|
Gönderen | Mesaj |
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:24:43
|
|
|
Pierre Loti
Asıl adı Julien VİAUD olan Pierre Loti, 1850 yılında Fransa`nın Rochefort şehrinde doğmuştur. Denizcilik okulunu bitirerek 1873`te deniz subayı olur. Bu mesleğini 1910 yılına kadar devam ettirip emekliye ayrılır.
Julien VİAUD, Fransız edebiyatında 1881 yılından itibaren yazar Pierre Loti olarak tanınmaya başlar. Denizcilik mesleğinin yanında yazarlık onun tutkusu olur, hatta yazdıkları eserler beğeni toplar ve en çok okunan yazarlar arasına girer. 1891 yılında Academie Française seçilir. 1910 yılında Legion d`Honneur nişanı alır.
Julien Viaud 1868 yılından itibaren denizlerde sık sık seyahate başlar. 1876 yılında görevli olarak Akdeniz`e açılır. Bu yolculuğu esnasında ilk defa hayatında İstanbul`a gelir. 1876 yılında deniz subayı olarak gelen Loti 7,5 ay süreyle İstanbul`da kalır. Pierre Loti, bu şehrin kendisini büyülediğini ve aradığı gerçek huzurun bu şehirde olduğunu söyler. Loti İstanbul`a ve bu topraklarda yaşayan bir Osmanlı kızına aşık olur.
1876 yılında bir gönül aşkı ile başlayan sevgi İstanbul şehrinde kişileşip 1913 yılına kadar devamlı ziyaretlerle tazeliğini korur. Tam yedi defa İstanbul`a gelen bu Fransız yazar 1913 yılından sonra hayatının son günleri olan 1923`e kadar Türkiye`den ayrı kalır.
Pierre Loti`nin eserlerinde Türkiye denilince aslında her şey İstanbul’dur. Loti Türkiye`de İstanbul`dan başka sırasıyla İzmir, Bursa ve Edirne`yi de tanımıştır. Bursa Yeşil Türbesiyle ve Muradiye Külliyesiyle onu doğu mistisizmine götürdüğünden, kalbinde İstanbul`dan sonra özel bir yer tutmuştur. İstanbul, Pierre Loti için Türkiye`nin sembolünden ziyade tüm doğunun sembolü olmuştur.
Loti daha 1876 daki İstanbul`a ilk gelişinden itibaren kendisini bir Türk Dostu olarak hissetmiştir. Loti, Türklerin her zaman sevilen bir dostu olmuştur ve Türkler onun hep bu dostluk yönünü tanımışlar, bilmişlerdir. Fakat Loti`nin yazarlık yönü, özellikle eserlerinde Türkiye konusu pek işlenmemiş, araştırılmamıştır. Halbuki Pierre Loti`nin edebi hayatı ve kariyeri önce bir Türk romanı olan AZİYADE ile başlamış ve Supremes Visions d`Orient "Doğunun son görüntüleri" romanıyla sona ermiştir.
Aziyade romanı Pierre Loti`nin ilk eseridir. 1876 yılında İstanbul`a gelen Loti, burada tanıdığı bir Çerkez kızına aşık olur. Roman, Loti`nin bu kıza olan aşkını konu eder. Bir genç, güzel bir kıza nasıl aşık olabiliyorsa, Loti`de İstanbul`a öyle bağlanmıştır. Çünkü Aziyade romanı değişmeye hazırlanan, yeni bir devrin başlangıcı olan Türkiye`yi ve Türk toplumunu anlatmaktadır.
Loti Türkiye`ye 7 defa gelmiştir. Görevle veya özel olarak gelen Loti her gelişinde "yazarlık" yönünü kullandığından seyahatleri hiç bir zaman basit bir gezi şeklinde olmamıştır. Her gelişinde Loti`yi bu ülkeye çeken unsurlar, özellikler vardır. Tüm eserlerinde Loti bu çekiciliği çok güzel ve gerçekçi tasvirlerle kanıtlamıştır.
İstanbul`un güzelliği, aşık olduğu bir kadın onu bu rüyalar alemine çeken sadece iki özellik değildi; bunların yanında onun ruhunu fetheden İslam Dini ve Türk halkının yaşam şekli idi. Bu son iki unsur yazarın zihnini tüm yaşamı boyunca meşgul etmiştir. Loti, Türkiye ile ilgili tüm eserlerinde tarihlere, mekanlara özel bir önem vermiş yerleri, isimleri, hep Türkçe kullanmıştır. Sadece Aziyade romanında 100 tane Türkçe kelime vardır.
