|
Gönderen | Mesaj |
|
Halime (ts614047294)
1269
|
|
6 Aralık 2007 Perşembe
23:32:13
|
|
|
depresyon genel anlamda moral bozukluğu,hayattan bıkkınlık hissi, muhtelif zamanlarda intihar eğilimi gibi özellikleri olan tipik bir psikolojik rahatsızlıktır. psikolog değilim ama bu kadar yapabildim tanımlamayı. kendinizi bıkmış herşeyden sıkılmış hiçbişeyden zevk almamaya başladığınızı farkettiğinizde psikoloğa gitmeniz şiddetle tavsiye edilir.
|
|
|
Zeynep didem (ts746516654)
1235
|
|
14 Aralık 2007 Cuma
13:41:15
|
|
|
Merhaba, aşağıdaki yazının konu ile ilgili net ve doğru bilgiler verdiğini düşünüyorum.
Depresyon “ruhsal çöküntü” demektir ve konuyu iki ayrı kavram hâlinde incelemek mümkündür: Birincisi, hepimizin zaman zaman yaşadığımız gelip geçici bedbinlik, bezginlik, isteksizlik ve hüzünlülük, kendine güvensizlik hisleri. Bunlar çoğunlukla kendiliğinden geçen, kafayı başka bir şeye verip aldırış etmeyince düzelen ruh hâlleridir. İkinci durum ise gerçek bir tıbbî hastalıktır ve belirtileri arasında şunlar sayılabilir: Hayattan zevk almama veya konsantrasyon güçlüğü güçsüzlük, bitkinlik, iştahsızlık (bâzen de aşırı iştahlılık), zayıflama (bâzen de şişmanlama), uykusuzluk (bâzen de aşırı uyuma), sabahları sıkıntılı ve aşırı keyifsiz kalkma, kendine güven kaybı, kıymetsizlik ve işe yaramama düşünceleri, kolay ağlama, cinsel arzu azalması, kolay sinirlenme, ölüm düşünceleri, intihar niyetleri hattâ plânları veya teşebbüsleri... Ağır vak’alarda tabloya melânkolik özellikler de ilâve olur: Şiddetli bir isteksizlik ve keyifsizlik, sabaha karşı muazzam bir sıkıntı ve bunalmayla uyanma, terleme, el ayak titremesi ve çarpıntı gibi endişe belirtilerinin yoğun olması...
Bunlar iki hafta veya daha uzun süredir mevcutsa ve kişinin işine, gücüne, toplumsal ve ailevî hayatına anlamlı derecede olumsuz tesir ediyorsa, artık buna Majör Depresif Bozukluk denir ve tedavi görmesi gereken bir hastalıktır. Evet! Depresyon gerçekten de verem kadar, ülser kadar, bronşit kadar organik bir hastalıktır ve tıbbî tedavi gerektirir. Burada hasta olan organ beyin ve onun yönetimindeki bütün organizmadır. Bir felçten veya beyin iltihabından farkı, beyindeki ârızanın çok daha moleküler ve işlevsel düzeyde olmasından ibârettir. Ayrıca, bu “iki hafta” şartı da tamamen akademik bir husustur; teşhise varmak için ve âcilen tedavi gerektiren durumlarda bu süre şartı aranmaz. Hattâ, son senelerde yapılan araştırmaların da işaret ettiği gibi, tekrarlayan kısa depresyonlar Majör Depresif Bozukluk’tan daha yüksek oranda intihara yol açmaktadır.
Depresyonda beyin hücreleri arasında bilgi alış verişini sağlayan ve bunların hücre içi etkilerini taşıyan maddelerde bir aksama, hatalı çalışma mevcuttur. Son senelerde bu bozukluğun ne olduğu daha da iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Depresyon insanın bağışıklık sistemini bozar, T lenfositleri denen savaşçı hücreleri zayıflatır, kanda kortizol hormonu düzeyini yükselterek bağışıklık zayıflamasına yol acar. Dolayısıyla, her türlü bulaşıcı hastalığa ve hattâ kanser gibi habis hastalıklara yakalanma riski de artar.
