Gönderen | Mesaj |
|
17 Nisan 2006 Pazartesi
17:56:49
|
|
|
NASIL , ne biçim bir ittifak ilişkisidir ki bu, müttefiklerden biri öbürünün ulus bütünlüğüne ve toprak bölünmezliğine ters düşen bir tutumu sıkılmadan, utanmadan sürdürebilmektedir? Hem öyle sıradan bir ittifak değil söz konusu olan: NATO gibi askeri-siyasi bir ittifak. Ayrıca, iki müttefikin işbirliği başka antlaşma ve sözleşmelerle de pekiştirilmiş.
Nitekim müttefiklerden biri bunlara dayanarak öbürünün topraklarında NATO görüntüsüne bürünmüş ve üsler falan bulundurmakta, veri alışverişi yapmakta. Üstüne üstlük, Montreux gibi çok yanlı uluslararası bir sözleşmeyi bile zorlayarak Karadeniz'e kuvvet kaydırıp öbürünün kuzeydeki komşusuyla dostluğunu tehlikeye sokmakta, doğusunda dört yüzyıldır barışık yaşadığı komşusu İran'a Türkiye üzerinden saldırabilmenin hesaplarını yapmaktadır.
Üstelik, kızıp da bütün bu davranışları haklı gösterirken anımsatılan konuya bakın: Neymiş, Türkiye'nin parlamentosu komşu Irak'a birlikte saldırmayı reddetmişmiş! Müttefikliğe yakışır mıymış?
ABD'yle ilişkimizin kritik noktası işte bu tabloda saklıdır.
Şu günlerde Kuzey Irak'tan sızıp Anadolu'da adam öldüren silahlı Kürt gruplarınca yapılanların açıklanması da bu noktayla ilintili. O Irak ki, sınıra bitişik bölgesinin başında Kürt aşiret reisi Barzani vardır. Bağdat'ta kurulan merkez yönetiminin başında da bir başka Kürt aşiret reisi Talabani bulunmakta ve ikisi birden ABD işgalinin gölgesinde iş görmekteler. Sınırda Türk askeriyle ciddi işbirliğine girilseydi, bu sızma olabilir miydi?
Uzaktan kumandalı mayınlar Süleymaniye ve Erbil pazarlarında mı satılmaktadır ki, yollara bunca bol ve sık gömülebilmektedir? Yoksa, işgal ordusunun cephanelikleri ve o ordunun Guam'da yetiştirilmiş Kürt asıllı nöbetçileri midir bu bolluğu ve sıklığı sağlayan?
Belli ki, kurulması tasarlanan ayrı Kürt devletinin gelecekteki askeri gücü içinde PKK militanlarına özel bir yer ayrılmıştır ve tasarımcılar bu örgütü ortadan kaldırmaya niyetli olmadıkları gibi, eylemlerine de göz yummaktadırlar.
Peki, her şey bu kadar aşikârken, Türkiye ABD'yle ilişkilerine yeni bir yön vermek ve iki yanlı bütün bağlantıları gözden geçirmek için ne bekliyor? Türkiye hep verici, seyredici, sabredici, katlanıcı, zarar görücü taraf olmaya mecbur mudur? Çeşitli AB ülkeleriyle ve örneğin NATO'daki bir başka müttefikimiz ''Roj-TV'li Danimarka'' yla ilişkilerimizde de durumun pek farklı olmadığını gördükçe, şunu sormadan edemiyor insan: Acaba alnımızda ''enayi'' yazıyor da biz mi farkında değiliz?
|
|
|
18 Nisan 2006 Salı
14:29:25
|
|
|
sabırsız hemşire bu devlet hiçbişeyi unutmuyor sadece not alıyor bu ülke son 200 yıldır yaptıını yapıor izle ve gör politikasi
sen bu kadar üzülme bu vatan sahipsiz diil kimse ama kimse bu vatani bölemez için rahat olsun seni çok ii anliorum 1 yıl önce aynen bende böle düsünüodum ama bnm vatanımın ne kadar güçlü olduuna sahit olduktan sonra önemsememeye basladım için rahat olsun bu millet rahat uyusun die uykunun ne oldugunu unutanlar ve bundan hiç şikayet etmeyenler var sen sadece vatana hizmet et ii bi hemşire ol hastanı ayırt etme TÜRK yada KÜRT deme unutma ki çanakkalede edirnede bizim atalarimiz beraber omuz omuza carpıştı bizde onlarla düşman olmaya calısıruz pardon bazılari bizi düşman etmeye calişıo bizim galyana gelmememiz lazım bu vatan kanla kuruldu masa basında yıkılamaz için rahat olsun herbirine sıra gelecek yavas yavas...
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|