Pierre Loti, önce Hasköy`de bir ev kiralamış, daha sonra Divanyolu`nda oturmuştur. Evin sokağına ve Eyüp Mezarlığı çevresinde ki bir kafeye onun adı verilmiştir.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:25:37
|
|
|
Edebî Hayatı ve Eserleri Eserlerinde geçen olayların çoğu kendi hayatından ibrer parçadır. Gördüklerini ve yaşadıklarını yazan Loti`nin bu yazdıklarının temelinde yalnızlık duygusunun bulunduğu göze çarpmaktadır.
Pierre Loti, şiirimsi bir dil ve duygulu bir anlatıma sahiptir. Ölçülü kelimeler ve kısa cümleler kullanmıştır. Genelde ayrılıkla biten aşkları konu edinmiştir. Derin gözlemler, izlenimler ve buralardaki olayları, başından geçenleri usta bir anlatım gücüyle kaleme almıştır. Herkes Loti`nin romanlarında kendisini görebilir.
Bütün Eserleri :
1. AZİYADE (1879)
2. FANTÖME D`ORİENT (1892)
3. L`EXİLEE (1893)
4. LA MOSQUEE VERTE (1895)
5. LES DESENCHANTE`ES (1906)
6. LA TURQUIE AGONİSANTE (1913)
7. SUREMES VİSİONS D`ORİENT (1921
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:33:19
|
|
|
Orhan Veli Kanık Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 tarihinde İstanbul`da doğdu. Galatasaray`da başladığı öğrenimini, babasının atandığı Ankara`da Gazi İlkokulu ve Ankara Erkek Lisesi`nde sürdürdü. Lise sıralarında Oktay Rifat ve Melih Cevdet`le arkadaş oldu. Liseyi bitirince İstanbul`a dönerek, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü`ne girdi (1932), ancak yüksek öğrenimini yarım bıraktı (1935). 1936`da Ankara`ya döndü ve askere gidinceye dek PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosunda memurluk yaptı. Yedek subaylığını tamamlayınca, iki yıl kadar, yine Ankara`da, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu`nda çalıştı. 1947`de, Hasan Âli Yücel`in yerine Reşat Şemsettin Sirer`in bakan olarak atanması üzerine, Milli Eğitim Bakanlığında "antidemokratik bir hava" esmeye başladığını söyleyerek, görevinden istifa etti. 1 Ocak 1949-15 Haziran 1950 tarihleri arasında yirmi sekiz sayı süren, on beş günde bir yayımlanan, iki sayfalık ` Yaprak` dergisini çıkardı. Yaprak dergisi serüvenini sürdüremeyeceğini anlayınca Ankara`dan ayrılıp İstanbul`a gitti. Gene o yılın kasım ayı içinde, bir haftalığına geldiği Ankara`da, 10 Kasım 1950 gecesinde, yolda, onarım için kazılmış bir çukura düşerek ayağından yaralandı. İstanbul`a döndükten sonra, bir arkadaşının evindeyken, durumu birdenbire kötüleştiği için kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi`nde, 14 Kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü, Rumelihisarı Mezarlığı`na gömüldü.
Garip ya da Birinci Yeni denilen akımın öncüsü, kuramcısı. Yirmi sekiz sayı süren Yaprak serüveni öncesinde, Ankara Erkek Lisesi`nde okul kooperatifin parasıyla Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Sesimiz dergisini çıkarmışlardır. Biçemini belli eden ilk şiirlerini, yine, arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Varlık dergisinde yayımladı ve müthiş bir ilgi gördü. Şiir ve yazıları, Varlık dergisinden başka İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik, Ülkü, Demet, İşte, Aile gibi dergilerde yayımlanmıştır. İkinci Dünya Savaşına katılmayan ve katılmış kadar etkilenen Türkiye`de, Türk şiirini bir takım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, yıpranmış benzetmelerden kurtardı, kısa ve basit ama vurucu bir söylem -eda- geliştirdi. Şiirin bilinen ve kabul gören sınır taşlarını yerinden oynattı. Yalın bir halk dili kullandı, yergi ve gülmeceden yararlanarak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gösterdi.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:34:37
|
|
|
