Gönderen | Mesaj |
|
7 Mart 2006 Salı
22:40:45
|
|
|
Gazi Çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rasladık.
Atatürk attan inerek bu ihiyar kadının yanına sokuldu.
- Merhaba nine
Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- Merhaba dedi.
- Nereden gelip nereye gidiyorsun? Kadın şöyle bir duralayıp,
- Neden sordun ki, dedi. Buraların sabısı mısın? Yoksa bekçisi mi?
Paşa gülümsedi.
- Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır.
Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir.. Şimdi nereden gelip nereye
gittiğini söyleyecek misin? Kadın başını salladı..
- Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği,
atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim mıhtar bana bilet
aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim.
- Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?
- Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da.... Benim iki oğlum
gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez
görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa.
Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı
Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan
belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey.
- Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadını birden yüzü
sertleşti.
- Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki.... O bizim vatanımızı
gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara
çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz
gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde
kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için
düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama
benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver.
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden
belliydi. Bana dönerek,
- Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim
vefalı Türk anamdır bu. Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım
dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara
kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor.
Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere
fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de
ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi
sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini.
Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha
doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;
- Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye
getirdim. Seversen gene yapıp getiririm.
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi.
Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;
"Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken
de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun."
İşte duygusuz(!) Atatürk'ün duygulu bir anısı.
(Mustafa Kemal Nasıl "Atatürk" Oldu-Mustafa Bilge Işıktürk-s.34)
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|