|
Gönderen | Mesaj |
|
26 Ocak 2006 Perşembe
15:22:35
|
|
|
Çin'de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna
asili
testilerle dereden su taşırmış evine.. Bu testilerden birinin yan
kısmında
çatlak varmış... Diğeri ise hiç kusursuz ve çatlaksızmış ve her
seferinde bu
kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır, ulaştırırmış eve..
Ama
her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yari dolu
olarak
varırmış. İki sene her gün bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi
suyla
doldurmuş ama evine vardığında sadece 1,5 testi su kalırmış... Tabi ki
kusursuz, çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok
gururlanıyormuş... Fakat zavallı çatlağı olan kusurlu testi, çok
utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için
de
çok üzülüyormuş. İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını
düşünen
çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş:
"Kendimden utanıyorum. şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve
gidene
kadar akıp gidiyor.."
Adam gülümseyerek dönmüş testiye;
"Göremedin mi? yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu.
Fakat
kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin
kusurunu,
çatlağını biliyordum.. Senin tarafına çiçek tohumları ektim. Ve hergün
o
yolda ben su taşırken, sen onları suladın.. 2 senedir o güzel çiçekleri
toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın
olmasaydı,
evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim" diye cevap vermiş..
Öyküden alacağımız ders:
Her birimizin kendine has kusurları vardır. Hepimiz birer çatlak
testiyiz.. Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır
hayatlarımızı
ilginç yapan, mükafatlandıran, renklendiren.. Etrafınızdaki her kişiyi,
oldukları gibi kabullenin.. Dışlarındaki kusurları değil, içlerindeki
güzellikleri görün...
Yıllar önce Dale Carnegie demişti ki: "'Herkese portakal gelirken,
niye
bana ekşi limon geldi?' diyeceğinize, limonunuzla limonata yaparak
herkesten
farklılığı yaşayın..."
|
|
|
27 Ocak 2006 Cuma
09:22:12
|
|
|
rica...
|
|
|
27 Ocak 2006 Cuma
09:22:19
|
|
|
Küçük oğlu annesine geldi ve ona kağıdı uzattı. Annesi ellerini
önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı;
Çimleri biçtiğim için 5 dolar
Odamı temizlediğim için 1 dolar
Alışverişe gittiğim için 50 sent
Küçük kardeşime baktığım için 25 sent
Çöpü attığım için 1 dolar
İyi bir karne getirdiğim için 5 dolar
Bahçeyi temizlediğim için 2 dolar
---------------------------
Toplam borç 14 dolar, 75 sent
Anne, umutla kendisine bakan oğlunun elinden kağıdı aldı ve kağıdın
arka yüzüne şunları yazdı;
Seni 9 ay karnımda taşıdım BEDAVA
Hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım, senin için
dua ettim BEDAVA
Yıllarca değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm BEDAVA
Senin için geceler kaygı duyup, uykusuz kaldım BEDAVA
Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım giysilerini yıkadım,
ütüledim BEDAVA YAVRUM
Ve bunların hepsini topladığın zaman gerçek sevginin bedelinin
olmadığını
görürsün, bedavadır çünkü...
Oğul annenin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu.
Annesine baktı, "Anneciğim seni seviyorum" dedi ve kalemi alarak bu
kağıda
"HEPSİ ÖDENMİŞTİR" yazdı
|
|
|
30 Ocak 2006 Pazartesi
14:31:30
|
|
|
Gönül ne için ateşlere yansın aman
Hicrinle melül pürkeder mi kalsın aman
Efsus halim mucibi terahhümdür aman
Ben helak oldum o dilber kalsın aman "
Burgaz rakı var mı meyhaneci... ?
Varsa bir büyük alayım.
Hoşgeldin meyhaneci,
Bir kadeh, bir bardak,
bir de elma koy,
Rakımı evden getirdim...
kim bağışlayacak yalnızlığı?
meyhanenin tahta masalarında unutulan hüzün,
tek buzlu duble haykırış,
anadan üryan deliren aşk mı?...
kim bağışlayacak dilimi,
dilsiz gidişlerimi
dilimi ısıran uzun soluklu gönderilmeleri?..
hey garson! Şimdi bir şarkı gerek bana
üstüm başım veda kiri
bir şarkıyla biraz kavuşmak
gerek bana yoksa,
kim bağışlayacak bu serseri yakarışı..
Kırkbeş yıldır içiyorum, Yeni Rakı.
İyisi çıkarsa güzel; kötüsü, şikayet edildiği gibi.