Deniz Kızı Denizden yeni mi çikmisti neydi; Saçlari, dudaklari Deniz koktu sabaha kadar; Yükselip alçalan gögsü deniz gibiydi. Yoksuldu, biliyorum -Ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya- Kulagimin dibinde, yavas yavas, Ask türküleri söyledi. Neler görmüs, neler ögrenmisti kim bilir, Denizle bugaz bugaza geçen hayatinda! Ag yamamak, ag atmak, ag toplamak, Olta yapmak, yem çikarmak, kayik temizlemek... Dikenli baliklari hatirlatmak için Elleri ellerime degdi. O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm; Gün ne güzel dogarmis meger açik denizde! Onun saçlari ögretti bana dalgayi; Çalkandim durdum rüyalar içinde.ORHAN VELİ KANIK
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:35:42
|
|
|
- Derdim Başka
Sanma ki derdim güneşten ötürü; Ne çıkar bahar geldiyse? Bademler çiçek açtıysa? Ucunda olum yok ya. Hös, olsa da korkacak miyim zaten Güneşle gelecek ölümden? Ben ki her nisan bir yaş daha genç, Her bahar biraz daha asığım; Korkar miyim? Ah, dostum, derdim başka... ORHAN VELİ KANIK
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:36:47
|
|
|
Nazım Hikmet Ran
20 Kasım 1901 tarihinde Selanik`te doğdu; ancak ailesi 15 Ocak 1902 olarak kaydetmiş ve kendisi de bu durumu benimsemiştir. 3 Haziran 1963 tarihinde Moskova`da öldü. İstanbul`da Heybeliada Bahriye Mektebi`ni bitirdi, ancak sağlık sorunları nedeniyle subaylık serüveni sona erdi. Kurtuluş Savaşı`na katılmak amacıyla Anadolu`ya geçti (1921). Anadolu`da Kurtuluş Savaşı için verilen her görevi yerine getirdi. Oradan Rusya`ya gitti. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi`nde (KUTV) yüksek öğrenimini tamamladı. 1924 yılında gizlice Türkiye`ye döndü. Gazetelerde, dergilerde, film stüdyolarında çalıştı. Şiirleri nedeniyle birkaç kez kovuşturmaya uğradı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle kanıtsız, yasaya ve hukuka aykırı olarak 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa Cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ile öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. Yurtdışında sürekli olarak Bulgaristan, Rusya, Polonya`da yaşadı; birçok uluslararası kongreye katılarak çeşitli ülkelere yolculuklar yaptı.1963 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonunda öldü, Moskova`da Novo-Deviçeye Mezarlığına gömüldü.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:39:19
|
|
|
Bir Acayip Duygu...
«Mürdüm erigi çiçek açmistir. — ilkönce zerdali çiçek açar mürdüm en sonra — Sevgilim, çimenin üzerine diz üstü oturalim karsi-be-karsi. Hava lezzetli ve aydinlik — fakat iyice isinmadi daha — çaglanin kabugu yemyesil tüylüdür henüz yumusacik... Bahtiyariz yasayabildigimiz için. Herhalde çoktan öldürülmüstük sen Londra`da olsaydin ben Tobruk`ta olsaydim, bir Ingiliz silebinde yahut... Sevgilim, ellerini koy dizlerine — bileklerin kalin ve beyaz — sol avucunu çevir: gün isigi avucunun içindedir kayisi gibi... Dünkü hava akininda ölenlerin yüz kadari bes yasindan asagi, yirmi dördü emzikte... Sevgilim, nar tanesinin rengine bayilirim — nar tanesi, nur tanesi — kavunda itri severim mayhoslugu erikte..........» .......... yagmurlu bir gün yemislerden ve senden uzak — daha bir tek agaç bahar açmadi kar yagmasi ihtimali bile var — Bursa cezaevinde acayip bir duyguya kapilarak ve kahredici bir öfke içinde inadima yaziyorum bunlari, kendime ve sevgili insanlarima inat. http://www.ortanokta.com/on/siirgonder.php?op=gform&sid=673&sname=Bir Acayip Duygu...&wid=8&writer=Nazim Hikmet Ran Nazim Hikmet Ran
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:40:26
|
|
|
Namık Kemal
Osmanlı, şair ve yazar. Batı edebiyatının yazın türlerini ilk kez Türk toplumsal yaşamına sokmuştur.