Depresyonun organizmada yarattığı bu zorlanma yâni stres sonucunda kan yağları artar, yıpranma ve çökme belirtileri ortaya çıkar, migrenden ülsere, astımdan hipertansiyona, alerjiden kolite kadar pek çok psikosomatik hastalık da ya ortaya çıkar ya da azar.
Ayrıca, tedavi edilmeyen depresyon vak’alarında alkol bağımlılığı, işgücü kaybı, muhtelif toplumsal ve ailevî sorunlar, cinsel problemler ortaya çıkar.
Depresyonu olup da farkında olmayanlar var mıdır?
Evet! çok eleştirici üstbenlikleri (süperegoları) olan, zayıflığa tahammül edemeyecek kadar katı, her şeyi mantık ve akılla çizmeye gayret eden, duygularını sürekli bastıran, eğer iş adamı ise işkolik kişilerde maskeli depresyona sık rastlanır. Bunlar, durumları çok vahimleşmedikçe, ağlayıp perişan olmazlar; sabah zor kalkmayı yorgunluğa veya uykusuzluğa yorup vitaminler içerler. Çarpıntıları, çeşitli ağrıları, bitkinlikleri ye konsantrasyon güçlüğü sorunları için “alternatif tedaviler”e yönlenir ve maalesef epey sömürülürler. Asabî, gergin ve huzursuz olmalarından etraflarını sorumlu tutup onlara daha çok yüklenir, tam bir kısır döngü içine girerler. Bunların önemli bir kısmı tamamen depresyondan ibâret problemlerini bedensel belirtilermiş gibi yaşayıp fizik tedavi, dâhiliye, nöroloji, beyin omurilik ve sinir sistemi cerrahisi, ortopedi ve benzeri dallardan uzmanlara taşınıp dururlar. Yapılan tetkiklerde ısrarla bir şey çıkmadıkça veya, daha fenâsı, ehemmiyetsiz birtakım şeyler bulunup da her şey ona bağlanınca, gereksiz bir sürü kalp, akciğer, mide, bağırsak ilâçları, ağrı kesiciler, hattâ steroidler verilip bir de bunların yan etkilerinden muzdarip olurlar. Zamanla tam bir hastalık hastası hâline gelirler.
Depresyonun Teşhis ve Tedavisinde Şunlar Yapılır?
Teşhisi ancak deneyimli bir psikiyatr koyabilir, psikologların bu aşamada bir rolleri yoktur. Bir an evvel enerjik bir şekilde tedaviye başlanmalıdır. Tedavinin “olmazsa olmaz” şartı antidepresan ilâçlar ve psikoterapi kombinasyonudur; gerçek bir Majör Depresyon’da sâdece psikoterapinin etkisi hemen hiç yoktur. Biz, tedavide, hem sebep sonuç zinciri üzerinde sonucu en kısa yoldan düzelten ilâçlar vererek depresyonu düzeltiyor, hem de duygularını ifâde etmeyi, ruhsal çatışma ve çökkünlüklerini bedensel belirtiler olarak değil, olduğu gibi yaşamayı öğretiyoruz bu insanlara. Bunun için de muhtelif psikoterapileri, gevşeme ve rahatlama yöntemlerini, uygun vak’alarda hipnoz ve benzeri alternatifleri gerektiği şekilde kullanıyoruz.
Bu gibi gizli, “maskeli” depresyonlara her geçen gün daha sık rastlamaktayız. Modern dünyanın acımasız yarışmacı akışı, zayıflığa veya hataya izin vermeyen acımasız iş dünyası bu tip depresyonlara zemin hazırlıyor. Kezâ, bağımlı, çekingen ve içe dönük yapısı olan kişilerde de maskeli depresyonlara sık rastlanıyor.