Doldur be meyhaneci boş kalmasın kadehim
Maviiiiii...gel burayaaaaa...
Burgaz rakın hazııııırrr ))))
kalabalık sesler içinde uğultusu yalnızlığın
demli bir çay gibiyken yüreğim,
kavgaya düştü aşkla, yoruldum
hani, donmuş bir serçe nasıl özlemle sevgi beklerse,
öyleyim..kavuşmaya sağanak kala, vuruldum
intihar etti sigaramın külü
mum ışığında yazdığım şiirler yasda
kavgaya tutuşmuş bütün düşlerim,
dilimde bir ağıt, unutuldum
kim saklanıyor çarpan kapıların ardında?
daha ne kadar soğuk kalabilir ellerim?
işte herşey ortada, bütün zenginliğim;
gece, kurşun kalem ve şarkılar
ötesinde gözüm yok
belki de bu yüzden vedalara karşı huysuzum...
|
|
|
31 Ocak 2006 Salı
11:56:43
|
|
|
KAZANMAK,DIGERLERININ DE KAZANMASIDIR.
Birkaç yil önce,Seattle Özel Olimpiyatlarinda zihinsel özürlü olan
dokuz yarismaci 100 metre kosusu için baslama çizgisine toplandilar.
Baslama isareti ile birlikte hepsi birden yarisa basladilar.
Bir hamlede baslamadilar belki ama,yarisi bitirmek ve kazanmak için
istekliydiler.
Yaris baslar baslamaz içlerinden bir delikanli tökezleyip yere düstü ve
aglamaya basladi.
Diger sekiz yarismaci delikanlinin hiçkiriklarini duydular ve
yavaslayarak geriye baktilar.
Sonra hepsi yönlerini degistirdiler.
Geriye dönerek gencin yanina geldiler.
Içlerinden Down Sentromlu bir kiz egilip delikanlinin yanagina bir
öpücük kondurdu ve " bu onun daha iyi olmasini saglar dedi"
Sonra dokuzu birden kolkola girdiler ve bitis çizgisine dogru hep
birlikte yürüdüler:
Stadyumdaki herkes ayaga kalkip dakilarca bu yürekli insanlari
alkisladilar:
O gün orada bulunan herkes hala bu öyküyü anlatiyor:
Çünkü ögrendikleri bir sey vardi ; Hayatta önemli olan sey sadece
kendimiz için kazanmaktan ziyade kimi zaman yavaslamak anlamina gelse bile
kendimizle birlikte digerlerinin de kazanmasina yardim etmektir:
|
|
|
31 Ocak 2006 Salı
17:21:14
|
|
|
Bir gun, lisede iken,sinifimdan bir oglana rastladim eve donerken.
Kayl idi ismi.
Okuldaki butun kitaplarini sirtlamisa benziyordu.
Kendi kendime, "Neden biri okuldaki kitaplarini eve getirsin cuma aksami, gerçekten hafiz olmali bu oglan"
diye dusundum.
Benim hafta sonum pilanlanmisti bile ( partiler ve futbol, arkadaslarimla yarin ogleden sonra), omuzlarimi silktim ve yoluma devam ettim.
Yoluma devam ederken, bir gurup oglanlarin ona dogru kostuklarini gordum.
Onu itelediler, butun kitaplarini dusurttuler ve çelmeleriyle oglani çamur içine dusurttuler.
Gozlukleri uçup oglandan uç metre oteye çimene dustu.
Oglan basini kaldirdi, gozlerinde derin bir aci gordum.
Kalbim burkuldu oglancik için.
Ona dogru sekeledim, gozluklerini bulmak için emeklerken gozundeki bir damla yasi gordum.
Gozluklerini ona verirken "Serseri herifler" dedim.
Baska yapacak isler yok sanki. Bana bakti ve "Tesekkur ederim" dedi.
Kocaman bir gulumseme belirdi suratinda.
Gerçekten minnetkarlik ifade eden bir gulumseme.
Kitaplarini toparlamasina yardim ettim ve nerede oturdugu sordum.
Tesaduf ya, bize yakin oturuyormus.
Neden daha once gozume çarpmadin diye sordum.
Daha once ozel okula gittigini soyledi.
Daha onceden ozel okula giden bir arkadasim yoktu hiç.
Hep beraber eve yollandik ve kitaplarinin bir kismini ben tasidim.
Arkadas olunacak birine benziyordu.
Arkadaslarimla beraber futbol oynamak ister misin dedim.
Evet dedi.
Hafta sonunu beraber geçirdik, biraz daha tanidim Kayl'i, biraz daha ilindim ve arkadaslarim da ondan hoslandilar.
