|
Gönderen | Mesaj |
|
25 Kasım 2005 Cuma
09:42:39
|
|
|
Bekleyenler İçin
Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Gözlerinin binlercesine görürüm
Bir rüzgar değse yüzüme
Ellerini düşünmeden edemem
Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
Tadı senden gelir
Yediğim yemişlerin
İçtiğim içkilerin
Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
Bu emsalsiz hüzün
Seni beklediğim içindir
Resmine bakamaz oldum
Uykulardan korkuyorum artık
Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
Şu ayna karsısında güzelliğini seyretmeni
Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada
Ve şu saat geldiğin anda
Durabilir sevincinden
Zaman çıldırabilir
Çünkü benim dünyamda
Ölümsüzlük, seni sevmek demektir.
Bir çocuk dogmayı bekler
Bir ağır hasta ölmeyi
Bitkiler yağmur ve güneşi bekler
Yalnız bir kadın sevilmeyi
Ve düşün ki bir adam
İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi
Seni bekler
Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi
Sen gelinceye kadar
Pencerem kapalı duracak
Rüzgar gelmesin diye
Artık perdeleri açmayacağım
Gün ışığı girmesin diye
Sonra kahrolacağım
Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
Ve günlerce gecelerce haykıracağım
Nerdesin diye, Nerdesin?
Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün bile gelsen
Butun bu bekleyişimi ve olduğumu unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzun ağlıyacağım.
- Ümit Yaşar Oğuzcan -
|
|
|
25 Kasım 2005 Cuma
13:33:49
|
|
|
Ne hasta bekler yatağı
Ne bir ölüyü mezar
Ne de şeytan günahı
Seni beklediğim kadar
Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak hayalimde gölgeni
Gelme artık neye yarar
Necip Fazıl Kısakürek
|
|
|
25 Kasım 2005 Cuma
16:27:45
|
|
|
haklısın yeni iş telaşından uğrayamaz olmuştum
nasılsınız?
|
|
|
18 Ocak 2006 Çarşamba
17:28:42
|
|
|
Yalnizim Bu Sehirde~~
Yalnizim bu sehirde
Sokaklar sessiz sakin
Kimsecikler yok ortalikta
Isiklar bile eskisi gibi yanmiyor
Sanki kuslar küsmüs bana
Bu sehir dar geliyor simdi
Sensizlik zor geliyor bana
Bu sitem sanadir yar
Bu isyan sanadir yar
Bu sehir sana dargin yar
Yoksun sen bu sehirde
Sanki hiç kimsecikler yok
Yalnizim bu sehirde
Tek basima
Yalnizim bu sehirde
Yalnizim...
|
|
|
24 Ocak 2006 Salı
09:06:22
|
|
|
Bugün çok üşüyorum..
Bir seni düşünüyorum
Karlı yollardan geçiyorum
Yavaş yavaş gün ağarıyor
İstanbul' um beyaza boyanıyor
Güneşlerim yok!
Gemiler kalkıp gidiyor ardı sıra
Koşturan insanlara bakıyorum
Bir martı havalanıyor
Elimde simit koşuyorum
Bugün çok üşüyorum..
Yine Sensiz
İstanbul sessiz
Alıp başımı gitmeli buralardan
Neresi olduğunu bilmeden.
|
|
|
24 Ocak 2006 Salı
14:17:09
|
|
|
YAVAS DANS
Hiç atesin çevresinde danseden çocuklari izledin mi?
ya da yere vuran yagmuru, dinledin mi?
hiç bir kelebegin uçusunu takip ettin mi?
ya da geceye dogru kaybolan günesi, gözledin mi?
en iyisi yavas ol...
çok hizli dans etme.
zaman kisa ve müzik çok fazla sürmeyecek !
kaçan her güne dogru kosuyor musun?
nasilsin diye sordugunda, cevabi duyuyor musun?
günün bitiminde yatagina uzaniyor musun?
yüzlerce yeni koro, beynine doldugunda...
iyisi mi yavas ol...