Her medenî insanin bir psikiyatrının olması esprisini bizlerin de yavaş yavaş yakalaması gerekiyor. Amerikalıların kullandığı hoş bir espri vardır: “Everybody should have a shrink and a lawyer”, yâni “herkesin bir kafa doktoru ve bir de avukatının bulunması gerekir”. Beden sağlığının temelinde ruh sağlığının yattığını artık herkesin fark etmesi gerekiyor...
Prof. Dr. Kerem Doksat
http://www.genbilim.com/index.php?option=com_content&task=view&id=2001&Itemid=33
|
|
|
Halime (ts614047294)
1269
|
|
16 Aralık 2007 Pazar
01:30:12
|
|
|
teşekkür ederim arkadaşım paylaşımın için bi depresyon hastası olarak çok daha açıklayıcı omuş ben doktaorlar kadar açıklayıcı bilgi veremem çoğunu yaşıyor olsam da
|
|
|
Zeynep didem (ts746516654)
1235
|
|
18 Aralık 2007 Salı
23:29:59
|
|
|
rica ederim. 2004 yılından beri bu konularda araştırma yapıyorum. ancak grubu görünce yaptığım bir aramada bu bilgiye ulaştım ve ilgilenenlerle paylaşmak istedim. Ben artık depresyon hastası değilim. daha doğrusu kendime iyi olduğumu söylüyorum, bunun için iyiyim 
|
|
|
Zeynep didem (ts746516654)
1235
|
|
22 Aralık 2007 Cumartesi
13:58:56
|
|
|
kesinlikle haklısın Ayşe, doktorların depresyondayken size keyif veren şeyleri yapın mesela film izleyecekseniz komik filmleri izleyin gibi önerileri de bununla ilgili diye düşünüyorum. Yeri gelmişken bir anımı aktarayım. Yırtık rahibe filmini izlemiştim, aslında çok komik ve eylenceli bir film ancak ben o filmi izlerken ağlamıştım. Bu da korodaki kendine güvenmeyen, güzel sesli kızın yeteneğini ortaya koyarak, beğeni toplaması -en önemlisi de kendisinin kendisinden gurur duyması, kendisinden memnun kalması- ve özgüveni yüksek bir birey olarak hayatına devam etmesi yüzündendi. Ben de ortaokul ve lisede şarkı söyledim, sesim güzeldi ama bu yeteneğimi geliştiremedim, doğru yerde, doğru zamanda doğru şarkıyı söylemediğim için bazen dinleyenlerden de takdir görmedim, eğitim almayı da denedim ama onu da yürütemedim, kendi başarısızlığımı düşünmekti beni ağlatan. Yıllardır şarkı söylemiyorum ama şimdi içimde bir kıpırtı var, yeniden şarkı söylemek için. Şu an işsizim uzun süre ev işlerini bile yapmıyordum. Şimdi sorumluluklarımdan kaçmamaya uğraşıyorum ve şimdilik hoşuma giden tek bir şey yapıyorum. Çizgi karakterlerden oluşan komik, kolay puzzlları yapıyorum. Ve bu bana keyif veriyor.
Arkadaşlar siz, size keyif veren neler yapıyorsunuz, paylaşır mısınız?
|
|
|
Zeynep didem (ts746516654)
1235
|
|
24 Aralık 2007 Pazartesi
12:49:37
|
|
|
Duvar boyamak ilgimi çekti, kendi odanın duvarını mı boyuyorsun, yoksa mesleğinle mi alakalı? Ben ayrıca yazı yazmak, kitap okumak ve fotoğraf çekmekten hoşlanıyorum.
|
|
|
Sinem (ts1015728800)
1235
|
|
1 Ocak 2008 Salı
02:39:37
|
|
|
bnce depresyon die bişi yokk!!.
|
|
|
Sinem (ts1015728800)
1235
|
|
1 Ocak 2008 Salı
02:41:42
|
|
|
insanlar çoğu zaman sewinçli çoğu zaman üzüntülü olur ama bazende bu üzüntüsünü dışarıya yansıtamaz sizin bu depresyon dediğiniz şeyde bütün bu dışarıya yansımayan kişilikte biriken sıkıntılar ve üzüntülerin birden açığa çıkmasıdır we buda çok doğldır eğer böle bişi olmassa insan oğlunun halini düşünemiyorum bazen buda gerekli diilmi 
|
|
|
Zeynep didem (ts746516654)
1235
|
|
2 Ocak 2008 Çarşamba
01:22:30
|
|
|
Hoşgeldin Özlem, yalnız değilsin.