Pazartesi sabahi geldi, ve Kayl butun kitaplariyla okula donuyordu.
Durdurdum ve "Bu kitaplari hergun tasimakla guzel pazi yapacaksin" dedim.
Guldu ve kitaplarinin yarisini bana uzatti.
Ondan sonraki dort sene içinde Kayl ile çok iyi arkadas olduk.
Okulun son yilinda koleje gitmeyi dusunmeye basladik.
Kayl Georgetown kolejine karar verdi, bende Duke kolejine gidecektim.
Arkadasligimizin sureceginden emindim ve aramizdaki kilometrelerin bunu etkileyecegini sanmiyordum.
O doktor olacakti, bende futbol bursuyla iktisat okuyacaktim.
Kayl sinif birincisiydi.
Her zaman onun hafizligiyla girgir geciyordum.
Sinif birincisi oldugu için mezuniyet toreninde onun konusma yapmasi gerikiyordu.
Çok memnundum ortaya çikipta konusma yapmak bana dusmedigi için.
Mezuniyet gunu Kayl'i gordum.
Çok yakisikliydi kerata.
Lise boyunca gelisen ve benligini bulanlardandi Kayl.
Gerçekten olustu ve pazilasti ve gozlukler yakisti da oglana.
Butun kizlar seviyordu onu, ve benden çok kiz arkadasi vardi.
Bazen kiskandim onu dogrusu.
Bugun o gunlerden biriydi.
Heyecanli oldugunu sezdim yapacagi konusma dolayisiyle.
Sirtina yapistirdim bir tane ve " Aslan oglan,becereceksin, korkma" dedim.
Bana o minnetkar dolu bakisiyla bakti ve gulumsedi.
"Tesekkurler" dedi.
Bogazini temizledi ve konusmaya basladi:
Mezuniyet, bizlere buraya kadar gelmemize yardim edenlere tesekkur etme zamanidir.
Anneniz, babaniz,ogretmenleriniz, kardesleriniz, belki antrenorleriniz.
Fakat en çok arkadaslariniz. Birisiyle arkadas olmak o kisiye verebilceginiz en buyuk hediyedir.
Sizlere bir hikaye anlatacagim simdi.
Arkadasima inanilmaz bir ifade ile baktim, o, kalabaliga bizim ilk tanistigimiz gunu anlatirken.
Tanistigimiz gunun hafta sonu intihar etmeyi pilanlamis megerse.
Annesi sonradan okula gidip aci içinde onun dolabini bosaltmak zorunda kalmasin diye,
megerse ogun Kayl okuldaki dolabini tamamen bosaltmis ve eve tasiyormus.
Bana derinden bakti ve gulumsedi.
Sans olarak kurtarildim intihar etmekten.
Arkadasim beni kurtardi bu faciadan.
Topluluk mirildanmaya basladi yakisikli arkadasimin hayatinin en zor zamanini anlatmasina.
Annesi ve babasinin bana baktiklarini ve minnet dolu gulumsemelerini gordum.
O ana kadar durumun bu kadar onemli oldugunu anlamamistim.
Hareketlerinizin neticesini hiç bir zaman bosa vermeyin.
Kucuk bir mudahele, digerinin hayatini tamamen degistirebilir.
Iyiye veya kotuye.
Simdi iki sey yapabilirsiniz:
Bunu arkadaslariniza gonderebilirsiniz veya silebilirsiniz bilgisayarinizdan sizi hiç etkilememis gibi.
Gordugunuz gibi ben birinciyi sectim.
Arkadaslar melekler gibidir, bizi ayaga kaldirirlar kanatlarimiz uçmayi unutunca.
Ne baslangiç ne de son vardir.
Dun tarihtir.
Bugun hediyedir.
|
|
|
28 Mart 2006 Salı
13:16:01
|
|
|
Sensiz de denizi seyredebiliyorum.
Hem dalgaların dili seninkinden açık.
Ne kadar hatırlatsan kendini boş.
Sensiz de seni sevebiliyorum.
Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula,
Karşılaştığımız zamanlarda.
Sen, sevgiden şımaran çocuk,
Ben şaşıran budala.
ÖZDEMİR ASAF
|
|
|
28 Mart 2006 Salı
16:39:07
|
|
|
Aşkım benim, hem kalemim hem silgim!..
Bazen kaçarız... Mecburiyetlerimizden; diş bilemelerimizden, iç geçirmelerimizden, çevremizi saran duvarlardan, sahte masumiyetlerimizden, hiç sorulmadan yüklendiğimiz sorumluluklarımızdan kaçarız.
