. Kız çocuğu doğurmak bir kadın için züldü. Erkek için utanma vesilesi idi. Bazı analar ilerde kız çocuğunun başına gelecekleri düşünerek, ona iyilik olsun diye öldürmüşlerdir. Yeni Kaledonya`da erkek içerde uyurken kadın dışarıda yatıyordu. Mabedlere köpekler girebiliyor ama kadınlar giremiyordu. Chippevva`ların reisine göre, kadın her işi yapabilir, çadırları kurar, söker, yük taşır, giyim-kuşamı sağlar, bozulan aletleri tamir eder, her şeyi yapar. Ayrıca çok ucuza da mal olur. Çünkü yemekleri de kadın pişirdiği, için , kıtlık zamanlarında bir şey yemeden, parmaklanır, yalayarak dahi yaşayabilir.
Hz. Muhammed`in (S.A.S.) doğduğu yıllarda Arap yarımadasında kadının durumu yukarıda anlatılandan pek farklı değildi. Üstelik dünyanın pek çok yerinde de böyle idi. Kadın alınıp-satılıyor, ağır işlerde çalıştırılıyor, cinsel acıdan tam bir serbesti içinde bulunuyordu. Kız çocuklarının kumlara gömülerek öldürüldüğü herkesçe bilinmektedir. Bir kadın evinin damına bir bayrak çekmek suretiyle istediği kadar erkekle temas kurabiliyor ve bu durum tabii karşılanıyordu. Kadının ailedeki ve sosyal yapıdaki müsbet yönleri tamamen unutulmuş bulunuyor, hesaba katılmayan bir mahlûk addediliyordu.
Kadını bu korkunç durumdan Hz. Muhammed (S.A.S.) ve onun Allah`tan getirdiği hükümler kurtarmıştır. Kadını cemiyetteki gerçek yerine İslâm dini yerleştirmiş, onu şeref sahibi yapmıştır. Her türlü kölelikle mücadele eden İslâm dini, kadını köle haline getirecek ne kadar eski inanç ve hükümler varsa hepsini ortadan kaldırmış ve bir daha geri gelmemelerini sağlayacak ebedî kaideler koymuştur.
İslâm dininin kadın hakkındaki tutumu konusunda cemiyetimizde pek çok yanlış kanaatler mevcuttur. Bunların kasıtlı olarak çıkarılıp yayıldığı inancındayız. Kadının geçmişini bilmeden ve bugünkü durumunun onu nereye doğru sürüklediğini düşünmeden verilecek hükümler isabetli olamaz.
İslâm sağlam bir aile düzeni kurarak, kadına orada çok şerefli bir yer vermiştir. Kadın bu aile içinde rakipsiz eğitimcidir. Evin ekonomisini o düzenler. Ailenin dışarı acılan penceresidir. Kadınsız bir ev halkının diğer ailelerle münasebet kurması pek zordur. Çocuklar hayatları boyunca kendilerini ihata edecek ilk terbiyeyi anneden almaktadır. Kadın ırz ve namusunu İslâm aile anlayışı ile korumuştur. İslâm temiz soya önem verir. Temiz soyları da ancak meşru evliliğin ortaya çıkarttığı aileler sağlayabilirler.
"Rabbin yalnız kendisine tapmanızı ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı öf bile demeyesîn, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin. Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger. Ve Rabbim beni küçükten yetiştirdikleri için sen de onlara merhamet et de." (1) ifadeleri Kur`an-ı Kerim`i n ebeveyne, dolayısı ile anaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir. İslâmda kadından istenen ibâdetlerin yanı sıra, ırzını koruması, evine, çocuklarına, kocasına bağl! olmasıdır. Elbette erkek de aynı şeylerden sorumludur. Bu şartlarla kadın, tarlada, devlet dairesinde çalışabilir, ticaret yapar, icabettiğinde savaşa bile gider.. İslâm, kadını hor görmemiştir ki, onu bu işlerden men ve cemiyetten tecrit etmiş olsun. Kadının bedenen