Merhaba Sinem,
Depresyonun ne olduğu ile ilgili bence -tanımsal olarak -doğru bir yaklaşımın var. Ancak depresyon diye bir şey yok demen bana Nasrettin Hoca`yı hatırlattı.
Hoca bir gün damdan düşmüş, koşup gelenler doktor çağırmışlar. Nasrettin Hoca onlara bana damdan düşmüş birini getirin, benim doktora değil, ona ihtiyacım var demiş.
Fıkrayı katlettiğim için özür dilerim 
Bence depresyon bir anlamda da ruhun çığlığı, var olma, olduğu gibi benimsenme isteğidir. İçinde yetiştiğimiz toplumda kalıplanmış insanlar çoğunlukta. Ben sevgiyle büyütülen şanslı bir bireyim, ancak yine de insan düşüncelerinin eseri. Kendimle ve çevremle ilgili bir şekilde oluşturduğum olumsuz düşüncelerim yüzünden depresyon denizinde çok yıkandım. Ve o anlarda bunun farkında değildim. Şimdi kendimi geliştirmeye özen göstererek farkında olarak anı yaşamaya özen gösteriyorum.
|
|
|
26 Ocak 2008 Cumartesi
16:09:11
|
|
|
selam manik depresiflik ghakkındada bilgi verebilir misiniz? yani insan manikken güzel amö-a birden depresife mi dönüyor keşke okulunu okuma fırsatım olsaydı puanları neden bu kadar yüksek ki neyse bu da başka bir konu tabi psikologluk her zaman içimde ukte kalacak soruma cevabınız için şimdiden teşekkürler
|
|
|
19 Şubat 2008 Salı
02:03:44
|
|
|
selamlar...oldukça uzun zamandır psikoloji ve kişisel gelişim hakkında,kitaplar okuyup,araştırmalar yapıyorum...
geçmişe gidebilme gibi bir şansım olsaydı kesinlikle psikoloji okumak isterdim...aslında psikolojik yardıma yoğun şekilde ihtiyaç duyan insanların yaşadığı bir ülkedeyiz...ancak psikolojik yardım almak toplumsal baskı ve diğer etkenlerle birlikte oldukça zorlaşıyor...oysa bugün kullanılan birçok ilginç ve değişik teknik sayesinde,depresyon,agorafobi,sosyofobi gibi rahatsızlıklardan kurtulabilmek oldukça kolay....
mesela EMDR tekniği bu konuda beni en çok etkileyen ve oldukça ilginç bir tekniktir...
buradan meraklı ve ilgilenen arkadaşlara başlangıç ve özellikle depresyon konusunda bilgilenmek adına,bir kitap tavsiyesinde bulunmak istiyorum...ben ilk okuduğumda çok etkilendim ve temel kavram ve bilgileri öğrenmiş oldum...
belki biraz sıkıcı bulabilirsiniz ama Prof. Özcan KÖKNEL`in "KORKULAR"isimli kitabını okumakta yarar olduğunu düşünüyorum....
bu arada umarım diğer sitelerde bulamadığım paylaşım fırsatını buradaki ilgili arkadaşlarla elde etmiş olurum...
saygılar!..