çok hizli dans etme.
zaman kisa ve müzik çok fazla sürmeyecek !
hiç bir çocuga o isi yarin yapalim dedin mi?
ve sen kendi acelende, onun hüznünü gördün mü?
hiç dokunma hissini kaybettin mi?
hadi ölümle iyi bir arkadaslik kuralim.
çünkü, hosça kal demek için, hiç zamanin olmayacak.
iyisi mi yavas ol.
çok hizli dans etme.
zaman kisa ve müzik çok fazla sürmeyecek !
bir yerlere yetismek için, çok hizli kostugunda,
eglenceyi yari yariya kaçiriyorsun.
endiselenip acele ettiginde, bütün günün boyunca,
tipki uzaklara atilmis ve açilmamis bir hediye gibisin...
hayat bir yaris degildir.
onu daha yavasa al.
MÜZIGI DUY, SARKI BITMEDEN ÖNCE..
|
|
|
1 Şubat 2006 Çarşamba
08:44:37
|
|
|
Asıl eksiklik
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi
başkasında
aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. Önce
yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya
ağlayarak
geldik. Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi. Biraz büyüdükten
sonra,
kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan o
tuhaf
duyguyu hissettik:
Bir yerde bir eksik var dedik. Korktuk. "Bunun sebebi ne?" diye sorduk
kendimize. Cevabı yapıştırdık: "Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler
var. O
yüzden eksiklik hissediyoruz". Peki, neye sahip olmamız gerekiyor?
çocukken
"yaşımız küçük" diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz. Kurallar,
yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek. Büyüdükçe Bir şey
degişmedi.
Yine huzursuzduk. İçimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu: "Bir
eksik
var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu igrenç duygudan? Nasıl
geçecek
bu? Aklımıza yeni cevaplar geldi:
Okulu bitirince geçecek. İşe girince geçecek. Para kazanınca geçecek.
Tatile
gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık. İşe girdik. Kartvizit
aldık.
Çalıstık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık. Eve yeni
eşyalar
aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik. Kartviziti değiştirdik.
Daha
çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık. Geçmedi. "Bir
yerde bir eksik var" hissi, hala orada duruyordu. Bu sefer de
"Sevgilimiz
olunca geçecek" dedik. "Yalnızlığımız sona erince bu illetten
kurtulacağız.
"
Beklemeye başladık. Derken, biri çıktı karşımıza. aşık olduk. Ve anında
başka biri olduk. Daha güçlü, daha guzel, daha akıllı biri. Hesap
cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi
sağlamamıştı. Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar
büyük
sevgi ve hayranlık gördük. Sevgilimizin gözlerinde Tanrı' yı gördük.
Işığı
gördük. "Tünelin ucundaki ışık bu olmalı" diye düşündük "kurtulduk".
Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.
Ya
da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık
olduğunu
söyledi. Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi.
Telefonu
açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak
zorunda
kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir
terslik
olduğunu. Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz
değildi,
bizdik. Fark etmez. Sonuçta aşk bitti. Şimdi her yer bomboş. Şimdi
tekrar
yalnızız. Başladığımız yere döndük.
Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi
denedik,
her yere baktık. Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı. İçimize bakmadık.
Eksik parçayI dışarda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl
etmedik.
Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi
sevmedik. Şaşıracak bir şey yok, tabi ki sevmedik. Kendimizi sevsek bu
kadar
koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır
mıydık?
Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar
mıydık? Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik,
çareyi
başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca
bir
etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.
"Herkes
beni sevsin" diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine
şart
koyuyor, sinir koyuyor. Oysa "kendime duyduğum sevgi bana yeter" diye
düşününce, kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor.
Her şey
bir oluyor. İste o zaman perde aralanıyor. Acı diniyor. İste o zaman
başka
`bir`i bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının hüküm
sürdüğü
sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.
Sonsuz Sevgilerimle.....
CAN DÜNDAR
|
|
|
16 Mart 2006 Perşembe
15:16:00
|
|
|
Aşklar Ve Kuşlar Göçerken...
