Gönderen | Mesaj |
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:51:20
|
|
|
Ayın en parlak anı yaşanan ve kalbimizde eksik huzurlar ruhumuzda eksik parçalar ay parlak yaşamlarımız bir o kadar gri, eksik neden çok neden yok neden bildiğimiz asıl bilinmez olan
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:53:01
|
|
|
ESTAGFURULLAH ELVAN TEŞEKKÜR EDERİM.
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:53:15
|
|
|

|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:54:48
|
|
|
KIZMA YİĞİT SANADA TEŞEKKÜR EDERİM.
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:55:45
|
|
|
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:57:35
|
|
|
Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
17:57:53
|
|
|
sağol
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
18:00:22
|
|
|
Yağmurdan sonra buğulu camlara titreyen ellerimle yanlızlığımı yazdım Gecelerde yalnızlığıma,gündüzlerde karanlığıma,şiirlerde mısralara seni istediğimi yazdım Sensiz geçen her güne yalnız yürüdüğüm yerlere elimde ki sigarayla vefasızlığını yazdım. Yalnızlığa terk edildiğim,kişiliğimi unuttuğum yüzümü göremediğim aynalara seni sevdiğimi yazdım. Yaş toprağa,ıslak caddelere gök yüzünden düşen yağmur damlalarıyla BİRGÜN DÖNECEĞİNİ YAZDIM......................
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
21:09:24
|
|
|
Öfkenin egemenliğine giren zihin farkında değildir serseri kurşunlar gibi saçtığı sözlerin öldürücü etkisinin.
Biz insanlar hayata karşı nankör müyüz neyiz? Yataktan kalkmanın, güne sağ salim başlamanın müthiş bir lütuf olduğunu hiç düşünmeyiz de güneşi karşılayabildiğimiz için şükredecekken bizi bekleyen günün zorluklarına odaklanırız. Sevdiklerimizle yaşadığımız her güzel anın kıymetini bilmeyiz de en kötü hallerimizi onlara saklarız… En yakın olmamız gerekene en uzak dururuz.
O kadar nankörüzdür ki, bizi sevdikleri için cezalandırırız neredeyse sevdiklerimizi. Sadece hayata karşı değil sevgiye karşı da nankörüzdür yani.
Yüreğimizin sesini değil de korkularımızın sesini dillendiririz sık sık ve yıldırırız karşımızdakini.
Sırtımızı iyiliklere yaslamasını bilmeyiz de yolunda gitmeyen en ufak bir şeyde vurgun yemişe döneriz.
Siz, sevdiğiniz insanlarla yaptığınız tartışmalara dikkat ettiniz mi hiç?
O anda, o insanla beraber yaşadığınız bütün güzel anlar silinmiş gitmiştir. Sanki sadece yara aldığınız o an vardır; sanki ömür boyu bıçaklanıp durmuşsunuzdur o insan tarafından.
Sitemlerden yanaysa şikayetiniz; o kadar sevdiğiniz insan, bir anda iflah olmaz bir dırdırcı olarak görünür gözünüze. Onun yanında huzur bulduğunuz sevgi dolu anları unutursunuz da bir sitem okyanusunun içinde boğulmak üzereymişsiniz gibi hissedersiniz. Paniğe kapılırsınız. Kaçmak kurtulmak istersiniz.
Ya da ihtiyaç duyduğunuz kadar ilgi göstermemiştir o gün… Sizi o kadar seven insan bir anda taş kalpli, kendisinden başkasıyla ilgilenmeyen bir egoiste dönüşüverir algı dünyanızda. Geçmişinizin kimbilir hangi sayfasından hortlayan bütün yaralarınız heyula gibi dikilir karşınıza…
Unutursunuz, sizi can evinizden vuran güzel bakışları.
Unutursunuz, bütün güzel sözleri, bütün güzel anları.
Unutursunuz, o insanın üç gün önce dünyadaki en güvendiğiniz ve en sevdiğiniz insan olduğunu da söylediği her söz yalanmış, bahaneymiş gibi gelir o anda.
Sorgulamazsınız hiç, bir insanı, bir anlık davranışı ya da bir sözü için bir kalemde silip atmanın ne kadar sağlıklı olduğunu. Çünkü, korkularınız dizginleri ele almıştır bir kere.
Öfkeniz şahlanmıştır, dizginleyemezsiniz. Uçar gider kelimeler. Paramparça edersiniz o bakmaya doyamadığınız, dokunmaya kıyamadığınız insanı.
Ağzınızdan çıkan sözlerin karşınızdakini yaralayabileceğini düşünmezsiniz hiç.
Oysa ki her sözcük karşınızdakinin yüreğinde bir kurşun yarasıdır artık. Hiç bilir mi silah, namlusundan çıkan merminin öldüreceğini... Siz de bilmezsiniz. Öfkenin egemenliğine giren zihin farkında değildir ki serseri kurşunlar gibi saçtığı sözlerin öldürücü etkisinin.
Bir an durup da o laflar size söylendiğinde nasıl hissedeceğinizi düşünseniz ömür boyu susmaya razı gelirsiniz belki ama düşünemezsiniz ki o anda.