erkekten zayıf olması sebebiyledir ki, "Erkekler, kadınlar üzerinde idareci ve hâkimdirler." (2) âyeti ile aile reisliği erkeğe verilmiştir. Bu durumu kadın için bir eksiklik görmek doğru değildir. Erkeğin de kadından zayıf olduğu yerler vardır. Şefkat ve sevgi yönünden kadın da erkekten üstündür. Allah her iki cinsi böylece dengeleyerek yaratmıştır. "Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadunların da onlar üzerinde hakları vardır." (3) Her iki cins de birbirine muhtaç ve Allah katında eşittir. Allah, müjdeleyici veya korkutucu âyetlerinde erkeği ve kadını hep beraber anmıştır: "Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyi emreder, kötülükten ahkorlar, namaz kılar, zekat verirler, Allaha ve peygambere itaat ederler. İşte Allah bunlara rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir. Allah mü- min erkeklere ve mümin kadınla" temelli kalacaktan, içlerinden ı maklar akan cennetler, Adn cenne Ser
|
|
|
2 Mayıs 2008 Cuma
15:47:44
|
|
|
Çünkü erkekler size kendinizi bambaşka hissettirir. Kimi zaman öfkenizin boyutlarını anlamanızı sağlarlar, kimi zaman kendinizi keşfettirirler, yapabilirliklerinizi anlamak için platform hazırlarlar, ayaklarınızı yerden keserler veya dünyaya dönmenizi sağlarlar.
Erkekler, yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz tüm duyguları, enerjiyi uyandıran kutsal varlıklardır.
Asla kadın kadar detaylı, karamsar, çözümsüz değillerdir.
Asla çözemeyecekleri kadar büyük entrikalar yaratmazlar.
Söyledikleri yalanı hızla unutabildiklerinden kolay yakalanırlar.
Söz konusu sorun çözmek olduğunda 4 değişkenli denklemler yerine net yollar bulurlar. Gerekiyorsa efendi gibi kavga ederler.
Kadınlar kadar kaprisli değillerdir, olanlarının da böyle olma nedeni anneleridir.
Adamlar toplayıcı ve avcıdır, dolayısıyla yakınlaşmayı, elde etmeyi bilirler ve çok keyiflidirler.
Bizim gibi biriktirmezler, önlerindeki konu ile ilgili kavga ederler, 10 yıllık dataları açıp, kafa ütülemezler.
Anne olmadan, çocuk sahibiymişsiniz gibi size sorumluluğu öğretirler. Bu sayede çocuğunuz olduğunda daha sabırlı davranmayı öğrenmiş halde girişirsiniz konuya.
İnanılmaz seksi yaratıklardır, en çirkini bile sizi yakalabilecek bir şey bulur. (Avcı diyorum avcıııı)
Sinirlerinizi bozabilirler ve anında size yaptıklarını unutturabilirler.
Ayaklarınızı yerden kesme kabiliyetleri kesinlikle geçmiş deneyimleri ile ilgili değildir, bu onlara Allah vergisidir ve kullanmayı her zaman bilirler.
Özünde, erkekler, kadın olmanın en keyifli yanıdır ). Bu tadı çıkarmak için her kadının gözünü dört açmasını, her anın tadına varmasını ve içlerinde sakladıkları kur yapma özelliklerini ortaya çıkarmasını diliyorum. Çünkü en lezzetli şey bir erkekle flört etmektir. Tazelenmiş uyanırsınız, kilo verirsiniz, yaşadığınızı anlarsınız.
iyi eğlenceler
ESRA BAYKAL ÇETİNKAYA
|
|
|
2 Mayıs 2008 Cuma
16:07:43
|
|
|
Bir Masalın Var mı?
Şehirler geçiyorum yeni ayaklarımı parçalamak için Kuzeyden doğuya alıyorum biletlerimi Binmeyeceğim otobüslere bakıyorum Y ü r ü m e l i y i m Yürümeliyim yok etmek için ayaklarımı Doğuda bir ölüm bulur belki Omuz çukurlarımdan birini Ki dağıtarak namlunun soğukluğuyla diğer tekini