Bir başkasına; seçtiğimiz, ayırdığımız, sevdiğimiz bir başkasına kaçarız.
Kimi zaman yalnızlığın kulaklarımızı sağır eden uğultusundan kaçarız.
Çoğu zaman bizi boğan sıkıntılarımızdan, bunaltımızdan, bitmek bilmeyen iç bulantımızdan...
Hayatımızı eline teslim ettiğimiz yalanlardan...
Kuyruğu dik tutma zorunluluğundan...
Kalp kırıklıklarımızdan...
Her şeyin otomatiğe bağlandığı duygusu uyandıran şu modern yaşamdan...
Ve daha ne çok şeyden, kaçarız.
Sevdiğimiz, ayırdığımız, bizi sevdiğine inandığımız birine kaçarız.
Onu sevgilimiz yaparız.
Biz kaçak, ilişkimiz sığınaktır artık.
***
Tamam, itiraf edelim ki, sevmek çoğu zaman katlanmaktır.
Birbirimize katlanmanın en şık yolu, en güzel adıdır.
Fakat bazen de kaçmak, ardına bakmadan koşmak, koşmak, koşmaktır sevmek...
***
Bazen birini severiz; birdenbire lavaboya koşup kapıyı kapatıp yüzümüzü yıkar; aynaya bakıp saçımızı başımızı toplar, iki dakika soluklanıp öyle dışarı
çıkar gibi...
Bazen de kapıyı vurduğumuz gibi sokağa fırlar gibi severiz...
Kimi zaman uzaktadır sevgili, hatta hep uzaktadır; sabaha karşı ruhumuz bedenden firar eder de yanına uçar.
Çoğu zaman yanımızdadır sevgili; işten güçten, eşten dosttan her bunalışımızda onun kucağına, sarılışına, gözbebeklerindeki ışıltıya kaçarız.
Sevmeyi eşsiz yapan şey budur biraz da...
İçinde kalbi küt küt atan bir kaçak saklaması!
***
Hele aşk!..
O kaçar ve kaçtığı ne varsa tarihten silmek ister.
Hep sormuşumdur kendime; Aşkı harekete geçiren nedir? Yoksa insanın geçmişini silme isteği midir bizi aşka yönelten?
Şöyle bir bakın; en tutkulu serüvenlerin kahramanlarına; karasevda kurbanlarına, aşktan yanıp tutuşanlara, bir bakın.
Çoğu taşınması ağır bir kişisel tarih yükünü sırtlanmış insanlardır. Aşk imdatlarına yetişir ve o yükü bir kenara fırlatır atar...
Birisi, özel birisi "şşşşt, sus!" der onlara; "ben seni istiyorum, geçmişini değil!"
İşte o an aydınlanır ortalık, geçmiş kararır.
Aranan kan bulunmuştur artık! Yaşamak hastalığı yerini aşka terkediverir.
"Aşk yeniden doğmaktır" diyenlerin kastettikleri biraz da budur.
***
İşte o yüzden aşka sadece hayatı temize çeken bir kalem gibi bakmak yanlış olur.
Aşk, aynı zamanda silgidir.
Geçmişi silen, silebilen bir silgi...
Bu yüzden önünde diz çökeriz onun, bu yüzden nerede görsek alnından öperiz.
Çünkü bir tek aşkın yaratabileceği sarhoşluk; bir tek aşkın yol açabileceği kadar devrimci bir kaçış bunu becerebilir.
Bir tek aşk, bizi kişisel tarih yükümüzün ağırlığından kurtarır ya da öyle sandırır.
Ama biliyoruz ki, silgilerin de bir ömrü var.
Ne demişti Ece Ayhan?
"Silgiler silerken silinirler de..."
Haşmet Babaoğlu
|
|
|
28 Mart 2006 Salı
16:46:34
|
|
|
Ben senden önce ölmek isterim..
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu..
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin..
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin..
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar o kadar
karışacağız ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek..
Toprağa beraber dalacağız..
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip
filizlenirse sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri SeN
biri de BeN...
Nazım Hikmet
|
|
|
28 Mart 2006 Salı
16:51:27
|
|
|
GIDERAYAK
Kalkiyorum.
Yolcu yolunda gerek.
Bana soyle
Eski yuzlu,
Epey hirpalanmis,
Yamali da olsa,
Bir sevgi bulsaniz.
Butun istedigim
Bu soguklari cikartmak.
Ahmet Cemal
UCUZLUK
Istersen yarina ertele
Beni sevmeyi
Cunku beni istimlâk ettiler.
