|
28 Mart 2008 Cuma
11:44:08
|
|
|
SENİN ŞU TUTUKLU HALLERİN...
"İşin ne zaman bitiyor?" sorusuyla başlar bazen tutukluluk hallerin. "Hiç bitmeyecek, bitse bile yalnız kalmak istiyorum!" çığlığının yerini alır, sessiz bir "biraz sonra" ve başlar esaretin.
Telefondaki ses kararlıdır seni tutuklamaya. Sigarasının dumanını görür gibi olursun, hafif sinirli; "ne zaman bitecek?" tonunda. "Peki, ondan sonra?" sorusu bekler ardında, "başka bir işim daha var" diyebildiğinde. Sen gıyaben tutuklusundur, işin bitmiştir.
O; gelecek, işin bittikten sonraki, dört gözle beklediğin anları avuç avuç ceplerine doldurup gidecektir.
Halbuki elinden alınan "işinin bittiği" zamanı tepe tepe kullanmak arzusuyla yanıp tutuşmaktasındır. Belki gözlerini kapatıp bir müzik dinleyeceksindir, belki yarım kalan bir kitaba devam edecek, belki de dudaklarında ıslık, ellerin kelepçede değil ceplerinde, kentin sokaklarında avare gezineceksindir.
Ne zaman salınıvereceğini kestiremediğin, bitmesinin "azad edilmek" ile ifade edilebileceği berbat bir hal başlamış, vicahen tutuklanmışsındır. Senin yolunu gözlemektedir incir çekirdeğini doldurmayan muhabbetler, dolup boşalan kül tablaları. Karşı cins üzerine tezler, "kiminle olmalı" hipotezleri üretilirken, "kiminle olmamalı"ların cevabı dolaşmaktadır kafanda.
Gözlerinin önünden Samanpazarı`ndaki çaycı Hasan Tuşik, Behiç Bey İstasyonu`ndaki bisiklet yolları, yan odandaki elektrikli tornavida geçerken, tikli bir göz süzmektedir bir tilki dikkatinde seni. Çubuk Pazarı, Ilgaz, Kastamonu yolları bekler seni, "hayırsızlığın" tartışılırken.
Senin şu tutuklu hallerin bazen;
yarısı bile yetecek bir mesaidir, hergün ömrünü verdiğin. "Kıs şunun sesini"dir, Ay`dan geri döndüren "sen daha yatmadın mı?"dır kalbin pırpır çarparken "hayrola nereye?"dir, gökyüzüne kanat çırparken. "Neredeydin?"dir anlatmaya bir ömür yetmezken "neredesin"dir? kendin bile bilmek istemezken - "bulunmak"tan mutlu, "bulun"maktan mutsuzken.
Bir güzel gözlüye, doğru sözlüyle güneş gibi tutulmuşsundur bazen; önün, günün, gözün kararmış, vurulacak uçurtmayken.
Boynundaki tasmadır senin şu tutuklu hallerin. Beş santim ya da beş metre uzunluğunda, ama mutlaka bir zincir ile, bırakmaya hiç niyetli olmayan bir el tarafından sımsıkı kavrandığın.
Cesaretindir; tahliyenin kefaleti, kurtarılmış yaşamın uğruna ödemen gereken bedel.
Geçmiş olsun.

|
|