Dönüyorum düşümden. Gerçeğime, kendime. İçim bomboş. Bu sabah bütün insanlar gibi asık suratlı yürüdüm kentte. Ayaklarım yolunu bulamadı, iki külçe beton yığını gibi sürükledi beni. Hayır! Gitmek istediğim yer orası değil... Gittim yine de. Bütün zorunluluklarını yutkunarak hayatın gittim.Her zaman ki devinimlerini yapıp sabahın gittim. Ordaydım.
'Kuşları anlatacak mısın bana? '
Hangi sazın telinden sökeyim, hangi şiirin mısralarını kanatayım, hangi bilgiç araştırmalardan, hangi resmin suyundan uçurayım sana kuşları? Bana özgürlüğü anımsatır, tutsaklığı esir tutarak karnında.Herkes gibi, her şey gibi, yığınaklarını çelişkiye yapmış kuşlar da...
Kuşların, göç yollarını buluyorlar. Her ilkbahar, her sonbahar, her olmayan bahar...
Aşkların göç yollarını da bulabilirler mi? Bütün iklimlerinden yonta yonta, bütün ülkelerinden dünyanın, bütün evrene sığdırabilirler mi bu yolların göçünü? Aşkın göçünü... Hey! Göğün nazlı gelinleri, vahşi kanatları; uysal, asi bağırtkanları. Beni de alın, beni de alın geçerken. Siz sıcağına ben ayazına düşeyim köhne memleketlerin. Beni de halkalatın ayaklarınıza. Yurdum kanatlarınız olsun artık. Ayaklarım basmasın yere, sürün benim sicilimi de en ıssız maviliğe...
Bir güvercinin ayağında umut olurum belki, jurnal bekleyen devletlere; bir martının ayağında deniz olurum, kimse çıkaramaz beni derinliklerinden; bir yalıçapkını olurum. Şalvarlı, mintanlı kızlara ıslık çalarım, sevgililerinden yadigar.Bir kartal olurum, bir şahin, atmaca ya da.Özlemlerin, gidenlerin, sevdanın başını koparan cellatların, şehir basan, köy yakan eşkıyaların, bencillerin, sahte suratların, meşakkatli dünyanın, hepsinin hepsinin gözünü oyayım diye... Boğsunlar diye beni yalın bir uçurumun kenarında, çatlasın diye bütün isyanlar gölgelerime, heybetime yanaşmasın diye hiç bir cümle bile...
'Leylek leylek havada...'
Yumurtası bende.
Çaldım onu.
Bir çingenenin aya'ma baktığı yerle, sürü gibi çoğalan yalanlarıyla oynaşan zaman gibi.
Çaldım onu. Onlar beni nasıl çaldıysa anamım rahminden bende... çaldım. Hep onlar getirir ya bebelerin süt kokusunu eşiğime, bu sefer ben götüreyim için bir anneye, bu sefer ben salayım için gözlerini göğe,yüreğimden söküp atarak.
Bir serçe gibiyim şimdi. Tüm ayrıntılarıyla mekandan, tüm açlığıyla üzerimden gelip geçenlerden, bir kırıntı yerine boğazıma dolan egzozlardan, ürperiyorum şimdi.
Küçücüğüm. Elimden bir şey gelmez ki...
Ben bir 'toy'um. Adımı bile bilmez kimse, neslimi, nerden gelip nereye gittiğimi.
Ömrüm benim kaç bin yıllık ve kaç bin yılını tükettiniz, göz görmeye görmeye? Gözlerime bakın! Gözlerimdeki yanılgı dehşete düşürür, yok olma ihtimali yeniden bağlar hayata.
Hayat mı? O da ne?
Bana yaşamamam için vermediniz mi onu? Bana hiç gözlerim gibi derinden akmadınız. Bakmadınız bana. Ezildim, parçalandım, yandım... Herkes gibi salınacak göğüm yok benim, herkes gibi konacağım toprak... Bacaklarım bile yetişmez sizin kilometre taşlarınızı adımlamaya.