İçinizdeki fırtınalar dindiğinde, şahlanan öfkeniz yok olduğundaysa artık tsunami yemiş küçük bir sahil kasabası gibi yıkık dökük, bomboş oturursunuz ve hasar tespiti yapmaya çalışırsınız.
Pişmanlık bile duyamazsınız... Kendi öfkenizle kendinizi öyle bir vurmuşsunuzdur ki pişmanlığa dahi mecaliniz kalmaz. ’’İnceldiği yerde kopsun,’’ dersiniz ki bu söz dibe vurmuş ruh hâlinizin aldırmazlık maskesidir sadece.
Pişmanlık yasaları da işlemez vardığınız yerde. Hesabınız kendinizledir çünkü. Hiçbir yere kaçamazsınız. Kıvranırsınız, ateşler içinde yanarsınız. Ama kendinizden öteye de varamazsınız.
Yine de ben derim ki; ne mutludur er veya geç kendisiyle hesaplaşabilenlere, -mış gibi yapmaktansa kor ateşlerden geçmeyi göze alanlara…
…
Ben, öfkeli bir babanın öfkeli ve inatçı kızıydım eskiden... Aramızdaki sağlıklı iletişimin koptuğu bir noktada öyle bir kırdık ki birbirimizi o en sevdiğim insanla…
Tam on koca yıl hiç görüşmedik…
Sayfalar dolusu mektup yazdım ona... Bilirsiniz işte, onu ne kadar sevdiğimi, yanımda olmasını ne kadar çok istediğimi, birbirimizi asla görmesek bile hep seveceğimi anlatan duygu yüklü mektuplar...
Ama… ama, ya beni yanlış anlarsa, ya karısının (yani üvey annemin) eline geçer de çarpıtılırsa sözcüklerim diye çok korktum ve hiçbirini yollayamadım o mektupların.
En sonunda…
Bir gün bir telefon geldi…
Babamın kalbi duruvermiş de haber vermeye cesaret edememişler…
Üzülürüm diye…
Gurbetteyim diye…
Gömüleli bir hafta olmuş.
Yıllar önce, bugünlerden birinde gelmişti o uğursuz telefon… İşte o günden beri kalbini kırdığım her insanın gönlünü almak isterim mümkünse…
Varsa sizin de bir yerlerde kalbini kırdığınız birileri ve değdiyse bu yazı yüreğinizin bir yerine, benden daha cesur olmanızı dilerim.
Bu ölümlü dünyada kırgınlıklara, küslüklere, ’’keşke’’lere hiç yer yok zira
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:41:42
|
|
|
arkadaslar hepınız dusuncelerınızı guzel ıfade etmıssınız gul.elvan.emıne soyledıklerınız guzel sozler
gul ve yıgıt arkadaslarımıozın yazdıkları yazı ıse egıtıcı dıyebılırız
tskler
saygılar
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:42:44
|
|
|
saygılar bizden esra ne demek.
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:44:04
|
|
|
saygılşar bizden kardeş(esra)
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:44:49
|
|
|
anladım sonu yok yalnızlığın hergün çoğalacak her zaman böyle miydi bilmiyorum sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak
yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette bekliyorum bekliyorum bekliyorum hadi gelin üstüme korkmuyorum
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:46:34
|
|
|
hayırlı geceler arkadaşlar.
|
|
|
18 Haziran 2008 Çarşamba
23:47:59
|
|
|
sebatkar umutlarım oldu, gördüm aralıktan aydınlığı hep yaklaştım... bir adım kala uzaklaştım... uzaklaştırıldım... mutluluk oyun gibi... kısa ama tatlı geldi... gözlerim sonu gördü karanlığı da bildi ama hep sebatkar umutlarım oldu benim günü saati vakti gelip çatar diye bekledim yorulmadım... nefesini hissettim bir an arkamı döndüğümde soğuk bir ayaz çaldı yüzümü tenim gibi kalbim de paramparça çatlayıverdi anlayamadan... heybemdekiler ağır gelir şimdi yemiş zannederdim hepsini içi boşaltılmış meğerse lütuftu, kıymetliydi sanki dumura uğradı benliğim... kemalperest ruhum taşımaz artık uslanmaz yüreğim olmasa keşke
|
|
|
Masal perisi (karaağaç)
4940
|
|
19 Haziran 2008 Perşembe
09:24:48
|
|
|
günaydın arkadaşlar. bu sayfa ne güzel şenlenmiş böyle. tşk ler herkese.
|
|
|
19 Haziran 2008 Perşembe
09:28:07
|
|
|
|
|
|
Masal perisi (karaağaç)
4940
|
|
19 Haziran 2008 Perşembe
10:03:25
|
|
|
oy oy oy yerim ben seni. benden iyi çeviriyor bu ya
|
|
|
19 Haziran 2008 Perşembe
10:06:17
|
|
|
ha şunu bileydin akıllım
|
|
|
19 Haziran 2008 Perşembe
11:00:34
|
|
|
arkadaslar sayesınde senlendı bende tsk etmek ıstıyorum elvan gul yıgıt mustafa arkadaslarımıza
saygılar
|
|