|
Gönderen | Mesaj |
|
21 Ekim 2007 Pazar
22:55:53
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
22:56:19
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
22:56:32
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
22:57:39
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
22:58:16
|
|
|
teroru lanetliyoruz; Kahrolsun PKK, o sehitlerin kani yerde kalmaz, dilerim Allah`tan sehitlerin cocuklarinin her damla gozyasi PKK`ya kursun olur insallah !!!!!!!!
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:20:42
|
|
|
KAHROLSUN PKK !
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:21:01
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:22:00
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:22:43
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:26:14
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:28:54
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:29:10
|
|
|
asla UNUTULMAZLAR
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:32:45
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:32:57
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:36:05
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:36:42
|
|
|
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:47:23
|
|
|
Bu kalemi kırasım geliyor İnsan olduğumdan utanasım geliyor Hıçkırığım dağları deliyor İçim yanıyor anne, Senin bebeğini gönderenler utansın mezara
Bu kadar incinmedim tarihin önünde Bayram gününde bumuydu muştu bize Yeminim olsun anne Bu kalemi kırma zamanı geldi, Güneşin doğduğu yerde
Bırakın artık gaflet uykusunu Görmedik mi hainlerin pususunu Atamadık şu ölüm korkusunu Buysa kardeşlik, Amerika kurşun turşusunu
İçime düşmüş bir yanık türkü Seni bildiğim, seni sevdiğim ülkü Çözün artık şu kör düğümü Vurun artık kahpeye. Vurun göğsünün ortasına süngü
Ben her gün ölmüşüm arkadaş Sen kardeşlikten barıştan bahset Sırtıma sapladığı kurşunun sıcağı yüreğime vururken Sen yarıştan bahset
………… …………
Bu akşam uyutur mu beni İçime düşmüş bir acı Yurdu sarmış feryadı sancı Hainler pusu kurmuş yirmi yaşındaki Ahmet’e
Gencecik düştü toprağa Siz rahat bir uyku uyuyun Ankara Bedeni sarılmış bayrağa Hainler pusu kurmuş on dokuz yaşındaki Mehmet’e
Anlamadım gitti.. Düşmüşse işimiz merhamete Daha çok can vereceğiz Şerefsizlin, itliğin yeri varsa bu ülkede Ben şairliği bırakıyorum
Siz ise sırtınızdaki küfede Kaç yılan beslediğinizin ödülünü alın Gerek yok zahmete Bir sabah alnınızın ortasında yağlı bir kurşun Alın size özgürlük hak adalet merhamet / Konuşun
Ölüler konuşmaz Şehitler konuşur
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:53:08
|
|
|
şehitlerimize sonsuz saygı lanet olası pkk köküne kibrit suyu seni kazıcaz bu topraklardan türkiyenin yarısını şehit etsekte türk girior oyuna artık
|
|
|
21 Ekim 2007 Pazar
23:54:35
|
|
|
Vur dibe salla dipçigi çak alnının ortasına, Huzur size şehit kardeşler saygıysa analarınıza, Kusurumuz yalnız bıraktık onlarca askerimizi Kusturun kan aksın bol bol,Susturun PKK itlerini
Nefret ettik yaşamaktan,Genç nesilimiz ölüyor Terorle mücadele bizde,ABD terorü körüklüyor Basın ırak`ı KOCLAR,Agızlarına PAY verin! Acımak yok artık,Öcüü alın ölmez şehitlerin
Oluk oluk revan olcak Cihan görmeyecek böylesini Bush iti engelmi koycak?Hah kırın ABD gölgesini! PKK törörünü yakan ateş,Analara buz gibi SU Olun kabus gibi,Çökün tepelerine sarsın TÜRKİYE KORKUSU!
Kalleşçe saldırırlar anca kancıklık işleridir, Bizde genc gögüsler her zaman ülkemizin miğferidir! Ocaklara Kor düşürenleri Taş edin de YANSINLAR! Öle bi vurunki itlere,Azraili TÜRKİYE SANSINLAR!
Gülleri çiçek açamadan daha toprak aldı bagrına, Yüzlerinde tüğ yok belki,Daha ilk bahar çagında Duydukça kabaracak göğsümüz,Gördükçe haz alacagız Vurdukça inlecek dünya Kükreyerek YAĞACAGIZ!
Kınalı kuzularını ölmeye gönderir Tüm anaLARIMIZ! Her şeyimiz onlara bağlı ve hatta vaaar OLMAMIZ! Atamız Türk ADIMIZ Türk,Adımızlar ürkütürüz! Biz bu isimi TAŞIDIKÇA,daha kimleri PÜSKÜRTÜRÜZ!
|
|
|
Masal perisi (karaağaç)
4940
|
|
22 Ekim 2007 Pazartesi
00:16:41
|
|
|
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için Marmara`ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!" Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında, Ostralya`yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Hani, tâ`ûna da zuldür bu rezil istilâ! Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil, Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel`undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a`mâkı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam, Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak, Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal`a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? Çünkü te`sis-i İlâhî o metin istihkâm. Sarılır, indirilir mevki`-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun`-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ`nın ebedî serhaddi; "O benim sun`-i bedi`im, onu çiğnetme" dedi. Âsım`ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek. Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar... Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid`i... Bedr`in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istiâb. "Bu, taşındır" diyerek Kâ`be`yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ`yı uzatsam oradan; Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına; Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin`i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâm`ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a`sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Âkif Ersoy
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|