Yarin baslayacaklar
Yikmaya
Enkazimi
Daha ucuza alirsin!
Ahmet Cemal
VESVESE
Sen var ya,
Nedense beni hep
Senden sormalarindan
Korkarsin.
Ahmet Cemal
|
|
|
29 Mart 2006 Çarşamba
07:32:54
|
|
|
Anlatacaklarım vardı henüz
Bitmemişti kelimelerim
Gitmeseydin yüreğimden
Gecelerin şiirle sevişmelerini anlatacaktım
Yüreğime düşen sevgi ile oluşan kelimeleri
Tenine dokununca duyduğum hazzı
Bahar yelinde titreyen yaprak misali
Sesini duyunca içimin titremesini anlatacaktım ..
Gittin
Kalsaydın
Aşk şarap tadında akacaktı
Dudaklarımdan tadacaktın sarhoşluğu
Tenime her dokunuşun alev gibi yakacaktı
Gittin canımı yakarak
Gittin diğer yarımı yanına katarak
Gittin günümü gece yaparak
Gelme artık ...!
|
|
|
29 Mart 2006 Çarşamba
11:29:55
|
|
|
ŞAŞIRMIŞIM
Kimi görsem sana benzetiyorum,
Gözlerim şaşırmış, ben şaşırmışım,
Adını anarken dilim dolaşır,
Sözlerim şaşırmış, ben şaşırmışım.
Sensiz bir boşlukta koşar gibiyim,
Dizlerim şaşırmış, ben şaşırmışım,
Bir meçhule uzanır durur,
Ellerim şaşırmış, ben şaşırmışım.
Bir bakışla senin esirin oldum,
Beni can evimden, kalbimden vurdun,
Gözlerim, ellerim, yüreğim oldun,
Bedenim şaşırmış, ben şaşırmışım.
|
|
|
11 Nisan 2006 Salı
08:31:09
|
|
|
.:: Yağmuru Sevenler* ::.
Yağmuru sevenler... Hani güneş ülkesinde yaşayan mutlu insanlar vardır,orada hava hep güzeldir. Hiç yağmur yağmaz oraya. Bu neden güneş hep mutluluğu simgelemiştir,yağmur da mutsuzluğu,umutsuzluğu...
Hep güneş sevilir,güneşli günler hayal edilir hep. Yani mutluluk özlemi,mutluluk hasreti çekilir. Öyle insanlar vardır ki güneşli günlerde bile güneşe hasrettirler. Yani varlık içinde yokluk çekerler., daha doğrusu gören gözleri kör,duyan kulakları sağır,konuşan dilleri lal kesilir. Hayatları hayat değil,sadece hayatın bir gölgesidir. Böyle olan ademoğulları sonunda hep mutsuz,hep umutsuz ve hep kayıtsızdırlar gerçek hayata.
Bir de yağmur insanları vardır. Böyle insanların günleri hep yağmurludur ama umutludurlar da. Umut ederler hep,güneşi beklerler. Ama yağmuru severler,çünkü yağmur berekettir,umuttur,sevgidir,hayattır,sabırdır. Yağan yağmur ıslatmaz onları. Yalnızdırlar belki ama kardeşleri umuttur. Gülmese de yüzleri,sevilmese de garip yürekleri;hep umut eder,beklerler. Sevmeyi çok severler ama nedense hep seven yürekleri karşılık bulamaz. Yüzleri hiç gülmez. Ama yine de yağmuru severler,çünkü yağmur bitmeyen bir aşk hikayesidir.
|
|
|
1 Mayıs 2006 Pazartesi
14:08:08
|
|
|
YASAK RESİM
Sen yasaklar içindeki bir resim
Ben ise senin için bir yabancıyım
Tutsam tutacak kadar yakınımdasın
Seslensem duyulmaz sesim
Bir bilmece olur bazen duygular
Çözümler hep yasaklarda kalırlar
Mahkumsundur olmaz denen gerçeğe
Yanarsın belki mahşere kadar
Söyleyemem sana sevdiğimi söyleyemem sana beni
Anlatamam güzel gözlerinin bana neler ettiğini
Yazık diye günah diye kahrolup giderken
Yanarım mahşere kadar
Bir hikaye yazdım ikimiz için
Kızla oğlan birbirini seviyor
Bin birlik zorluklarla dertlerle
Sonu mutlu sonla bitiyor
İsterdim ki kahramanın olayım
İsterdim ki masallardan çalayım
İsterdim ki gerçeklerde bulayım
Yasaklar kaderimi çiziyor
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|