21 Aralık 1840`ta Tekirdağ`da doğdu, 2 Aralık 1888`de Sakız Adası`nda öldü. Asıl adı Mehmed Kemal`dir, Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey`dir. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa`nın yanında, Rumeli ve Anadolu`nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul`a babasının yanına döndü. 1863`te Babıali Tercüme Odası`na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865`te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti`nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867`de kapatıldı. Namık Kemal de İstanbul`dan uzaklaştırılmak için Erzurum`a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa`nın çağrısı üzerine Ziya Paşa`yla birlikte Paris`e kaçtı. Bir süre sonra Londra`ya geçerek M. Fazıl Paşa`nın parasal desteğiyle Ali Suavi`nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi`yle anlaşamaması üzerine Muhbir`den ayrıldı. 1868`de gene M. Fazıl Paşa`nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa`da desteksiz kalınca, 1870`te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa`nın çağrısı üzerine İstanbul`a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872`de İbret gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul`dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut Silistire oyunu, 1873`te Gedikpaşa Tiyatrosu`nda sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul`a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa`ya sürgüne gönderildi. 1876`da I. Meşrutiyet`in ilanından sonra İstanbul`a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi`yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid`in Meclis-i Mebusan`ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası`na sürüldü. 1879`da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884`te Rodos, 1887`de Sakız Adası`na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu`da Bolayır`da gömüldü. Namık Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır. İstanbul`a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ`ya ve kimi Divan şairlerine nazireler yazmıştır. Şinasi`yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi`yle tanışmasından sonra şiirlerindeki içerik de değişmiştir. Günlük konuşma dilinden alıntıların yanı sıra, o zamana değin geleneksel Türk şiirinde görülmemiş olan "hürriyet kavgası", "esaret zinciri", "vatan", "kalb-i millet" gibi yepyeni kavramlarla birlikte, doğrudan doğruya düşüncenin aktarılmasını amaçlayan bir tür "manzum nesir" oluşturmuştur. Bosna-Hersek Savaşları, 93 Savaşı gibi olayların yarattığı sonuçlar, onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en tanınmışları arasında "Vâveyla", "Vatan Mersiyesi", "Vatan Şarkısı" ve "Hürriyet Kasidesi" yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine büyük bir katkıda bulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni kavramlarla Türk şiirini Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:42:08
|
|
|
Yahya Kemal Beyatlı
Asıl adı Ahmed Agâh`tır. 2 Aralık 1884 tarihinde Üsküp`te doğdu, 1 Kasım 1958 tarihinde İstanbul`da ölmüştür. İstanbul`da Vefa İdadisi`ni bitirdikten sonra, Jön Türklere katılmak için Paris`e kaçtı. Paris`te Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu`nda öğrenim gördü. Öğretmenlik, öğretim görevlisi, milletvekilli, büyükelçi olarak çalıştı.
Yahya Kemal, yurt dışında edindiği yüksek nitelikli beğeniyle, Batı şiirine yönelme yerine, geleneksel divan şiiri içinde, biçime ağırlık tanıyan, dil işçiliği olağanüstü, yetkin şiirler kazandırmıştır.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:43:19
|
|
|
- Hayalşehir
Git bu mevsimden gurup vakti Cihangir`den bak, Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak; Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan; Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan! O ilâh isteyip eğlence hayalhanesine, Çevirir camları birden peri kâşânesine. Som ateşten bu saraylarlabütün karşı yaka. Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka.Mest olup içtiği altın şarabın zevkinden, Elde bir kırmızı kâseyle ufuktan çekilen, Nice yüz bin senedir şarkın ışık mimarı Böyle mâmur eder ettikçe hayal Üsküdar`ı.O ilahın bütün ilhamı fakat ânidir; Bu ateşten yaratılmış yapılar fânidir; Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı, Az sürer gerçi fakir Üsküdar`ın saltanatı; Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına, Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına.Ezeli marifetin böyle bir ikliminde Altının göz boyamaz kalpı kadar halisi de, Halkının hilkati her semtini bir cennet eden Karşı sahilde karanlıkta kalan her tepeden, Gece birçok fıkara evlerinin lâmbaları En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar`ı. http://www.ortanokta.com/on/siirgonder.php?op=gform&sid=153&sname=Hayalşehir&wid=40&writer=Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal Beyatlı
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:44:35
|
|
|
Ümit Yaşar Oğuzcan
22 Ağustos 1926 tarihinde Tarsus (İçel)`ta doğdu, 4 Kasım 1984 tarihinde İstanbul`da öldü. Eskişehir Ticaret Lisesi`nden mezun oldu (1945). Osmanlı Bankası ve Türkiye İş Bankası`nda çalıştı, 1977 yılında emekli oldu. İstanbul`da kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kurdu.
