GERÇEK DOSTLUK > Mesaj Panosu > Bir Konu Bin Konuk! (ESRA'CIMIN KÖŞESİ)

Bir Konu Bin Konuk! (ESRA'CIMIN KÖŞESİ)


GönderenMesaj

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 17:51:20
Ayın en parlak anı yaşanan
ve
kalbimizde eksik huzurlar
ruhumuzda eksik parçalar
ay parlak yaşamlarımız
bir o kadar gri, eksik
neden çok
neden yok
neden bildiğimiz asıl bilinmez olan

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
18 Haziran 2008 Çarşamba 17:53:01
ESTAGFURULLAH ELVAN TEŞEKKÜR EDERİM.

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 17:53:15

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
18 Haziran 2008 Çarşamba 17:54:48
KIZMA YİĞİT SANADA TEŞEKKÜR EDERİM.

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 17:55:45

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 17:57:35
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
18 Haziran 2008 Çarşamba 17:57:53
sağol

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 18:00:22
Yağmurdan sonra buğulu camlara titreyen ellerimle yanlızlığımı yazdım
Gecelerde yalnızlığıma,gündüzlerde karanlığıma,şiirlerde mısralara seni istediğimi yazdım
Sensiz geçen her güne yalnız yürüdüğüm yerlere elimde ki sigarayla vefasızlığını yazdım.
Yalnızlığa terk edildiğim,kişiliğimi unuttuğum yüzümü göremediğim aynalara seni sevdiğimi yazdım.
Yaş toprağa,ıslak caddelere gök yüzünden düşen yağmur damlalarıyla
BİRGÜN DÖNECEĞİNİ YAZDIM......................

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 21:09:24
Öfkenin egemenliğine giren zihin farkında değildir serseri kurşunlar gibi saçtığı sözlerin öldürücü etkisinin.


Biz insanlar hayata karşı nankör müyüz neyiz? Yataktan kalkmanın, güne sağ salim başlamanın müthiş bir lütuf olduğunu hiç düşünmeyiz de güneşi karşılayabildiğimiz için şükredecekken bizi bekleyen günün zorluklarına odaklanırız. Sevdiklerimizle yaşadığımız her güzel anın kıymetini bilmeyiz de en kötü hallerimizi onlara saklarız… En yakın olmamız gerekene en uzak dururuz.

O kadar nankörüzdür ki, bizi sevdikleri için cezalandırırız neredeyse sevdiklerimizi. Sadece hayata karşı değil sevgiye karşı da nankörüzdür yani.

Yüreğimizin sesini değil de korkularımızın sesini dillendiririz sık sık ve yıldırırız karşımızdakini.

Sırtımızı iyiliklere yaslamasını bilmeyiz de yolunda gitmeyen en ufak bir şeyde vurgun yemişe döneriz.

Siz, sevdiğiniz insanlarla yaptığınız tartışmalara dikkat ettiniz mi hiç?

O anda, o insanla beraber yaşadığınız bütün güzel anlar silinmiş gitmiştir. Sanki sadece yara aldığınız o an vardır; sanki ömür boyu bıçaklanıp durmuşsunuzdur o insan tarafından.

Sitemlerden yanaysa şikayetiniz; o kadar sevdiğiniz insan, bir anda iflah olmaz bir dırdırcı olarak görünür gözünüze. Onun yanında huzur bulduğunuz sevgi dolu anları unutursunuz da bir sitem okyanusunun içinde boğulmak üzereymişsiniz gibi hissedersiniz. Paniğe kapılırsınız. Kaçmak kurtulmak istersiniz.

Ya da ihtiyaç duyduğunuz kadar ilgi göstermemiştir o gün… Sizi o kadar seven insan bir anda taş kalpli, kendisinden başkasıyla ilgilenmeyen bir egoiste dönüşüverir algı dünyanızda. Geçmişinizin kimbilir hangi sayfasından hortlayan bütün yaralarınız heyula gibi dikilir karşınıza…

Unutursunuz, sizi can evinizden vuran güzel bakışları.

Unutursunuz, bütün güzel sözleri, bütün güzel anları.

Unutursunuz, o insanın üç gün önce dünyadaki en güvendiğiniz ve en sevdiğiniz insan olduğunu da söylediği her söz yalanmış, bahaneymiş gibi gelir o anda.

Sorgulamazsınız hiç, bir insanı, bir anlık davranışı ya da bir sözü için bir kalemde silip atmanın ne kadar sağlıklı olduğunu. Çünkü, korkularınız dizginleri ele almıştır bir kere.

Öfkeniz şahlanmıştır, dizginleyemezsiniz. Uçar gider kelimeler. Paramparça edersiniz o bakmaya doyamadığınız, dokunmaya kıyamadığınız insanı.

Ağzınızdan çıkan sözlerin karşınızdakini yaralayabileceğini düşünmezsiniz hiç.

Oysa ki her sözcük karşınızdakinin yüreğinde bir kurşun yarasıdır artık. Hiç bilir mi silah, namlusundan çıkan merminin öldüreceğini... Siz de bilmezsiniz. Öfkenin egemenliğine giren zihin farkında değildir ki serseri kurşunlar gibi saçtığı sözlerin öldürücü etkisinin.

Bir an durup da o laflar size söylendiğinde nasıl hissedeceğinizi düşünseniz ömür boyu susmaya razı gelirsiniz belki ama düşünemezsiniz ki o anda.