Ağzımı araladığım her an Tükürmek geliyor yüzüne ayrılıkların Canı cehenneme diyorum Ahmet Arif’i atıyorum cebime Gündüz gözlerime Gece tenime En çokta ciğerlerime Nasıl da yanıyor insan Ve nasıl da sönmüyor gecelerce

M a v e r a çağırıyor beni yakmak için gözlerimi Hara har katmak akıl işi mi? Küllerimi üflüyorum avuçlarımdan Sönmemeli y a n g ı n l a r Çay demlemeli bir meczup Sucuk kızartmalı bir diğeri Belki doyar çocukların zil çalan midesi
Çocuklar dedim de Doğuda da aynı bakıyormuş çocuklar Ve tanıdık geliyormuş kurşunlara yakılan ağıtlar

/düşmanlığın kime dağlar Bu analar bu yarlar kime ağlar Kime ağlar yıkılan bacalara konan kuşlar/
Vazgeçtim ayaklarımdan ve kentin leydisi olmaktan Beni de satsalar pazarlarda bir avuç çakıla Alsalar özgürlüğümü köleliğimin karşılığında El yıkasam Ayak yıkasam Vurulsam vurulsam vurulsam Gözlerine vurulmuşluğum kadar vurulsam Ve nihayet unutsam

/çatlamış topraklara bir damla su götürmeliyim gözlerimden Asırlar sonra bulur belki bir madenci Ve takar ceketine elalarımdan kalma fosili/
Bir kızım daha olsaydı adı mutlaka Nüveyde olurdu Dilini bilmediğim bir kente ne çok yakışırdı Anlamını bilmediğim bu isim Puşi bağlamasını bilirdi belki benim tersime Ve gülmesini Ve sevmesini Ve direnmesini Devirmezdi bakışını ayın şavkına Ve dellenmezdi ölü doğan yıldızlara

Bir masalın var mı kadın Bir masalın var mı? Hayatın kayıp giderken stabilize yollarda İnkâr ederken gök cisimlerini Sökerken sola açılan her bir menteşeni Bir masalın var mı kadın Bir adın var mı?

Diline bıraktığım karbonat açamaz lâl yanlarını Kent Eyyy kent Senin hiç dilin olmadı ki Ayın yalancıydı yıldızın yalancı Şimdi piç zamanların yarım kalan dizesi gibi nefesim Ense köküme işlemiş sesin Kör bir kurşun bölsün diye beynimi Ki dağıtsın diye bilinci Gitmeliyim
/adını bilmediğim bir kentin dili sarsarken serseriliğimi İ n s a n o l m a y ı y e n i d e n ö ğ r e n m e l i y i m/
Filiz Kılınç
|
|
|
2 Mayıs 2008 Cuma
16:35:30
|
|
|
eline sağlık
|
|
|
11 Mayıs 2008 Pazar
00:19:34
|
|
|
"Annelik" Tür Tanımaz Annelik Anneliktir Anlatılamaz;
“anne” heykeli
Amerika’nın ünlü doğa parkı Yellowstone National Park’ta çıkan bir yangın sonrası görevliler, hasar tespit çalışmaları için ormanda geziyorlardı.
Görevlilerden biri, bir ağacın dibinde küller içinde neredeyse kömürden bir heykele dönüşmüş bir kuş gördü. Görevli, elindeki çubukla hafifçe dokundu kömürleşmiş kuşa. Dokunur dokunmaz kuşun kanatları altından üç küçük kuş yavrusunun ıvıldayarak çıktığını gördü. Anne kuş, gelen tehlikeyi fark ederek, yavrularını bir ağacın arkasına getirmiş, kendisinin yanacağını bile bile onları kanatlarının altında saklamıştı.
Yangın, yayılmadan çok rahatlıkla uçup oradan uzaklaşması mümkünken yavrularının yanında kalmayı tercih etmişti. Alevler, bulunduğu yere varıp küçücük bedenini kavurmaya başladığında hiç kıpırdamadan kalmıştı. Bedeni, yanıp kavrulmuştu, ama geriye hiç ölmeyecek bir "anne" heykeli bırakmıştı..
|
|
|
11 Mayıs 2008 Pazar
00:43:28
|
|
|
ii geceler yasmincik
|
|
|
11 Mayıs 2008 Pazar
00:56:43
|
|
|
iyi geceler sevgili Mustafa 
|
|
|
11 Mayıs 2008 Pazar
00:59:10
|
|
|
iyi geceler güzel insan nasıl geçiyor gecen
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|