|
|
|
Berresu (ts837764242)
1235
|
|
19 Şubat 2008 Salı
20:10:24
|
|
|
bence depresyon bir veya bir çok konu hakkında insanların kendini soktuğu ruhsal bunalımdır...her hangi bir çok konuda olabilir.. hatta hiç alakası olmasa bile insan kendini o duruma üzerse bile ufak bir depresyon geçirmiş sayılır...doktorlar bu konu hakkında genelde şu yorumu yapıyorlar,"insan kafasına bir şey taktı mı bilnç altına otomatikman yerleşir.bu yüzden de bilmeden sürekli stres içinde olur...bu durum ilerler ve depresyon dediğimiz bunalım ortaya çıkar..ancak depresyonun ilerlemesi söz konusu olursa ruhsal bunalım insanın düşünce vizyonlarını çökertmeye,içten içe kemirmeye ve en sonunda bilinç kaybına kadar götürür."bu durumun ilerlememesi için kafayı rahatlatmak ve çevredekilerin ona mutlaka olumlu davranmaları gerekmektedir..aksi takdirde ilerleye bilir...çözümü ise şudur (bana göre) kolaylıkla bir şeyi kafaya takacak bünyeye sahip olmamanız lazım... diyelim ki oldunuz hemen biriyle özellikle sizi rahatlatacak biriyle konuşun...bulamazsanız bir psikolog`dan yardım alabilirsiniz....
teşekkürler..
|
|
|
4 Mart 2008 Salı
14:50:28
|
|
|
Sevgili Berresu,
bence depresyon bir veya bir çok konu hakkında insanların kendini soktuğu ruhsal bunalımdır... demissin depresyonun bencesi olamaz bu bir hastaliktir ve uzmanlar tarafindan tarif edilmistir arti insanlar kendilerini bu duruma sokmazlar bu hastaliktir ve herkezin basina gelebilir. Insanlarin kisilik ozellikleri yada tecrubeleri tabiki olasiligi guclendirebilir. Gunumuzde ilac, psychotherapi ya da elektirik sok tedavisiyle tedavi edilebilir malesef edilemeyenlerde vardir ve sonlari intiharla sonuclanir, kadinlarda 2 kat daha fazla gorulur, ancak bu konudaki tartismalar surmektedir cunku cogu uzman kadinlara daha cabuk depresif teshisi konuldugu gorusunde cunku kadinlar toplumda daha caresiz ve yardima muhtac gozuyle bakiliyor.
Bir hastalik olan depresyonu, Turk toplumunda moda olan arabesk-negatief mentaliteden ayirmak gerektigine inaniyorum.
|
|
|
10 Mart 2008 Pazartesi
23:03:24
|
|
|
tabiki tedavi edilemeyen hastalarda mevcut ancak ben tedavi oranının oldukça yüksek olduğunu belirtmek istedim...kadınlarda daha fazla görüldüğü ise tamamen kabul edilmiş bir gerçek....
insanların genetik yapısının tetiklemede etken olduğunu düşünüyorum ancak insan hayatında depresyon ya da değişik fobileri ortaya çıkaran süreçlerdde oldukça etkili....daha çok çocukluk ya da gelişim çağında yaşanılan bazı olaylar neticesinde,bilinç altına yerleşen,negatif düşünceler,ileriki yaşlarda depresyon ya da agorafobi,sosyofobi gibi rahatsızlıkları ortaya çıkarabiliyor...
ilaçlar aslında inançsız insanlar üzerinde pek etkili değil,bunu bilim adamları aslında hiçbir etkisi olmayan ilaçlarla, öğrencileri üzerinde deneyip,öğrencilere ilacı içtiklerinde çok mutlu olacaklarını söylemişlerdir ve sonuç oldukça şaşırtıcı olmuştur....aslında hiç bir etkisi olmayan ilaç bile öğrencileri mutlu etmeyi başarabilmiştir...bilinç altında oluşturdukları mutluluk onları istekle birlikte mutlu etmeyi başarmış....
çoğunun etkin maddesi serotonindir zaten...
psikoterapi ve hipnoz benzeri EMDR gibi teknikler ise tamamen yönlendirme,negatifi,pozitife çevirme adına oldukça etkili teknikler....
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|