İçinizdeki fırtınalar dindiğinde, şahlanan öfkeniz yok olduğundaysa artık tsunami yemiş küçük bir sahil kasabası gibi yıkık dökük, bomboş oturursunuz ve hasar tespiti yapmaya çalışırsınız.

Pişmanlık bile duyamazsınız... Kendi öfkenizle kendinizi öyle bir vurmuşsunuzdur ki pişmanlığa dahi mecaliniz kalmaz. ’’İnceldiği yerde kopsun,’’ dersiniz ki bu söz dibe vurmuş ruh hâlinizin aldırmazlık maskesidir sadece.

Pişmanlık yasaları da işlemez vardığınız yerde. Hesabınız kendinizledir çünkü. Hiçbir yere kaçamazsınız. Kıvranırsınız, ateşler içinde yanarsınız. Ama kendinizden öteye de varamazsınız.

Yine de ben derim ki; ne mutludur er veya geç kendisiyle hesaplaşabilenlere, -mış gibi yapmaktansa kor ateşlerden geçmeyi göze alanlara…



Ben, öfkeli bir babanın öfkeli ve inatçı kızıydım eskiden... Aramızdaki sağlıklı iletişimin koptuğu bir noktada öyle bir kırdık ki birbirimizi o en sevdiğim insanla…

Tam on koca yıl hiç görüşmedik…

Sayfalar dolusu mektup yazdım ona... Bilirsiniz işte, onu ne kadar sevdiğimi, yanımda olmasını ne kadar çok istediğimi, birbirimizi asla görmesek bile hep seveceğimi anlatan duygu yüklü mektuplar...

Ama… ama, ya beni yanlış anlarsa, ya karısının (yani üvey annemin) eline geçer de çarpıtılırsa sözcüklerim diye çok korktum ve hiçbirini yollayamadım o mektupların.

En sonunda…

Bir gün bir telefon geldi…

Babamın kalbi duruvermiş de haber vermeye cesaret edememişler…

Üzülürüm diye…

Gurbetteyim diye…

Gömüleli bir hafta olmuş.

Yıllar önce, bugünlerden birinde gelmişti o uğursuz telefon… İşte o günden beri kalbini kırdığım her insanın gönlünü almak isterim mümkünse…

Varsa sizin de bir yerlerde kalbini kırdığınız birileri ve değdiyse bu yazı yüreğinizin bir yerine, benden daha cesur olmanızı dilerim.

Bu ölümlü dünyada kırgınlıklara, küslüklere, ’’keşke’’lere hiç yer yok zira

Esra (esradeniz)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1691
18 Haziran 2008 Çarşamba 23:41:42

arkadaslar hepınız   dusuncelerınızı guzel ıfade etmıssınız gul.elvan.emıne soyledıklerınız guzel sozler

gul ve yıgıt arkadaslarımıozın yazdıkları yazı ıse  egıtıcı dıyebılırız

tskler

saygılar

 

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
18 Haziran 2008 Çarşamba 23:42:44
saygılar bizden esra ne demek.

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 23:44:04
saygılşar bizden kardeş(esra)

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 23:44:49
anladım sonu yok yalnızlığın
hergün çoğalacak
her zaman böyle miydi bilmiyorum
sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak
alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye
çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak

yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte
acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette
bekliyorum bekliyorum bekliyorum
hadi gelin üstüme korkmuyorum

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
18 Haziran 2008 Çarşamba 23:46:34
hayırlı geceler arkadaşlar.

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
18 Haziran 2008 Çarşamba 23:47:59
sebatkar umutlarım oldu,
gördüm aralıktan aydınlığı
hep yaklaştım... bir adım kala uzaklaştım...
uzaklaştırıldım...
mutluluk oyun gibi...
kısa ama tatlı geldi...
gözlerim sonu gördü
karanlığı da bildi
ama hep sebatkar umutlarım oldu benim
günü saati vakti gelip çatar diye
bekledim yorulmadım...
nefesini hissettim bir an
arkamı döndüğümde
soğuk bir ayaz çaldı yüzümü
tenim gibi
kalbim de paramparça
çatlayıverdi anlayamadan...
heybemdekiler ağır gelir şimdi
yemiş zannederdim hepsini
içi boşaltılmış meğerse
lütuftu, kıymetliydi sanki
dumura uğradı benliğim...
kemalperest ruhum taşımaz artık
uslanmaz yüreğim olmasa keşke

Masal perisi (karaağaç)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4940
19 Haziran 2008 Perşembe 09:24:48
günaydın arkadaşlar. bu sayfa ne güzel şenlenmiş böyle. tşk ler herkese.

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
19 Haziran 2008 Perşembe 09:28:07

Masal perisi (karaağaç)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4940
19 Haziran 2008 Perşembe 10:03:25
oy oy oy yerim ben seni. benden iyi çeviriyor bu ya

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
19 Haziran 2008 Perşembe 10:06:17
ha şunu bileydin akıllım

Esra (esradeniz)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1691
19 Haziran 2008 Perşembe 11:00:34

arkadaslar sayesınde senlendı bende tsk etmek ıstıyorum elvan  gul  yıgıt mustafa arkadaslarımıza

saygılar

Sayfa:3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12İlk sayfa « Geri · İleri » Son sayfa