Hayat mı? O da ne?
Doğarken belli olan sonum. Sonumdan sonraki 'son'um.
Ben bir toyum.
Aşklar ve kuşlar göçerken,
Aşklar ve kuşlar yaşarken,
Aşklar ve kuşlar çoğalırken, ben yükünü omuzlayan yolcuyum.
Aşklar ve kuşlar göçerken,
kaybolurum.
Gözlerim bütün dünyaya kapalı...
|
|
|
16 Mart 2006 Perşembe
16:08:30
|
|
|
Dostum paylaşımların için tüm grup üyeleri adına teşekkür ederim....biraz işlerim var daha sonra paylaşımlara devam ederiz...tabiii diğer grup üyeleri uyumasın onlarda aktif paylaşım yapsın.
|
|
|
Luthien28 (iremsalar)
1235
|
|
17 Mart 2006 Cuma
19:36:29
|
|
|
Aşk ile acı arasında bocalarken
Önce aşka yenik düştü,ardından acıya.
Yediremediği gururu kalbinde,
(geçmişin)Öfkesi gözlerinde
Kabusu oldu yaşamak……….
LUTHIEN
|
|
|
18 Mart 2006 Cumartesi
10:36:49
|
|
|
~*~KALBİMİ kalbine VURDURUYORUM~*~
içimdeki çocuğu
gezdiriyorum
yoksa
o mu beni gezdiriyor
bembeyazla örtülü sokaklarda.
seni
ne kadar sevdiğimi
hesap edemeden
uyuyorum her gece.
bir daha
aşık oluyorum
yollara atıyorum
düşaşırı yürüyorum seninle
elimi bile sürmeden
bumlutların üzerine çıkarıyorum
egomu
nereye gitsem
sen aydınlatıyorsun yolumu...
çocuksu isteklere düşürüyor
şımartıyorum bacaklarımı
ve karanfilli çay içiriyorum
içimdeki ihtiyara.
elinden tutup
içimdeki tuhaf şairin
dalgın dalgın baktırıyorum
ufuklara
içimdeki pınarlar
akıp akıp duruluyor
bir uzak düşe vuruluyorum.
bir aynaların içinde
bir sardunyalar arasındayım
ne bok yiyeceğini şaşırıyor gözlerim.
ve
ne demiye bilmiyorum
hep çocuk yalnızlığımda ellerim...
|
|
|
18 Mart 2006 Cumartesi
10:38:46
|
|
|
sağımda
dün
solumda
umut
üstüme
iyilik sağlık
ve delilik giyinip
elinden tutuyorum
içimdeki şairin
ne
dersem yapıyor köftehor
sağa baktırıyorum
melankolik
sola
umutla!
sokak sokak
dolaştırıyorum
göz altında tutulan düşüncemi
çekingen
ama mağrur başı dik
içimdeki pınarlara bırakıyorum
karamsarlığı
bir uçurtmanın ipini tutar gibi
saklıyorum özgürlüğü
bir uzak düşe yürüyorum...
ve
kahretsin
özlemekten yoruluyorum
içim
dışım senle doluyor.
elimde değil
en olmadık zamanda
durdurup saatleri
tam ortasıyla kalbimin
sana tutuluyorum
deli deli.
kendi hükmümü kendim veriyorum
ve kendi hikayemi
kendime yazdırıyorum
savaşa aldırmıyor
kalbini
kalbime
vurduruyorum!
bir yanımda özlem
bir yanımda sabır
bir uzak düşe karışıyorum...
|
|
|
20 Mart 2006 Pazartesi
09:49:27
|
|
|
Bir gün bir dağ güneşle birlikte güne uyandı. Rüzgarın esintisiyle
ağaçlarının dallarını sallaya sallaya esneyerek gerindi. Güneş pırıl
pırıl
ufukta tam karşısından doğuyor, onunla arasında masmavi bir deniz
çarşaf
gibi günü karşılıyordu.
