İnsan > Felsefe > Atatürk > Mesaj Panosu > ATA'YA YEMİN

ATA'YA YEMİN


GönderenMesaj

Sibel (bibik)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
233
19 Ocak 2009 Pazartesi 12:27:55

Sibel (bibik)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
233
19 Ocak 2009 Pazartesi 12:31:41
 72 milyonluk millet…
> Neredeler peki? Göreniniz, bileniniz var mı? Yoksa asıl soykırıma onlar mı uğradı?
> Yoksa bileklerinde çelik prangalar, yüreklerinde yaralar, dillerinde ağıtlarla bir yerlere mi sürüldüler?
> Göreniniz, bileniniz var mı ey kardeşler?!
> Avrupa birlik olmuş; kültürümüzü katletmekte,
> Amerika ortak olmuş dahili bedhahların iğrenç emellerine,
> Muhtaç olmuşuz Arabın kuru ekmeğine!
> Nerdesiniz ey atalar, ey yedi kıtaya yedi cihanı zindan eden ecdadım nerdesiniz?!
> Nerdesiniz tertemiz alnından vurulup, bir hilâl uğruna toprağa düşen ama ölmeyen,
> Topla, tüfekle kurşunla öldürülemeyen şehitlerimiz?!
> Ey mavi gözlü, kara kalpaklı atam… Sen buralardasın biliyorum…
> Sen, bir yerlere gizlenmiş izliyorsun bu berbat halimizi.
> Belki bir söğüdün gölgesine oturmuş, belki de iki bulutun perdesi arasına gizlenmişsindir.
> Ama buralarda bir yerlerdesin, biliyorum!
> Biz de buradayız paşam!
> Böyle mahzun, böyle üzgün, durgun durduğumuza bakma, buradayız!
> Üzülme, yalnızca uygun zamanı beklemekteyiz.
> Meraklanma, ey yüreği vatan sevdasıyla yaralı büyük kumandan!
> Buradayız, hiçbir yere gittiğimiz yok.
> Ama… Ama sen bir geliversen… Bir düşüversen önümüze, hı?
> Gör bak, nasıl çalışırız o vakit; dişimizi tırnağımıza geçirerek, geceyle gündüzü birbirine karıştırarak!
> Bir geliversen de bir kez daha yol gösteriversen… Ellerimizden tutup götürsen bizi…
> Hani o, hep sözünü ettiğin ama bizim ulaşmayı başaramadığımız muasır medeniyetler seviyesine…
> Her gün, hepimiz kaldırıp ellerimizi havaya, her gün ama her gün yalvarsak güzel yaratıcıya?
> Belki o zaman geri verir seni bize, hı?
> Bak biz aslında öyle çok da boş durmadık. Elimizden geldiğince çalıştık.
> Sürekli andık adını!
> Biliyorum, bu değildi senin bizden istediğin ama başka yolu yoktu korumanın, o kutsal emaneti, bizlere bıraktığın…
> Senin adını duymaları yetti atam!
> Adını işitir işitmez başlarını çıkardıkları o yılan yuvalarına geri döndüler, hem de defalarca!
> Ama şimdi… Şimdi artık anladılar senin geri gelmeyeceğini de, o yüzden geçirdiler kapkara, iğrenç tırnaklarını gençlerimizin hatta çocuklarımızın beyinlerine!
> O yüzden çıktılar inlerinden, deliklerinden!
> O yüzden korkmadılar devletten, polisinden ve askerinden!
> Anladılar gelmeyeceğini paşam!
> Gel artık! Gel ey büyük asker, devlet adamı, matematikçi ve tarihçi!
> Gel de sil, gözlerimizi dolduran yaşla, yüreklerimizden akan kanı.
> Sar yaralarımızı bir kez daha!
> Yüreğimiz acıyor atam, canımız yanıyor, yıkanmaya çalışılan beyinlerimiz zonkluyor!
> Son bir kez gelsen olmaz mı?
> Biliyorum bu bizim ayıbımız. Bu günah, bu utanç bizim.
> Evet bizim…
> Ya da… Ya da hayır, gelme. Sakın gelme.
> Gelme sakın ey büyük insan!
> Sen en iyisi, bir kez daha güven bizlere.
> Sana söz, sana yemin! Son kez güven bizlere.
> Biz daha yılmadık, biz daha düşmedik kara toprağa, korkma! Kaygılanma gözleri gök mavisi atam!
> Son kez güven bizlere ve gör ki ne kadar haklıymışsın bizlere güvenmekte.
> Bak gör o zaman nasıl kurtuluyor emanetin!
> Nasıl savaşıyoruz o kapkaranlık suratlarla!
> Ve nasıl darmadağın ediyoruz, bu geceyi, bir vuruşta!
> Nasıl doğuyor güneşin, nasıl açıyor çiçeklerin, nasıl gülümsüyor, koşup oynuyor gençlerin, çocukların!
> Göreceksin! Sana söz, sana yemin!
> Göreceksin ey ölümsüz gazi, göreceksin!
> SANA SÖZ! SANA YEMİN!