Yaşadığı dönemin en popüler şairlerinden biriydi. Aşk, özlem ve ayrılık gibi duygusal konularda yazdığı şiirleriyle tanındı.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
17:45:44
|
|
|
Acılar Denizi
Ben acılar denizinde boğulmuşum işitmem vapur düdüklerini , martı çığlıklarını Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni Duyarım yosunların benim için ağladıklarını Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını Bu ne karanlık , bu ne zindan gece böyle Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse Yılların içimde bıraktıklarını... Ümit Yaşar Oğuzcan
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
18:04:09
|
|
|
EVET bende çok seviyorum bilgi edinmeyi ve siz sevgili arkadaşlarımla paylaşmayı mert ali teşekkürler
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
18:08:09
|
|
|
Cahit Sıtkı Tarancı
4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır`da Camiikebir mahallesinde doğdu, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)`da öldü. Asıl adı "Hüseyin Cahit" tir.İlkokulu Diyarbakır`da okudu. İstanbul`a Saint Joseph Lisesi`nde başladığı ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi`nde tamamladı (1931). Sonra İstanbul`da Mülkiye Mektebi`nde (1931-1935) ve Yüksek Ticaret Okulu`nda okudu. Yüksek öğrenimini tamamlamak için Paris`te Sciences Politiques`te sürdürdü (1938-1940). Öğrenimi sırasında Paris Radyosu`nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı. Savaş sırasında kentin işgal edilmesi üzerine yurda döndü. 1944 yılından başlayarak Ankara`da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı`nda çevirmen olarak çalıştı. 1954 yılında felç geçirdi, sağıtımı için götürüldüğü Viyana`da yaşamı son buldu. Mezarı Ankara`dadır.
Hece ölçüsünün olanaklarını genişletti; içtenlik, yalınlık ve akıcı bir söyleyişin egemen olduğu; aşk, doğa sevgisi, geçmiş,ölüm, özlem, yalnızlık, yaşama sevinci gibi izleklerin işlendiği şiirlerinde şairanelikten ve şiirsellikten vazgeçmedi. Fransız şairlerinden, özellikle Baudelaire ve Verlaine`den etkilenmiştir.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
18:09:56
|
|
|
Korktuğum Şey
Gün çekildi pencerelerden; Aynalar baştan başa tenha. Ses gelmez oldu bahçelerden; Gök kubbesi döndü siyaha.Sular kesildi çeşmelerden; Nerden dolacak bu taş nerden, Nergislerin açtığı yerden Ey kuş uçurtmıyan ejderha?Ne yardan geçilir, ne serden; Korkuyoruum bu gecelerden. Bel bagladığım tepelerden Gün doğmıyabilir bir daha. CAHİT SITKI TARANCI......
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
18:10:35
|
|
|
Can Yücel
1926 İstanbul doğumlu. Eski milli eğitim bakanlarından Hasan Âli Yücel`in oğludur. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi`nde Latince-Yunanca okudu. Öğrenimine İngiltere`de Cambridge Üniversitesi`nde klasik filoloji okuyarak devam etti. Sanat tarihi dersleri izledi. Şair, çevirmen ve radyo görevlisi olarak tanındı. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra`da BBC`nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı (1953-1958). Türkiye`ye döndükten sonra bir süre turist rehberi olarak çalıştıktan sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. Nazım, nesir çevirileriyle de tanınan Can Yücel, şiir alanında ilk kitabı YAZMA (1950) dan sonra uzun bir süre biçim arayışlarıyla oyalandı.
Çeşitli edebiyat, kültür ve siyasi dergilerde ; şiirleri, edebiyat ve tiyatro çevirileri ile siyasal konularda yazıları yayımlandı. 12 Mart döneminde Che Guevara `nın "Gerilla Harbi" ve "İnsan ve Sosyalizm" kitaplarının çevirisi nedeniyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1974 affıyla tahliye oldu. 12 Eylül sonrasında "Somut" dergisindeki "Hamileler" isimli şiiri edebe aykırı, müstehcen olduğu iddiasıyla para cezasına çarptırıldı. Aynı iddiayla "Rengâhenk" adlı kitabı toplatıldı.
Şairliğini, şiirin külhanca raconlarından yararlanarak siyasal inançlarıyla yoğurdu.
12 Ağustos 1999 tarihinde İzmir`de öldü, vasiyetine uyularak Datça`da toprağa verildi.
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
18:12:17
|
|
|
Bir Ölüm İlanı
Zaten hayalet olan Gölge yazar Oğuz’un ölümü de Herhalde kendinden rivayet Oğuz’un cenazesi mi Hayret! Hem o hiç uyumaz ki Belki de ilk kez oradan Kendi kendini Türkçeye çevirecek Yeni dikilmiş bir kalem selviyle Ya da en eski daktilosuyla gecenin Yıldızları tuş CAN YÜCEL
|
|
|
Rüya prenses (myway66)
1786
|
|
26 Nisan 2007 Perşembe
18:21:48
|
|
|
EVET mert ali bende seninki kadar olmasada okumaya çalışıyorum
|
|
|
29 Nisan 2007 Pazar
22:46:27
|
|
|
slm
|
|
|
29 Nisan 2007 Pazar
22:47:02
|
|
|
iyiyim sen nasılsın
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|