Dedi ki, "Ben ne güzel bir yerdeyim, önüm masmavi bir deniz ve her gün
güneş
bana gülümseyerek gün başlıyor."
Gökyüzünde küme küme bulutlar pamuk yığınlarını andırıyordu.
Martılar çoktan uyanmış gökyüzünde dans ediyorlardı. O sırada dağ bir
de
baktı ki, eteklerinde bir minicik fare denize doğru yürüyor.
"İiiiiiiiihhhhhh , bu da ne? Bu küçük fare benim manzaramı şimdi neden
bozuyor?"
Onun oradan bir an önce gitmesini istedi ve şöyle bir titredi.
Tepeden aşağıya doğru bir kaç taş hızla yuvarlanmaya başladı. Fare sesi
duyunca hemen bir yüksek kayanın üstüne sıçradı ve oraya yerleşti.
Düşen
taşlarda ona hiç bir zarar vermedi. Farecik de başladı denizin
güzelliğini
seyre...
Ara ara atlayan zıplayan balıklar denizin duruluğunda küçük halkalar
oluşturuyordu.
Deniz dağın sıkıntısını anladı ve dağa seslendi:
"Neden böyle bir günde bir küçük fare için mutsuzluk oyununa
başlıyorsun ki?
Bak ben dümdüzken balıklar da benim duruluğumu bozuyorlar. Ben onlara
kızıyor muyum? Biliyorum ki onlar bensiz ben onlarsız olamayız. Sen de
seninle birlikte yaşamak zorunda olanlara kollarını açmalısın. Güneş
hiç
bulutlara bozuluyor mu? Benim ışınlarımı engelliyorlar diye kızıyor mu?
Kabul et gerçeği, herşey bir şeylerle bütün aslında. Fark ve güzellik
de
burada. Bu sayede hergün ayrı bir şey öğretiyor bize; her gün ayrı bir
ders
veriyor. Sen iyisi mi sadece SEYRET, SUS ve DİNLE."
Dağ denize sordu:
"SEYRET, SUS ve DİNLE? O da ne demek?"
Deniz, "Bak... Seyrettiğinde güzellikleri göreceksin... Sustuğunda
kendinden
başkalarının söylediklerini duyabileceksin...
Dinlediğindeyse onlardan öğrendiklerini uygulama fırsatı
bulabileceksin..."
|
|
|
28 Mart 2006 Salı
12:28:11
|
|
|
GELMEYECEĞİM
YOLCU OLDUĞUMU BİLİRKEN MEÇHULE
BEYHUDE SABRETTİN GÜLÜM BİLE BİLE
BAK HASRETİM YÜZÜNDEN DÜŞTÜN NE HALE
BEKLEME BENİ SANA GELMEYECEĞİM
BİR MEDET UMDUMSA VEFASIZ HAYATTAN
KARŞILIĞI HÜSRAN OLDU EŞTEN DOSTAN
ZERRE FAYDA YOK SANA OLAN UMUTTUN
BEKLEME BENİ SANA GELMEYECEĞİM
AĞARMAZ DİYARDA BİÇAREYİM GÜLÜM
NE DERMANIM VAR GELMEYE NE DE GÖNLÜM
SEN BENİ GÖRMEDEN YAKALASIN ÖLÜM
BEKLEME BENİ SANA GELMEYECEĞİM
|
|
|
28 Mart 2006 Salı
13:01:51
|
|
|
DERİN MAVİ
Gel; simsiyah bir geceyi ört üstüme
En mavilerini giysin masallar
Bırakta,
Derinlerden bir ışık vursun yüzüme
Tam düşlerimdeki gibi;
Bembeyaz saçlarım yosun tutsun.
Bir yunus süzülsün kapımdan içeri,
En yalan sevdaları anlatsın.
Okyanusun laciverti dağılsın karanlığıma,
Umudun bir köşesi hep yanık kalsın.
Bir balina eşlik etsin şarkıma,
İçimdeki denizde fırtınalar kopsun.
Mavi derinlikleri saklasın bedenim,
Sevda diye yakamozlara sarılsın.
Yalan olsun herşey, tüm yaşadıklarım,
Bir sana, bir de derin maviye inansın...
|
|
|
28 Mart 2006 Salı
13:02:38
|
|
|
Anlamiydin sen hayatimin,
yasama nedenimdin, neden gittin....neden gidiyorum...
demek geliyor içimden ama diyemiyorum.
dilimdeki sarkiydin sen,kalemimdeki siir, sigaramin alevi, kadehimdeki
içkimdin.
bak degist demistin ya; degistim artik, yasamiyorum, sarki söylemiyorum,
siir okumuyorum ve siir yazmiyorum artik.
degistim ya, artik aglamiyorum, hayal kurmuyorum , kuramiyorum.
bu sana yazdigim en son siir.
aslinda dahasi olmasini isterdim ama olmadi.
artik istesemde sarki söyleyemiycem, siir okuyup yazamiycam,
bunlari istesemde yapamiycam.
artik yasamiycam.......
bu güne kadar elveda demek hiç bu kadar zor olmamisti.
artik elveda demenin zamani geldi sanirim.
elveda ..elveda...sana mutlu ve huzurlu bir hayat...
Isterdim ki, Sevgi bagindan koparilmayayim.
Hep ayni güllerin içinde Son bulsun ömrüm.
Ne yazik ki.... Ayriligin vakti.
Gözlerden irak diyarlarda.
Gönüllerin sicakliginda Yeserecegim artik.
Nafile acim büyük
Göremiyecegim sizleri karsimda.
Simdiden hissediyorum Aciyi her yanimda.
|
|
|
11 Nisan 2006 Salı
08:38:40
|
|
|
Sabahın sesi kulaklarımda biri pencereyi açmış yine
Ekşi yorgun bir tat ağzımda
Şehir gri kefeninde sakin
Davetsiz konuklarla tedirgin
Güne, kararsız yolum uzun
Hani olur ya bazen kaçarsın herşeyden
Hani olur ya bazen şarkı biter aniden
İşte böyle günlerde hep uyumak istediğinde
Tamda böyle günlerde umudu büyüt içinde
Şehrin toprağı altımda inlese, ufakça irkilsem
Sesime ses verse bir martı
Yalnızlığın öbür ucunda bir dost daha var diyebilsem
Hani sen hiç gitmesen
Yaşam ağını örerken gözlerine şarkı birden duruverse bile
Gözlerini ayrılık ıslatsa bile, umudu büyüt içinde
RADICAL NOISE
|
|
|
26 Nisan 2006 Çarşamba
17:27:59
|
|
|
..............
......................
....................................
hayat dediğin nedirki
bugün varız yarın yokuz
çift kapılı bir handır hayat
bir kapısından girer diğer kapısından çıkarız
ve bulur bizi ölüm
nereye kaçarsak kaçalım
yaşamaktan gayemiz nedir
toz pembe hayallermi?
yoksa mal mülk evlat
zenginlikmi kalbimizi karartan
yoksa dünyaya olan düşkünlükmü?
nedir bizi hayata böyle bağlayan
yalan oysaki
sadece pembe bir düş
tek gerçek çıkıyor karşımıza
oda ölüm
sen sen ol
hazırla azığını
doldur sevab torbanı
çünkü ölüm geldiği zaman
sen gitmiş olacaksın
bu zalim dünyadan
sana sevgimi yolluyorum
"bir tek gül"
dokunsan,
tek tek yapraklarına
milyonlarcası saracak,
titreyeceksin
koklasan,
hasretimi buram buram
hissedeceksin
dinlesen,
dile gelecek sanki
pamuk bir ses yumağı
cennetten gelir gibi,
seyretsen,
göreceğin
bu saflığında
bir aşk hikayesi
sana sevgimi yolluyorum
"bir tek gül"
kokusu ile...
...........
.......................
........................................
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|